Hukuk utancı: OHAL kalktı mı?

 

Hem evet hem hayır… 

İki yıl önce ilan edilen, üç aylık sürelerle uzatılan, son uzatma süresi biten OHAL için yeni bir uzatma kararı alınmadı. Artık OHAL kuralları ve koşulları uygulanmayacak. Buraya kadar evet. 

Ama OHAL hem hukuksal hem olgusal olarak kalkmadı. “Evet ve hayır”ı bir arada değerlendirerek anlatalım.

OHAL’in kalkmasının anlamı şu: OHAL süresince ve OHAL’in gerekli kıldığı konularda uygulanan hak ve özgürlük sınırlanması veya geçici olarak durdurulması, yükümlülük, tedbir ve yönetim usulü artık uygulanmayacak. Anayasa değişikliği sonucu, 9 Temmuz öncesinin CB ve bakanlar kurulunca birlikte çıkarılan OHAL KHK’lerinin yerine getirilen ve tek başına CB tarafından çıkarılacak olan OHAL CBK’leri çıkarılamayacak.

OHAL süresince uygulanan her ne varsa artık uygulanmayacak ve tüm sonuçlarıyla ortadan kalkacak. Tabii, masumiyet karinesi ihlalleri de buna dahil OHAL’in gerekli kıldığı konular dışında OHAL KHK’lerine yerleştirilen ama Anayasa Mahkemesi tarafından OHAL KHK’si içinde değerlendirilerek denetlenmeyen maddeler de…

OHAL uygulamaları sürelidir, geçicidir, ayrıktır ama kurumsaldır, hukuk dışı değildir, hakların güvencesini de ortadan kaldırmaz. OHAL kalkınca, OHAL Kanunu uykuya çekilir, OHAL’le ilgili tüm düzenleme ve uygulamalar da sona erer. 

İki yıldır hukukun olmadığı bir OHAL yaşandı, hukuku dışlayan keyfi bir yönetim sözde yazılı kurallara dayanılarak ve denetimsiz olarak uygulandı. 

OHAL süresi artık uzatılmadı. Ama birincisi 31 OHAL KHK’si yasalaşarak hükmünü sürdürmeye devam ediyor, ikincisi OHAL sonrası OHAL gibi uygulamanın yolunu devam ettirecek teklif Mecliste yasalaşmayı bekliyor. 

701 sayılı 32. son OHAL KHK’si yönünden ise durum farklı. 8 Temmuzda yürürlüğe giren ve 18.632 kişinin ihracına yol açan bu KHK’nin OHAL kalktığı için kendiliğinden yürürlükten kalkması gerekiyor. 

Hadi bakalım, görelim hukuk devletlerini… Anayasa Mahkemesi tarafından da açık olarak ifade edilen OHAL’in sona ermesi durumunda OHAL KHK’sindeki kuralların uygulanmasının olanaksız olacağına dair kararı geçiştirecekler mi, geçiştirirlerse susulup kalınacak mı? Doğaldır ki kendiliğinden yürürlükten kalkan bir OHAL KHK’sinin daha sonra Meclis tarafından kabulü de meşru olmayacak. 

Yine Anayasa Mahkemesine göre, OHAL’in kalkmasıyla, olağanüstü yolların ve tedbirlerin de sona ermesi ve olağan hukuk düzeninin tüm gerekleriyle geri gelmesi doğal. Yani OHAL süresi bittiği halde OHAL hukukunun ve yönetiminin uygulanmaya devam etmesi meşru değil. 

Anayasa değişikliğiyle bölük pörçük edilen TBMM yeni yasama yılında hem cumhuriyetin nitelikleri ve hukuk devleti hem de tarihsel kişiliğini koruma yönünden ciddi bir görev ve sorumlulukla karşı karşıya: 

31 OHAL yasasını yürürlükten kaldırmalı. 

OHAL olmaksızın OHAL koşullarını devam yasasına evet dememeli.

Mağdurların hakları iade edilmeli, zararları karşılanmalı.

Sorumlulardan hesap sorulmalı. 

Aksi halde OHAL kalkmış gibi gösterilip kalkmamış olacak. 

Yargı da benzer sorumlulukla karşı karşıya:

Ya OHAL hukuku artık yokmuş gibi karar verecek.

Ya da uygulayacakları OHAL yasası hükümlerini Anayasaya aykırılık iddiasıyla Anayasa Mahkemesine götürecek.

Anayasa Mahkemesi de OHAL KHK’si olarak incelemem dediği hükümleri yasa olarak inceleyip iptal edecek.

Hepsi hayal mi diyorsunuz.

Bu söylediklerimiz “hukuk devleti” için geçerli tabi. Burada ortaya çıkan ve çıkacak her ihlal de hukuk devletinin ihlali. Laik hukuk devleti de cumhuriyetin en önemli niteliği.

Hukuk devleti mi kaldı, laiklik mi kaldı diyorsunuz.

Haklısınız…

OHAL’li düzen de OHAL’siz düzen de gümbür gümbür emekçi halka saldırıyor, sermayeyi ihya ediyor. Yeni devlet de yeni hukuk da sermayenin sınırsız selametine ve tahakkümüne amade… Yargı ya seyrederek ya da karışmam diyerek arkasını dönüyor olan bitene… 

Hukukun yüzü kızarıyor artık sömürücü ve gerici düzenin sınırsız keyfiliği karşısında; her sabah değişen/değişecek, öngörülemeyen CB kararnameleri ve kararları (CBK-K) karşısında… 

Burjuva hukukunun sınıfsallığını biliyoruz, liberal düzen yargısının “özgürlük yargısıyım” diye diye duruma, olaya ve kişiye göre karar değiştirdiğini biliyoruz da bu kadarına, katmerlisinin katmerlisine pes doğrusu: OHAL’i kaldırdım diyerek OHAL’le devam et… 

Ne yapılacak peki, laik hukuk devletine hayal diye diye, yargı kalmadı diye diye herşeye kayıtsız mı kalınacak?

Ne yapılacak peki, OHAL kalktı denecek ama soyut gerekçelerle sorgusuz sualsiz, soruşturmasız, kovuşturmasız işinden atılan, mesleğinden uzaklaştırılan onbinlerce insan, kapatılan yüzlerce kurum mağduriyete devam mı edecek? OHAL kalktı ama OHAL düzeni yasayla olağanlaşıyor diye susup oturulacak mı? CB tarafından yeni OHAL ilanı tehdidine karşı kalıcılaştırılan OHAL düzenine razı mı olunacak? 

Ne yapılacak peki? 12 Eylül 1980 sonrası Anayasa bile yoktu şimdi hiç olmazsa Anayasa yürürlükte, CBK’ler de Anayasaya dayanıyor, hatalar gördükçe düzeltiliyor, masumlar; adaletsiz ama seçim yapıldı, hiç olmazsa demokrasi var diye diye keyfiliğe ve baskıya boyun eğilip durulacak mı?

Baskı ama hukukla, keyfilik ama hukukla öyle mi? Seçimden seçime ayağa kalkarız, kendi elimizle de teslim ederiz bir dahaki seçime kadar öyle mi?

Para ve dinin saltanatı devlet ve hukuk desteğiyle yürüyor. Burjuva devlet ve hukuku yetersiz kalınca da, bugün olduğu gibi yeni yönetim biçimleri için gereği yapılıyor. Kimi zaman devlet ve hukuktan destek alınıyor, kimi zaman keyfilik ve biattan. 

Düzen aynı düzen: sömürücü ve gerici… 

Kendisini yurtsever, aydınlanmacı, hak ve özgürlük mücadeleci, eşitlik ve adalet inançlı, akıldan ve bilimden yana sayanlar; hele hele sınıfsallığı ve sınıfsal mücadeleyi biraz da olsa bilenler; düzen içinde eriyen bireysellikten kurtulma zamanı artık. Sömürücü ve gerici düzenden, emperyalist baskıdan kurtulmak için boyun eğmeyenlerin, bu düzen değişmeli diyenlerin saflarına katılma zamanı.