Domuz büyüsü

Kara büyüler grubu içinde yer alan, domuz yağı büyüsü de denilen domuz büyüsü öyle belalıymış ki her hoca tarafından yapılamadığı gibi her hoca tarafından da bozulamıyormuş. Ancak cinleri olan, cindar hocalar tarafından cinler kullanılarak yapılırmış.

Domuz yağının duvarlara, kapı ve pencerelere, eşyalara sürülmesi suretiyle, zarar vermek için yapılan büyünün istenilen sonucu vereceğine inanılırmış. Bu nedenle ciddiye alınması gerekirmiş. Bozulması için rivayet çokmuş. Yağın silinmesi yetmezmiş. Nihayetinde uzman hocaya başvurarak cinlerin uzaklaştırılması gerekirmiş.

***

Hikayemizin birinci bölümü gerçekliğe oturmaması nedeniyle okurlarımızın ilgisini çekmemiş olabilir. Ama gericilerin dünyasında birçok insanın ilgisini çekiyor, bunlardan birçoğu üzerinde de baskı ve korku yaratıyor.

Şimdi biraz yol alalım ve birinci bölümü, ensesinde olduğumuz patronlar ile işçiler arasındaki ilişkiye monte edelim. 

Önce İş Kanununun, işverenin haklı nedenle derhal fesih hakkını düzenleyen, süresi belirli olsun veya olmasın işverenin iş sözleşmesini sürenin bitiminden önce veya bildirim süresini beklemeksizin feshedebileceği halleri yazan 25. maddesini, bu maddenin de II/b alt bendini anımsayalım. II numaralı, “ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller”i düzenleyen bendin (b) alt bendi, “İşçinin, işveren yahut bunların aile üyelerinden birinin şeref ve namusuna dokunacak sözler sarfetmesi veya davranışlarda bulunması, yahut işveren hakkında şeref ve haysiyet kırıcı asılsız ihbar ve isnadlarda bulunması” hallerinde işverene haklı nedenle fesih hakkı öngörüyor. Hukukta bunun somutu, maddi gerçekle tanımlanıyor. 

Bir patron kendisine büyü yaptı iddiasıyla işçinin iş akdini feshedebilir mi? İşverene büyü yapmak iş sözleşmesinin feshi hakkını verir mi? Büyünün domuzlu, dolayısıyla da kara olması diğer büyülere göre bir farklılık yaratır mı?

Bu sorulara, “büyü etki ve sonuçlarıyla kanıtlanabilir değil ki, belirsiz, hayali bir algılamadan ibaret” diye karşılık verilerek ya da “sırf patronları kötülemek için yazıyorsunuz, bunlar uydurma şeyler” denilerek hikayemizin ikinci bölümü de ilgisiz bırakılabilir.

***

Üçüncü bölümü ilgi çekici kılmak için bir işçinin sözleşmesinin fesih nedenleri arasında patrona domuz büyüsü yaptığı iddiası olduğunu söyleyerek devam edelim. Hatta işverenin bir belediyeyi temsil eden belediye başkanı, işçinin de bir belediye işçisi olduğunu da ekleyelim. Yani olay devletin içinde geçiyor.  

Böyle bir olay nasıl devam eder? Ya işçi büyü, hem de domuz büyüsü yaptığını ve bunun da İş Kanununun 25. maddesi kapsamına girdiğini kabul ederek, susup kaderine razı olur. Ya da “yaptıklarımın büyü gibi algılanmış olması fesih nedeni sayılamaz” diyerek feshin iptali için mahkemeye gider. 

Birincisine “hadi canım sende böyle şey olmaz” diyenler ile ikincisine “yargı, büyü üzerinden karar verir mi, saçma; işçi davayı kazanır” diyenler olabilir. Nitekim işçi, iş sözleşmesinin geçerli neden olmadan feshedildiğini belirterek, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesine ilişkin yerel mahkemede dava açmış ve davayı kazanmıştır. 

***

Dördüncü bölümde, yerel mahkeme kararının temziyi var. Yargıtay kararının konumuzu ilgilendiren bölümüne göre: işçi yıllık izindeyken yine iş akdi feshedilen diğer bir işçiyle ve bu işçinin tehdidiyle, işyerinde kimse yokken belediye başkanı ve sekreterine ait makam odasının kapısına eliyle bir şeyler sürdüğü, kapı önüne bir şeyler döktüğü; bu olayın basında ‘belediye başkanının kapısına domuz büyüsü’ olarak yansıdığı ve ‘domuz büyüsü yargıya taşındı’ başlığıyla haberler sunulduğu anlaşılıyor.

Yargıtay, yerel mahkemece bu konunun incelenip değerlendirilmediğini ileri sürüyor ve  “tanık anlatımları, CD çözümleri ve diğer belgelerle davalı işvereni temsil eden belediye başkanının kapısına bir takım sıvı şeyler sürülmesi, kapısı önüne sıvı dökülmesinin sabit olması halinde olayın basına da domuz büyüsü olarak yansıtılması karşısında, bu tür davranışların işveren ve temsilcisinin haysiyetini kırıcı, itibarını zedeleyici ve sonuç olarak sataşma niteliğinde olacağı kaçınılmazdır” diyor.

Yargıya göre bu durumda işçinin davranışlarının yani yapılan büyünün iş yerinde olumsuzluklara yol açtığı, iş ilişkisinin işveren açısından önemli ölçüde devamının beklenmez bir hal alacağı kuşkusuz. Yargıtay “bu olguların tespiti halinde feshin geçerli nedene dayandığı kabul edilmeli" diyerek yerel mahkemece eksik incelemeyle karar verilmesini isabetli görmüyor. Böylece büyü iddiası yüksek mahkeme kararına girmiş ve değerlendirilmiş oluyor.       

***

Bugün yaşanan ağır krize “allah büyüktür” diyerek bakan çaresizlik, mahkeme kararlarındaki büyü gerekçesine ne desin… Gericilik kök salmaya başlayınca her tarafı sarıyor. Düzen de bu zehirden yararlandıkça yararlanıyor. 

Patronların elindeki fırsatlara gericilik ve büyüler de ekli. Cindar hocalara göre domuz büyüsü mahkeme kararıyla bozulamıyor ama patron işçiyi attı; gerçek bu.

Patronların ensesindeyken, bilimi ve aydınlanmayı da unutmuyoruz. Domuz büyüsü örneği de gösteriyor ki örgütlü olmayan işçi mücadele biçimini seçmekte zorlanıyor, örgütlü olmayan mücadele de düzenin kurumlarından birini atlasa diğeri önüne çıkıyor.

İşçi yönünden büyük ve vahşi tuzaklardan biri de gericilik. Kapitalizmin İslamcı ideoloji ile buluşmasının sonuçlarını yaşıyoruz. 

Dinsellik, zaten ağır yük altına sokulmuş olan işçi üzerinde ağır ruhsal baskı araçlarından biri. İşçi ile patron arasındaki mücadelenin büyülere takılıp kalması, patrona her şey mubah iken işçinin ahlaki yaşamının bayağılaştırılarak kendi sınıfından uzak olmasının yansıması. 

Sömürenler güçlerini kullanırken sömürülenlerin sınıflarından koparılmış güçsüzlüklerini kullanmayı süreklileştireceklerini sanıyorlarsa yanılırlar. Tarihsel maddecilikten, bilimden ve aydınlanmadan destek alan işçi sınıfı, ne sınıfsal boşluğa izin verir ne de dinselliğin itaakâr avunmalarına kanar. Dün 101. yaşını tamamlayan devrimin ışığının hiç sönmemesi, sosyalizmin güncelliğinin hiç kaybolmaması ve mücadelenin sosyalizme kilitlenmesi bundandır.