'Gelen savaş'

Başlığı Bertolt Brecht’en ödünç aldım. Bu başlıkla yazdığı şiir, insanlık tarihinde -sıcak ve soğuk savaş ayrımı olmaksızın- yaşananları, bugünü ve böyle giderse geleceği anlatıyor.

Gündemin hızlı ve çok yönlü değişmesi, kimi konuları tartışıp değerlendirmeyi de perdelemeye yarıyor. Bunlardan biri de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, Türkiye’deki sokağa çıkma yasaklarıyla ilgili kararı; hani o umudun kesildiği yerde son umut olarak görülmeye alışılan mahkemenin kararı.

Sokağa çıkma yasaklarıyla ilgili olarak tedbir kararı alınması için Anayasa Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvurular, daha önce yazdığımız gibi jet hızıyla reddedildi.

Bireysel başvurulardan ret kararı alınınca, yine tedbir talepli olarak AİHM’ye gidildi. AİHM, bölgedeki durumun “çok ağır” olduğunu kabul etti etmesine de, “hükümetin gerekli adımları atacağına inan”dığını da söyledi. Eldeki verilerle, bir başvuru hariç, tedbir kararı veremeyeceğini söyledi.

Türkiye’de Anayasa Mahkemesi de eldeki verilere bakmıştı hızla… Her iki mahkemenin elindeki verilerin kaynağı aynı; AKP hükümeti ve bürokrasisi…

AİHM’nin “tedbir alın” dediği tek kararda, 16 yaşındaki mağdurun “yaşam hakkı ve vücut bütünlüğü” üzerinde duruldu.

Bu ret kararları nasıl okunmalı?

Tüm olumsuz koşullara ve ölümlere karşın asayiş berkemal diyor AİHM. Başka anlatımla, “durum ağır ama AKP hükümetinin yaptığında sorun yok, işleme devam…” diyor. Bir de, “şartlar değiştiğinde” (ne demekse? Ölen ölüyor, yaşam hakkı ve vücut bütünlüğü yok sayılıyor, göçen gidiyor) “tekrar başvuru yapılabileceği”  kaydediliyor.

Gerçeğe görmeden bakar ve hukukun üstünlüğüne inancınızı gözü kapalı sürdürürseniz, işte size “insan hakları” ve onun koruyucusu kılı kırk yaran AİHM. Daha ötesi yok; hukuksal yol bitiyor ama savaş ve ölümler sürüyor.

Tabii ki başvurular bireysel. Ancak, bu başvuruların özelliği, altı ilde uygulanan sokağa çıkma yasağı sonucu ortaya çıkan, yaşam hakkını ve vücut bütünlüğünü neredeyse yok sayan, insanları ya evlerine hapseden ya da göçe zorlayan aşırı uygulamalar. Mahkeme, baskı ve şiddetin, ölümlerin devamına dur diyemedi.  

Tabii ki, hukuksal yollar da denenmeli, denenmeye de devam ediyor. Bir yandan bireysel başvurularla Anayasa Mahkemesi, AİHM yolları denenirken, diğer yandan altı ildeki sokağa çıkma yasaklarıyla ilgili olarak daha bütünsel bir girişim yapıldı; Komünist Parti tarafından suç duyurusunda bulunuldu.   

Tabii ki hukuk ve yargı alanında mücadele yürütülecek ama orada kalınmayacak…

Nedeni çok açık: Muhatap alınan hukuk ve yargısının çerçevesi, aslında kapitalist/emperyalist düzenin çerçevesi… Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararları, asıl olarak buradan okunmalı. Hukuk ve yargı alanında yürütülen hak arama mücadeleleri bu bakışla da değerlendirilmeli.

Onların hukukunun içinde kalındığı zaman düzenin çerçevesi dışına adım atılamaz.

“Türkiye’deki savaşın içinde AİHM kararları neyin göstergesi” denirse, kapitalist/emperyalist düzen bu savaştan ne istiyorsa, onun göstergesi.

Barışı, zamana ve mekana bağlı olarak yüzeysel okuyanlar da emperyalistlerden destek istemiyor mu?

Yeniden Bertolt Brecht’e dönersek, “çok savaş oldu bundan önce” insanlık tarihinde. Ve savaşları başlatanlar yazdı hep “savaş hukuku”nu, kırılan halk değil. Dünya yuvarlağının bir savaş hukuku var yani. Ancak aynı dünya, sıcak savaşla birlikte soğuk savaşın da yaratıcısı.

Bir de “hukuksuz savaş” var.

Yakın tarihte, dünyanın değişik köşelerinde ve yakıcı derecede Türkiye’yi de kapsayacak şekilde Ortadoğu’da süren ve epeyce de sürecek gibi gözüken, vekaletçilere devredilen “hukuksuz savaş”ın yaratıcıları da “hukuklu sıcak savaşı” ve “soğuk savaşı” yaratanlar. İşte onların mahkemeleri şimdi, “hukuksuz savaşı” meşrulaştırmaya hizmet ediyor.

Hukuksuz savaşta en büyük destek ve çözümleyici olarak başvurulan NATO da aynı yaratıcıların militarist ordusu… Hukuksuz savaşı bahane ederek her yere çörekleniyor.

Bu tablonun içinde “insan hakları”na da insan haklarının arandığı mahkemelere de aynı bütünün parçası olarak işlev yükleniyor. O parça üzerinden mücadele yetmiyor; düzen yaşamını sürdürmeye devam ediyor.  

Gerici/sömürücü düzenin egemenlik savaşları devam ediyor. Biri bitip diğeri başlıyor. “Gelen savaş” için sözü Brecht’e bırakalım:  

Bu gelen savaş ilk değil.

Çok savaş oldu bundan önce.

Bittiği gün en son savaş

bir yanda yenilenler vardı gene,

bir yanda yenenler vardı.

Yenilenlerin yanında

kırılıyordu halk açlıktan.

Yenenlerin yanında

halk açlıktan kırılıyordu.