Seçim kaosunda Halit Çelenk’i anmak

Uzlaşma seçim ittifaklarıyla, kaos da seçimle sınırlı değil tabii…

Gerçekleri görmek istemeyenlere ya da gerçeğin kendisini değil yansıtılan halini kabul edenlere, dayatılana rıza gösterenlere uyarıyı yaşam yapıyor ama anlayan kim? Tekelci sermaye ve emperyalizm sevdaları, dinciler, milliyetçiler bir arada; düzenin partileri de solu olmayan yelpaze halinde…

Sanılıyor ki, (A) partisi yerine (B) partisi gelirse çürümüşlük temizlenecek.  Sanılıyor ki, (C) yerine (D) aday olursa ülke düze çıkacak.

Üzerinde en çok oynanan yasaları tarayın; “seçim”, “ihale” ve “vergi”yle birlikte üç büyüklere yerleşir. Anayasa’da da seçimle ilgili maddelerle çok oynanmıştır. Her maça ayrı kurallarla çıkma, maç sırasında kural değiştirme, hukuk etiğine ve güvencesine uymama, keyfiliği hukuk yapma, akla ne gelirse var seçim hukukunda.

Siyaset? Yalnızca gerici ve piyasacı düzeni korumak, işçi sınıfını susturup ezmek için var. Bir de demokrasi yanılsamasına alıştırmak için…

Siyaset tekelleşince, seçimlerle ilgili farklı sorular da sorulmuyor. Örneğin, seçimlerin olağan dönem dışındaki tarihini belirleme hakkına halkın sahip olduğu bir düzen düşünülmüyor. Seçilenlerin seçmenleri tarafından görevden geri alınması hakkı düşünülmüyor. Çoğunluk sisteminden daha demokratik nitelik taşıyan bir temsil, temsil değil aslında yönetim sistemi düşünülmüyor.

OHAL hukukunun hukukun da OHAL’i olduğu, hukukun yoğun bakımda umutsuz yattığı, yoğun bakımda bile Anayasa’ya ve yasalara müdahale ederek sömürücü düzene hizmete devam ettiği; seçimin de siyasetçilerle, partilerle, hukukla, uygulamasıyla, yönetim ve denetimiyle aynı düzenin aracı olarak kullanıldığı düşünülmüyor.    

Halit Çelenk, hukuku üretim ilişkileri ve toplumsal ilişkilerle birlikte soyuttan somuta ve insana taşırken, hukuksuz demokrasiyi her daim virgülünden noktasına kadar didiklerken “sınırlamanın kural, hak ve özgürlüklerin ise istisna” haline gelmesini hep vurguladı, hep uyardı.

Bugün aramızda olsaydı, bu seçimin ve hukukunun, AKP’nin kuralsızlık ve kurallı hallerinin bütünüyle gericiliğe ve piyasaya, egemen sınıfa hizmet ettiğini; emekçiler üzerindeki dehşetin boyutunu ince ince anlatır, yazardı. Keyfiliğin kural, hukukun istisna olduğunu; hukukun “taş devri”ne döndüğünü söylerdi.

“İnsanoğlu yeryüzünde görüleliden beri, yalnız yaşamadı. Her zaman ve her yerde, topluluklar halinde, toplum içinde yaşadı. Toplumsallık, insan yaşantısının kökeninden gelen bir nitelik” derken, “sınıflı toplumlarda, herhangi bir kavramı sınıf gerçeğinden soyutlayarak tanımlamak olanaksızdır” derken, toplumsal yaşamın her alanını ilgilendirdiğini söylediği hukuku “devlet kavramıyla koşut” alıyor ve sınıflar arası ilişkiler ve çelişkiler temel alınmadan hukukun tanımlanamayacağının uyarısını yapıyordu Halit Çelenk.

Halit Çelenk’ten 1974’den gelen bir uyarıda bugünün yalnızca düzen partilerini ve ittifakını esas alan, düzen dışı siyaseti seçimlerle buluşturmayan sözde siyasi faaliyetine damga vuruyor. Demek ki diyor Halit Ağabey, “halk ve halkımızın içinden çıkan aydın ve bilinçli kişiler siyasi faaliyette bulunamayacak, ülkenin kaderi üzerinde düşüncelerini açıklayamayacak, olup bitenleri suskunlukla ve ellerini kollarını bağlayarak seyredecek ve yurdun kaderi bir avuç politika bezirganlarının keyfine terk edilecek. İşte siyasi faaliyet yasağının altında yatan amaç”.     

Dördüncü yılını tamamlayan Halit Çelenk Hukuk Ödüllerinin 2018 yılı töreni 5 Mayıs akşamı 17.30’da Türkiye Barolar Birliği Av. Özdemir Özok Kongre ve Kültür Merkezinde yapılacak. Tüm Halit Çelenk sevenlerini ve dostları törene beklerken, eser gönderen bir katılımcının da yerinde belirttiği gibi, bugün hukuka ve yaşama “Halit Çelenk’in attığı çizikler kadar çizikler atılması” zor olsa da “onun ve onun gibi büyük hocaların izinden gitmeye çalışma”nın ne kadar önemli olduğu açık.

Burjuva demokrasisiyle sorunların çözülemeyeceğini, tersine kimi zaman örtülü kimi zaman açık ve hızlı derinleşeceğini görmek için yalnızca AKP dönemine bakmak yeter. Az değil 15 yılı çoktan aştı. Her seferinde demokrasi dediler, her seferinde daha çok çürütüp parçaladılar.

Liberal, etnik ve İslamcı tezlere teslim olanlar gerçek demokrasiden söz edebilir mi? Ediyorlar.

Grev yaptırmıyoruz diye övünenler 1 Mayısı kutlayabilir mi? Kutluyorlar.

Seçimlerde “eşit oy”dan söz etmekle sınıfsallık unutturulabilir mi? Unutturuyorlar.

Anayasa ve yasalarla haklara darbe yapılabilir mi? Yapıyorlar.

Sermaye boyunduruğu altında insanca yaşamdan söz edilip “sınıfsız toplumuz” denilebilir mi? Diyorlar.

Yağma Yok. İşçi sınıfının Partisi var.

Emekçi halkı her türlü baskı, gericilik ve sömürüden sosyalizm kurtaracak; gerçek seçim hakkını, eşitliği ve özgürlüğü sosyalizm getirecek. 1 Mayısta “bu düzeni biz değiştireceğiz” diyenlerin mücadelesi kesintisiz ve artarak devam edecek.

Ve Halit Çelenk hep yaşayacak.