İşçiler kazanıyor, işçiler kazanacak

Anı Tur işçilerinin haksız olarak işten çıkarılmasından bu yana direnişleri ve mücadeleleriyle ilgili tüm gelişmeleri soL okurları yakından izledi.  1 Ekim tarihli haberin başlığı “Anı Tur işçileri kazandı” idi.   

Şimdilik kazanılan yalnızca alacaklarının bir bölümünün kendilerine ödenmesi. Ama mücadeleyi sürdürmek için çok gerekçe var.  Daha alacakları var ki bu mücadele patrona karşı sürecek, işsizler ki bu mücadele de düzene karşı sürecek. 

Anı Tur işçileri mücadelesi birçok konuyu ve deri öne çıkardı. Hepsine birden girmeden birkaçını anımsatalım: 

  • İşçileri yaka rengiyle ya da kol/kafa emekçisi etiketiyle ayırmanın ne kadar yanlış olduğunu gösteren bir direniş örneği gördük. Anı Tur mücadelesini yürüten genç insanların bu konuda herkese vereceği çok ders var.
  • İhtiyaç, hedef, düşünce ve siyaset doğru buluşturulursa nicelik önemsizleşir.    
  • Bu tür olaylara pozitif hukukun sınırları içinden, hukuksal kazanımlarla bakmak yetmiyor. İşçi yanındaki hukukçu desteğinin önemini; ama bu desteğin salt hukukla sınırlı olamayacağını, olmaması gerektiğini somut olarak gördük. Bu bize iyi bildiğimiz ama uygulamakta her zaman devrede olamadığımız bir pratiğin değerini bir kez daha gösterdi: işçi sınıfı mücadelesi kapitalist hukukun dar ve dilsel okunmasıyla çerçevelendirilerek yapılmaz. Bu çerçeve, kola takılan kelepçe gibidir. Mücadele, hukukçunun hukuku tıpkı sömürü düzeninin analizini yapıyormuşçasına analiz etmesiyle sürdürülebilir.
  • Bağlı olarak, işçilerin hak mücadelelerinin meşruluğu konusunda hiçbir duraksama olmadığı gibi hukuksal meşruiyet yönünden de anayasal dayanağı var. Anayasa’da hak mücadelelerinin ve hak aramanın yolları, dava açmayla sınırlı olmaksızın yazılı. Bakmayın devletin temel organlarıyla oynandığına, o oynama sermaye sınıfına kayıtsız koşulsuz hizmet için yapıldı diye emekçilerin mücadelesi yok sayılamaz.
  • Sermaye sınıfı, varlığını ve istikrarını korumak için, krizinin etkilerini kaldırmak için devlet ve hukuk desteğiyle teşvikini alıyor; borçlarını yeniden yapılandırıyor. Eş zamanlı olarak da ücretsiz izin ve işten çıkarmalarla, hak yemelerle işçiye saldırıyor. Sermayenin mücadelesi karşısında, işçilerin mücadelesinin olmaması düşünülemez.      
  • Gasp edilen hakları geri alma ile hak mücadelelerini kesintisiz sürdürme bir arada olmalıdır, birinci başarıldı diye mücadele kesilmemelidir.
  • “Krizden yararlanan patronlar var” gibi bir bakışla, yalnızca bu patronlara tepki göstermekle işler çözümlenmiyor. Patronlar arasında “çıkarcılar/fırsatçılar” ve “diğerleri”  gibi ayrım -ki demokrasi, sosyal demokrasi, demokratik hukuk devleti konularına fazlaca umut bağlayanlar da bu ayrımla bakarlar- ne “hak” konusunu çözüyor ne de sömürü düzenini sorguluyor. Anı tur mücadelesi, iyi/kötü başlıklarını açmadan sermayenin bütünselliği konusunu iyi örnekledi.   
  • İşçilerin mücadelesi bireysel ya da kısır çekişmelerle verilmez; sınıfsallıktan sapmadan el ele, kol kola, yürek yüreğe kenetlenerek, ortak akılla verilir; örgütlü olarak verilir. Güç, örgütlenerek kazanılır.

Mücadelenin kimi başlıklarını da Anı Tur’un genç işçilerinden dinleyelim: 

“Bizi önce ciddiye almadılar, örgütlü direnişle karşılaşınca ciddiye alındık.” “Aslında öncümüz vardı. Bir öncümüz olmasa başaramazdık. Konuya hakim olan arkadaşımız vardı.” “Bir gün bir şey yapıyorduk, örneğin haber yapıyorduk, ertesi gün daha büyük ne yapabiliriz diye düşünüyorduk.” “Madem yapabiliyoruz, daha iyisini neden yapmayalım dedik ve bugüne kadar geldik.” “Hem direnen diğer işçileri ziyaret ederek, hem de aslında birebir yaşayarak karşı koyduğunda bir şeylerin kazanılabileceğini gördüm.” “Örgütlenme sayesinde arkadaşlarımı aynı yol üzerinde yarı yolda bırakmamayı öğrendim.” “Birlikte hareket eden, direnen kimse o kazandı.” “Bizim örgütlü olmaktan başka çaremiz yokmuş, onu anladık.”

Anı Tur işçileri üzerinden verdiğimiz örnekler 3. Hava Limanı, Cargill, Flormar işçilerinin mücadelelerine de oturur, farklı ve yeni başlıkları da açar. Bir yandan hak gaspları ve işten çıkarmalar devam ediyor diğer yandan hak mücadelelerinin sürdüğü işyerleri çoğalıyor. AKP'nin kadro oyunu sonrası kaybettikleri haklarını talep eden ODTÜ işçileri de mücadeleye katılanlar arasında. 

Hemen her gün bir fabrikada bir işyerinde sayıları fazla olmayan işçilerin dirençleri güçlü eylemlerini görüyoruz. Pes etmeyerek, ödün vermeyerek, niteliğini yükselterek sürdürüyorlar mücadelelerini. Sınıfsal mücadelenin yaşam deneyleriyle ve yaşam okuluyla olgunlaşacağını, edilgenlikle değil etkenlikle kazanılacağını kanıtlıyorlar.  Her mücadele parçası yaşama ve sınıfa kültür katıyor, ortaklaşa çalışmayı ve örgütlülüğü disipline ediyor. 

Anı Tur’un, diğer patronların, devlet destekli sermaye sınıfının sömürüsüne karşı işçilerin mücadelesi anılarda kalmayacak; örgütlenerek güçlenecek, büyüyecek.

“İşçi sınıfı”nı -sözcükleriyle ve de özüyle- unutanlar sermayenin egemenliğinden vazgeçmeyerek kapitalizmin peşine takılırken, demokrasi yanılsamasıyla oyalanırken, seçimden seçime gözlerini aralarken kazanan işçi sınıfını görecekler karşılarında.