Bilgisayardan hukuka, hukuktan erişim yasağına…

Bilgisayar iletişim ağları, bir yandan yasaklamayla donanımlı siyasal iktidarın verdiği kararlarla, diğer yandan da yargının kararları ile yasak çemberinin içine itiliyor. “Milli Güvenlik Siyaset Belgesi”nde de (MGSB), bu ağlara dayanan “sosyal medya” ulusal güvenliğe yönelik tehditler arasında sayılıyor.

Bilgisayarın, hukuk alanında ne denli ve nasıl yararlı olabileceğinin, hukukta bilgisayar kullanımıyla kazanılacaklar ve yitirileceklerin uzun süre tartışıldığı dönemlerden bugünlere geldik. Bilgisayar olanaklarından hukuka doğru akan olumlu etkileşim, 2015 Türkiye’sinde,  bilgisayarın ve birçok bilgisayar sistemini birbirine bağlayan iletişim ağı olan internetin hukuk aracılığı ile yasaklanmasıyla tersine döndü.

1970’lerin ilk yarısı, Barolarda seminerlerin düzenlendiği, uzman hukukçuların Avrupa Konseyi çerçevesinde sürdürülen “hukuk bilişimi” konusundaki çalışmalara katıldığı, “Avrupa’da hukuk bilişimini ahenkleştirme” kongrelerinin düzenlendiği çabalarla geçti.

1978’in Aralık ayında faşist beyinlerin yönettiği faşist ellerden çıkan kurşunlarla yitirdiğimiz Dr. Necdet Bulut, Sayıştay Denetçileri Derneği Meslek Dergisi Malî Hukuk’a yazdığı (Kasım 1976, Sayı:41) “Hukukta Bilgisayarlardan Yararlanma Olanakları” başlıklı yazısında, “kayıt tutuma”, “bilgi saklama ve erişim”, “uygulamada hukuksal karar verme”, “hukuksal yargılama” konularını dantel gibi işlerken ve endişelerini sıralarken, bilgisayar ile hukukun ve yargının çok hızlı ve ayrılmaz derecede buluşacağının da emarelerini veriyordu.

Necdet Hoca, “bilgisayar bilimleri” alanındaki uzmanlığıyla konuyu anlatırken, yazısının sonunu sosyalizme inanmış bilim adamı görüşüyle bağlıyordu: “Hukuk bir üst yapı kurumudur ve toplumun değer yargılarını içerir. Bu nedenle, hukukta (…) bilgisayar kullanımı toplumun genel yapısından ve hukuk anlayışından soyutlanamaz. Bu kullanım toplumsal sıkıntılarla uğraşan geri kalmış bir ülkede kolayca katı bir ‘fişleme’ yöntemine dönüşebileceği gibi yarının toplumsal düzenini kurmaya çalışan bir ülkede ilerleme çabalarını destekleyecek değerli bir araç da olabilir.”

Sevgili Bulut’un öngörüsünün ikisi de gerçekleşti. Bilgisayar da hukuk gibi hem baskı aygıtı olarak işlev gördü hem de ilerleme çabalarını destekledi; bir yandan UYAP, SEÇSİS gibi kilit alanlarda işlev görürken, diğer yandan medyanın en etkin aracı oldu. Dahası, hızlı ve bütünsel bir ağ olarak “sosyal medya” işlevini üstlendi; bireyleri, yan yana getirerek ya da getirmeye gerek kalmadan toplumsallaştırdı. Toplumsal denetimin en etkin aracı olurken, Haziran Direnişi’nin yapıştırıcısı oldu.

MGSB’de, “sosyal medya”nın, “sivil itaatsizlik ve halk ayaklanmaları”yla birlikte ulusal güvenliğe yönelik tehditler arasında sayılması boşuna değil. AKP ile bugünlere gelen Türkiye de, artık “yasalaştırma”, “hukuksal karar verme”, “hukuksal yargılama” konularında olumluluğu yaşayan ülke değil.

Ne Anayasa Mahkemesi, ne de İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi kararları işe yarıyor. İnternet ortamında yapılan yayınlar hakkında getirilen genel yasakla, bireylerin ve toplumun ifade ve iletişim özgürlüğü, konusuna bakılmaksızın engellenirken, “hukuksal kesinlik ilkesi” de ihlal ediliyor. Yani sosyal medya üzerinde “dondurucu etki” yaratılıyor.

İnternetin sosyalleşmesi, haber verme hakkı ile haber alma hakkını buluşturan ve bireysellikten toplumsallığa taşıyan güç. Diğer deyişle, halk adına toplumsal denetimin gücü… Bu gücün hukuk ve yargı aracılığıyla, keyfe keder kırılmaya çalışılması ise beyhude çaba.

Bilgisayar ve internetin ilk öğrenme çabaları, hem olumlulaştırıcı hem de temkinliydi. En etkin ve verimli yararlanma hedefine kilitlenilirken, toplumsallık ihmal edilmedi. Bugünün teknolojik ilerlemesi karşısında ilkel kalsa bile, “bir şeyin kaybolmasını istemiyorsan internet ağına yükle ama yüklediğinin artık senden çıktığını da unutma” uyarısıyla bugünlere gelindi.

Hukuk ve yargı için yararlı olma hizmetine girmiş bir teknolojik sistemi, hukuk ve yargı yoluyla engellemeye çalışmak, somutu soyutla yok etme hayalinden öte işe yaramaz.

İnternet ağına ve sosyal medyaya yerleşen her şey, ne kadar güvenlik önlemi alınırsa alınsın alenileşir. Alenileşen, topluma mal olduğu için yayın yasağınız da yanınıza kalır. Gerçeği, ne kadar üstünü örtmeye kalkarsanız kalkın yok edemezsiniz.