Seçmene baskı

İstanbul büyükşehir başkanlığı seçiminin yenilenmesi kararı her yönüyle birçok ihmal ve ihlalin, hukuksuzluğun birikimini taşıyor ki, nihayetinde hukuksuz, sakat, meşru değil. Buna yol açan YSK’nin yenilenecek seçimi de yönetecek ve denetleyecek olmasına Salı günkü yazımda değindim.

AKP adım adım, Anayasa ve yasa değişiklikleriyle, YSK destekli karar ve genelgelerle, sandık başlarındaki uygulama farklılıklarıyla, her seçimde yaşanan hukuksuzlukları hukuk içine yedirmesiyle, hem hukukuyla ve kuruluşuyla hem de HSK’siyle birlikte yargıyı öylesine biçimlendirdi, öylesine kendi kalıbına soktu ki, şimdi ektiğini biçiyor.

İş, Anayasa ve yasa oyunlarına geldiğinde kendisine payanda olan düzen içi muhalefet de AKP’nin ektiğini engelleyememenin, kimi zaman da “dur bakalım ne olacak” sessizliğinin altına kaldı.

Seçimlerle ilgili her şey AKP tarafından teslim alınıp yönetilirken engel olamayanlar şimdi YSK başvurularıyla ya da yenilenen seçimlerdeki tavır ve çalışmalarıyla neye nasıl engel olacak?

Asıl sorun “nasıl”da da değil, “neden”i sorgulayamamakta.

Bu genel durum bir yana AKP/MHP ittifakı 23 Haziran için çoktan çalışmalara başladı, seferberlik ilan ettiler.

Üç hedefe göz diktikleri anlaşılıyor. Birincisi, sandık başına gitmeyen seçmenler. İkincisi, AKP ve MHP oylarından ilçe başkanı adaylarına gidip büyükşehir başkanı adayına gitmeyenler. Üçüncüsü de geçersiz oylardaki geçersizlik nedenleri. Bu üçlüye ek olarak tabii kendilerinden kaçan oylara bakacaklar.

Üçüncüsünü bir anlatma işi diyerek geçiştirebiliriz. İkincisi sandık sandık çalışmayı gerektiriyor.

Birincisi için doğrudan sandığa gitmeyen seçmenlerin listesine ihtiyaç var. Tek tek ziyaret etmek(!) için tek tek isim ve adres bilmek gerekiyor. Bunun kaynağı, 31 Mart seçimlerinde kullanılan, tek imza sütunlu, oy kullananların imzaladığı kullanmayanların imzalamadığı “sandık seçmen listeleri”.

Sandık seçmen listeleri şu an ilçe seçim kurullarında ya da il seçim kuruluna gönderildi. Ancak bu listelerin açıklanması ya da partilere verilmesi serbest, eşit, gizli genel oy hakkına aykırı. Seçme hakkı, seçmeme hakkını da içerir. Bu konuda, genel oy hakkını ilkeleriyle birlikte koruma yönünde Türkiye Komünist Partisi’nin girişimi anlamlı. 

AKP/MHP ortalığının bir girişimi daha olduğu anlaşılıyor. 31 Martta oy kullanma hakkı olmayan genç seçmenleri listeye dahil etmek istiyor ki, yenileme kararı alınan seçimlerde bu da mümkün değil. Güvenlik nedeniyle görevlendirileceklerin oy kullanması gibi daha karmaşık konular da var.

Bu girişimler açıkça AKP’nin seçimi almak için her şeyi yapacağının kimi başlıkları. Hukuksuz olarak seçim yenileme kararını aldırabilenler neler yapmaz ki…

YSK’ye yapılan baskı yerini seçmene baskıya bırakacak. Bunun için de ödül/ceza yöntemi uygulanacak. Seçmen bulunacak, durumu analiz edilecek. Ödül için borç affından ruhsata ve iş vermeye kadar ne gerekiyorsa yapılacak. Bir de ramazan ayını eklersek taşlar yerine oturacak.

Ceza için, tehdit için yol mu yok. İktidar ve AKP buluşması bunun becerileriyle dolu.

YSK seçmen yerine geçemez. Seçme iradesi kullanıldıktan sonra seçme ve seçilme hakkına el atamaz.

Bir kez daha vurgularsak bugünün kaosunu ve çöküntüsünü yaratan AKP ve sermaye sınıfı ortaklığıdır. Kusurlu olan da kusurunu dayanak göstererek hak aramaya girişemez.

Özü adil olmayan kapitalizminin hukuku ve yargısından genel oy hakkının serbest, eşit ve adil kullanılamayacağının en net delili oldu İstanbul seçiminde yenileme süreci.                    

Hukuksuzluğu, eşitsizliği, adaletsizliği, yolsuzluğu, hileyi, tahakkümü, olağandışılığı tercih edenler -bunu istediğiniz kadar resmi/gayri resmi kanallara oturtup ayrıma tabi tutun- yeniden hukuka, adalete, normale dönerek iktidarlarını sürdüremezler.

Kaotik düzenden düzen içi yollarla normale, sömürü düzeninden düzen içi yollarla sömürüsüzlüğe geçilemez.