Bakan ne iş yapar, bir arpa boyu yol mu?

Soru garip gelebilir. Bakan gibi, ataması, görevden alınması, andiçmesi, kime karşı sorumlu olduğu, görevleriyle ilgili işlerde soruşturma ve yargılanması Anayasayla; görev ve yetkisi, kanun, önceden kalma KHK ya da CBK gibi hukuk belgesiyle biçimlendirilen bir makam sahibinin böyle bir soruyla anılması yadırganabilir.

Başkanlı yürütmeye geçtikten sonraki bakan tipini kısaca analiz edelim.  

Bu analize neden ihtiyaç duyulduğunun karşılığı, yeni bakan tiplerinde aranmalı. Hemen tüm bakanlar için kamuoyuna yansıyan epeyce haber var. Berat Albayrak zorlasa bile Süleyman Soylu’nun liderliğini kimse elinden alamıyor. Bir de Ziya Selçuk gibi hayal kırıklıkları var. Neye dayanarak hayal kurulduysa?

İki durum dikkati çekiyor: Birincisi yeni rejimin atanmış bakanı, önceki dönemin siyasi sorumluluk sahibi bakan profilini unutmuyor; bu eski dönem alışkanlığı çeşitli alanlarda muhalefette de sürüyor. İkincisi yeni bakan tipi haddi aşma konusunda daha pervasız.

İlk bakışta çelişkili gibi duran bu ikili birbirinin tamamlayıcısı aslında, sarıldıkları yönetimsizlikle yönetme anlayışına da uygun.

Araya bir not düşelim… Atamayla gelen kamu görevlilerine siyasetin yasaklanması, siyasetsizlik ikliminde yaşanması gibi saplantıya/yanlışa kapılmanın anlamı yok.

Sorun yozlaşmış, ayrımcılık yapan, saldırgan, kin ve nefret yayan, gericiliğe toz kondurmayan, dinselliğin belirsiz davranışlarını hukuk sayan, Anayasayı ihlalden kaçınmayan, hukuku kendi kılıfı yapan, insanı hor gören, yalanı halkın gözlerinin içine baka baka söyleyen, toplumsal ahlak ve disiplinden uzak, kendi gibi olmayanı ya da hakkını arayanı terörist ilan eden, baskı ve tehditten bıkmayan, kadını tali gören, çocuğu işçi ya da gelin olarak yaşatan, emekçi halkı köle yapan, parayı verenin düdüğünü çalan, sömürüden başka siyaset tanımayan yaşam tarzında.

Başkanlı yürütmenin “bakan”ı kim?

Başkan tarafından atanan ve görevine son verilen, başkana karşı sorumlu olan, başında olduğu bakanlık başkan tarafından kurulan ya da kaldırılan, ataması yapıldığında Meclis üyesiyse milletvekilliği sona eren bir kamu görevlisi. Meclis önünde andiçmesi, görevleriyle ilgili suç işledikleri iddiasıyla Mecliste soruşturma açılıp Yüce Divanda yargılanması, görevleriyle ilgili olmayan suçlarda yasama dokunulmazlığından yararlanması kamu görevlisi statüsünü değiştirmiyor.

Bakanın statüsü siyasi değil idari. Anayasayla, yasalarla ya da CBK’lerle tanımlanan görev ve yetki neyse onu yerine getirir.

Başında bulunduğu bakanlık, başkanlık teşkilatı içinde bir idari kurum. Yürütme görev ve yetkisi bakanda ya da mensubu olduğu bir kurulda değil başkanda. İdarenin en üst makamı başkan.

Bakanın kim olduğunun/olacağının ve ne iş yaptığının/yapacağının göstergesi, Anayasa ve kamu hukuku dilinde “sekreter”, “başkanın sekreteri” olarak nitelendirilmesi.

Bakan başkanın teşkilatı ve hiyerarşisi içinde yöneticilerden biri. Başkan adına iş yapar ama Anayasaya ve yasalara uygun olarak, hukukun dışına çıkmayarak… Sözlerinin de eylemlerinin de bir haddi var.

Başkana karşı sorumlu bir hiyerarşi içinde emir ve talimat makamı olduğundan, başkan bakanın haddini aştığı alanlara “ben karışmam” diyemez. Ya da atamayla gelen emir ve talimat makamı olarak başkanın önceden bilgisi ve rızası, sonradan sesli ya da sessiz onayı olmaksızın hareket edemez. Aynı zamanda başkanın söylemediklerinin ve yapmadıklarının dışa vurucusudur.

Öyle bir yönetim modeli ki, başkanın sekreteri olarak nitelenen bakan anayasal ve yasal haddini aştığı gibi toplumsal ve etik haddini, insanlık haddini de aşıyor. Bu bilinerek ve istenerek yapılıyor. Meczup olsa bakan olamaz.

Paranın ve dinin saltanatının yürütücüsü AKP bu duruma uygun, bu durum AKP’ye uygun dense, kestirilip atılsa tamam da, düzen muhalefeti de sus pus, burjuva örgütleri de. Öyle ara ara konuşmakla, eleştiriyor gözükmekle batağın içinden sıyrılmak olanaksız.

Genel başkanların grup konuşmalarının ya da parti sözcülerinin açıklamalarının dozu ile oyalanmak, örgütlerin açıklamalarından umut aramak kimi oyalıyor, kime yarıyor? Hukuksuz ve adaletsiz bir seçim yenileme kararını eleştirip sonra da o seçimin tuzaklarla dolu yoluna düşerek genel oy hakkını özüyle birlikte ayaklar altına almak kime yarıyor?

Yapılanlara, hukuksuzluklara, keyfiliklere eski alışkanlıklar ve saplantılarla kılıf aramak, makamlara aykırı misyonlar yüklemek, meşru olmayan güçler karşısında demokrasicilik oynamak abesle iştigal.  

Nedeni anayasal rejim değişikliğinde, parti-devlet modelinde, kişisel ya da yönetimsel zaaflarda aramak, hazımsızlıklarda aramak eksik kalır. Kapitalist sistem kendine en uygun yönetimleri ve yöneticileri zaman ve mekana göre bulur, biçimlendirir. Bazen teslim alır, bazen teslim olur ama yoktur birbirinden farkı. Düzen içinde sessiz çoğunluk olarak kalanlar ya da haddini aşanlar aynı bütünün parçalarıdır hep.

Sömürücü ve gerici düzen iktidarı ve muhalefetiyle, esnek ve keyfi hukuku ve yönetimiyle piyasa yapıyor. “Az gidip, uz gidip, dere tepe düz gidip” arkasına dönüp bakıyor ki bir arpa boyu yol almış, dökmüş, kırmış, parçalamış, ezmiş.

Emekçiler Nâzım Usta’nın yolunda, “bir arpa boyu yol gidildiğini görmek” kafalarının “bir türlü almadığı nesne”. Çok gidilecek, dere tepe yok edilecek, bir de dönüp bakılacak ki görünmeyecek kalkılan yerler!