'Yasayla darbe olur mu?'

Konumuz YARSAV... Başlık, 2007 yılında, 2 Mart tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde yayımlanan yazımın bağlığı... Kurulalı bir yıl bile olmadan kapatılmaya çalışılan YARSAV’la ilgili yazım şöyle:

* * *

“Türkiye Hâkimler ve Savcılar Birliği Kanun Tasarısı” Başbakanlık tarafından TBMM’ye gönderildi. Anayasa’nın 135. maddesine göre kurulacak olan yargıç ve savcılara ilişkin meslek kuruluşuyla, tüm yargıç ve savcıların tek çatı altında toplanması amaçlanıyor. Ancak, aynı Tasarı’nın geçici 3. maddesiyle, Anayasa’nın 33. maddesine ve özgür iradeye dayanılarak kurulan yargıç ve savcılara ilişkin derneklerin tüzelkişiliklerinin, söz konusu Yasa’nın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren kendiliğinden sona ermesi öngörülüyor. Böylece, yargıç ve savcıların ilk ve tek kurulu derneği olan “Yargıçlar ve Savcılar Birliği” (YARSAV)’ın yasayla kapatılması yoluna gidiliyor.

Geçici 3. maddede bununla da yetinilmiyor. Yargıç ve savcıların dernek kurucusu ve üyesi olamayacakları, ancak müzik, resim ve heykel ile spor alanlarında kurulmuş derneklerin üyesi olabilecekleri kuralı getiriliyor.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda (13.12.1985 günlü, 40/146 sayılı kararla) onaylanan “Birleşmiş Milletler Yargı Bağımsızlığı Temel İlkeleri”nde, yargıçların da diğer vatandaşlar gibi düşünce ve ifade özgülüğü ile toplanma ve dernek kurma özgürlüğüne sahip oldukları kabul edilmişken, 59. Hükümet döneminde çıkarılan 5253 sayılı Dernekler Kanunu’nun gerekçesinde, Avrupa Birliği’ne aday ülke olarak dernek kurma ve üyelik konusundaki kısıtlamaların azaltılmasının, dernek faaliyetlerine serbestlik sağlanmasının, yargı mensuplarının derneklere üye olmasındaki izin esasının kaldırılmasının amaçlandığı belirtilmişken, AB’ye yazılan yazılarda yargıç ve savcıların örgütlenmelerinin önündeki engeller kaldırıldı denilmişken,  2006 Yılı AB İlerleme Raporunda YARSAV’ın kuruluşu olumlu bir gelişme olarak gösterilmişken YARSAV kapatılma yoluna gidiliyor.  Hem de Anayasa’da yer almayan bir kapatma yöntemiyle ve Anayasa Mahkemesi’nin yasayla dernek kurma özgürlüğünün engellenemeyeceğine, derneklerin, “özgür iradeleri dışında, ancak mahkeme kararı ile kapatılabile”ceklerine ilişkin kararlarına karşın.

Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın 27.2.2007 günlü AKP Grubu toplantısında belirttiği gibi Türkiye “korku krallığı değil” ise dernek kurma özgürlüğünden, yargıç ve savcıların özgür iradelerinden, korkmak niye? Evrensel yargı bağımsızlığının ve tarafsızlığının gerçekleşmesini, yargıç ve savcı güvencesinin sağlanmasını, yargılama görevinin her türlü baskıdan uzak olarak yerine getirilmesini, insan hak ve özgürlüklerinden yararlanmayı, hukukun üstün ve egemen olmasını amaç edinen bir dernekten korkmak niye? Yargıç ve savcıların meslekleriyle ilgili bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak birleştirecek bir ortaklaşa hareketten korkmak niye? Aralarında Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun seçilmiş üyelerinin, Danıştay ve Yargıtay üyelerinin de bulunduğu, 501 kurucu üye ile kurulan ve kısa sürede üye sayısı 800’ü aşan, Dünya Yargıçlar Birliği’ne üyeliği kabul aşamasında olan YARSAV’ın yasayla kapatılması niye?

“Türkiye Hâkimler ve Savcılar Birliği Yasa Tasarısı”nın geçici 3. maddesi yasalaşmamalıdır. “Demokratik toplum düzenini” sağlamak ve korumakla yükümlü Yasama Organı bu konudaki iradesini kullanmalı, “Anayasa’nın ve Anayasa Mahkemesi kararlarının üstünlüğü ve bağlayıcılığını” gözeterek, bir derneği kapatmamalı, dernek kurma özgürlüğünü ortadan kaldırmamalıdır. “Demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devleti” yerine, münferit de olsa, “yasa gücü” yeğlenirse, yasaların demokratik toplum düzeni aleyhine kullanılmasının ve yasayla darbenin yolu açılmış olur.

Özgür iradesini kullanma gücü elinden alınan bir yargıç ya da savcı bağımsız olabilir mi?

                                                                       ***

YARSAV, kurulduğu 26 Haziran 2006 gününden başlayarak hep tartışma konusu yapıldı, hep kapatılmak istendi. 2010 Anayasa değişikliklerine de karşı çıkan YARSAV’ın üzerindeki baskı yukarıdaki 2007 tarihli yazı konusunun çok çok üstüne çıktı.

YARSAV birçok ilke imza attı. Türkiye’yi Avrupa’da ve dünyada temsil etti. “Yargıda dernekleşme olmamalı, örgütlenme olmamalı” tartışması içinde iki farklı derneğin (Demokrat Yargı ve yakın tarihte AKP güdümünde kurulan Yargıda Birlik)  kurulmasına yol açtı. Yargıda dernek olmaz diyenlere dernek kurduran örgüt oldu. 

Bir yandan YARSAV içine sızmalarla, iç çekişmeler ve firelerle, bir yandan çok yönlü saldırılarla, yürütme ve yasamanın, bürokrasinin müdahaleleriyle, fesih soruşturmalarıyla yıpratılmak istendi. Başka yargı dernekleriyle, iftiralarla, ayrımcılıkla; kurucuları, yöneticileri ve üyelerine sürgün ve disiplin yaptırımlarıyla hizaya getirilmek istendi. Resmi kanallardan, legal örgüt olmadığına dair yazılar yazıldı.  Ama YARSAV her şeye karşın simgeleşmiş bir örnek olarak yargı ve örgütlenme tarihine kazındı. Türkiye’deki yargı örgütlenmesinin Avrupa’da ve dünyadaki temsilcisi oldu; AB ilerleme raporlarında Türkiye’ye yönelik övgüler arasında yer aldı. Tez konusu oldu. Basılı iki kitapta anlatıldı ama daha birçok kitabı kapsayacak tarihi oldu.

Türkiye’deki yargı düzeninden soyutlanmamasına, farklılıkları içeren üye profiline,  kendi içindeki “gel-git”lere karşın YARSAV, siyasal iktidarın hep hedefinde oldu ve yok etme üzerine yapılan her girişim ve karalama başarısız kaldı. On yılı aşan YARSAV tarihi AKP döneminin yargı tarihinin etkisinden de kurtulamadı. Ve sonunda 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ilan edilen OHAL sonrası ilk KHK’yle ve açık hukuksal tartışmalarla kapatıldı. Hem de “terör örgütü” listesi olarak sıralanıp ilan edilen başka dernekler arasına sokularak.

Yargıçlar ve Savcılar Birliği Derneği, farklılıkları ve tartışmaları aşarak, kısaltılmış YARSAV adında buluşan adalet umuduyla özdeşleşen, kolayca tanımlanamayacak kimliğiyle yüreklerde buluşan, bir çeşit efsaneleşen yapısıyla herkese hatta kendisine bile rakip oldu; bu yönüyle de hem adalet düşmanlarının hem de düzenin iç çelişkilerinin hedef tahtası oldu. Her şeye karşın yandaşlaşmayanlar -kimi sessizce kimi mücadele bayrağını yükselterek- umudu YARSAV’la aradılar.        

Kurucu üyesi ve 15 Kasım 2009’a kadar Genel Sekreteri olduğum YARSAV, OHAL KHK’siyle kapısına mühür vurulsa da, yargı ve örgütlenme tarihinden silinebilecek mi? Yanıtı ödünlerle yaşamayan, boyun eğmeyen ilkeli örgütlenmenin ve mücadelenin gücü verecek. YARSAV, yargı tarihine “yargının siyaseti” olduğu savını yerleştirdi; o siyaset gün gelecek “gerçek adalet”le buluşacak.