'Susku komplosu'

Lenin, Marx’ın “Kapital”inin resmi bilim tarafından “susku komplosu”yla öldürülme girişiminden söz eder.

Susku komplosu,  gerçeklerin karşısında duran düzen yanlılarının başvurduğu yöntemlerden biri olmuştur. Yalnızca düzen yanlıları değil, kendilerini düzen içinde muhalif görenler de katılmıştır bu komploya. Sonuçta elbirliğiyle önemsizleştirmeye çalışılmıştır gerçekler.

Çalçenelik, bu komplonun perdeleyicisi olarak sarar ortalığı. Tıpkı, bugünkü ana akım medyanın ve düzen içi siyasetin yaptığı gibi…

Çalçenelik yapılır ama;  

İş cinayetleri, katliamlar ve savaş suçları için susulur.

Hırsızlık, yolsuzluk ve talan için susulur.

Laikliğin silinip atılması için, gericilik için susulur.

Hukuksuzluk ve yargısız infazlar için, yargının teslim alınması için susulur.

Tecavüzler için, çocuklar için susulur.

Saldırganlar korunup mağdurlara saldırılırken susulur.

AKP, 2008 Anayasa Mahkemesi tarafından “demokratik ve laik Cumhuriyet ilkelerine aykırı eylemlerin odağı haline gelmesi nedeniyle” yaptırım uygulanan partiydi. Şimdi bu odak hali kat kat artmışken susulur.

Aynı Anayasa’nın, farklı dönemlerde farklı uygulanması karşısında susulur.

Hangi konu açılırsa açılsın, çalçenelik bol ama vahşeti durduracak somut adım yok, eylem yok.

Vahşetin yaratıcılarının saldırıları, vahşetle mücadele edenlerden daha baskın… Karaman örneğinde görüldüğü gibi, Ensar Vakfı’na toz kondurulmuyor.

12 Eylül 1980 darbesinden önce “gençler birbirine saldırıyor” deniliyordu. Şimdi “çocuklar birbirine tecavüz ediyor” deniliyor.

12 Eylül’den sonra Anayasa Düzeni Hakkında Kanun çıkarıp, Milli Güvenlik Konseyi  bildiri ve kararlarında yer alan ve alacak olan direktifler ile MGK tarafından kabul edilerek yayımlanan ve yayımlanacak olan kanunların o tarihteki Anayasa hükümlerine uymayanları Anayasa değişikliği, yürürlükteki kanunlara uymayanları kanun değişikliği  sayıldı. O dönemin “ben yaptım oldu”su bugünün lideri tarafından “ben söyledim oldu”ya dönüştü.

Her yerde, her alanda meşruiyet sorunu yaşanıyor.

“Çoğunluğun egemenlik yetkisi”, meşruiyet sorunudur.

Meclisin, fiili olarak bir partinin egemenliğine,  bir partinin de tek kişiye teslim olması meşruiyet sorunudur.

“Gözlerimi yumarım, düzene saygılarımı sunarım, yeter ki düzen ve istikrar bozulmasın” demek meşruiyet sorunudur.

Meşruiyet sorunları tamiratla giderilemez, bir ya da iki fırça darbesiyle düzeltilemez.

Sınıflı toplumda yaşayan insanların sınıfsal konumlarını koruyarak biçimlendirdikleri hukukla hak ve adalet sağlanmaz.

Sömürü düzeninden bağımsız yargı çıkmaz.  

Fiili eşitsizlik korunarak, eşitleştirilmiş toplum yaratılmaz.

Karanlığa meydan okumadan, aydınlığa çıkılmaz.