Anayasanın önünde yaşayan Küba

Bir toplum anayasanın önünde, ona rehberlik yapıp yönlendiriyorsa, egemen olabiliyorsa, mevcudunu kullanırken de, değiştirirken ya da yenisini yaparken de ilerici ve toplumcu kılar. Yoksa iyi yazılmış anayasa kötü kullanılır; değiştirilmesi de kötüye gider.

Birincide toplum, ikincide yönetici iktidar devrededir. Birincide devlet yazıyor gözükse de halkla birlikte, halkla uyumlu çıkarılan ve uygulanan toplumcu, ikincide topluma uzak otoriter anayasa ve keyfi uygulama söz konusu olur.

İlkin belirtilmelidir ki, kapitalist devlet anayasasıyla sosyalist devlet anayasası iki ayrı düzenin anayasalarıdır. Anayasalar bu düzen ayrılığıyla, ideoloji ve siyaset ayrılığıyla okunmalıdır.

Biri sınıflı toplumu diğeri sömürücü sınıfların tasfiyesiyle sınıfsız toplumu, biri üretim araçlarının özel mülkiyetini ve sınırsız mülkiyeti diğeri bu mülkiyet türünün tasfiyesini, biri sözleşmeli ilişkileri diğeri halkın yönetimde olduğu sosyalist toplumsal ilişkileri yansıtır. Birinde iktidar bir siyasetin elindedir diğerinde halkın elinde. Birinde hak ve özgürlükler, eşitlik ve adalet soyuttur diğeri somut durumu yansıtır ve korur.       

Bugünlerde Küba, devletiyle, akademileriyle, halk meclisleriyle, halkıyla ve dünyadaki dostlarıyla yeni anayasa taslağı üzerinde çalışıyor. Türkiye’deki Küba dostları da bu çalışmanın içinde. José Marti Küba Dostluk Derneği (JMKDD) düzenlediği etkinliklerde Küba’yı ve anayasa taslağını anlatıyor, tartışmaları ve görüşleri biriktiriyor, aktarıyor.

Bir yandan da bu anayasa taslağını, sosyalist Küba’ya saldırı amaçlı kullananlar var. Sözcüklerle oynayarak, sözcüklere kılıflar giydirerek, polemiklerle Küba’nın liberalleşeceği, kapitalizme teslim olacağı iddiaları dolaşıyor ortalıkta.

Sosyalist dünya 1936’da da benzer çarpıtmaları ve belirsizleştirmeleri yaşadı. 1917 Devrimi ile girilen ve “komünist topluma” giden yolun zorlu ilk evresini tamamlayan Sovyetler Birliği’nin 1918 kuruluş ve 1924 devam Anayasaları yerine, sosyalizmin gerçekleşmesini ve tarihsel kazanımlarını belgeleyen 1936 Anayasası, SSCB halkları tarafından tartışılmaya başlandığında da kapitalist dünyanın eleştiri bombardımanına uğradı. Ama başarılamadı. Dünya komünist hareketi, komünist partiler, komünistler Sovyetlerle birlikte bu çarpıtmalara karşı çıktılar; halkın çabası ve kararlılığıyla insanlık tarihindeki en ileri toplumun, sosyalist toplumun zaferi anayasallaştı.   

Bugün Küba mevcut Anayasasının ötesinde yaşıyor. Yeni anayasa çalışmasını bu konumuna göre yapıyor. Altı yıldır kafa yoruyor, emek harcıyor devletini, toplumunu, siyasetini, insanını, haklarını ve özgürlüklerini, devrimci özünü 1976’dan bu yana kullandığı Anayasa yerine yeni bir anayasaya yazmak için. 

Nitekim 1976’da da devrim sonrasının 16 yıllık kuruluş hukuku değiştirilmişti. Şimdi, üçte biri 1990’a kadar SSCB ile geçen kırk iki yıllık dönem sonrasının emperyalizmin baskısı altında ayakta duran sosyalist Küba’sının yaşamı ve ilişkileri yansıtılıyor yeni anayasaya.

Araya bizden ters bir örnek ekleyelim. 1960 Anayasası “bu topluma bol geliyor” diye 1971 Muhtırası ile budandı. Yetmedi, 1982’de otoriter Anayasa yazıldı. Buradaki kısmi iyileştirmelere dahi tahammül edilemedi, 2010 ve 2017 müdahaleleri geldi. Bunlar kapitalizmin marifetleri. Kapitalistler anayasayı ilerlemeyi frenleme ve baskı aracı olarak kullanırken, sosyalistler ilerlemelerini anayasalarına yansıtıyor.            

Yaşayan sosyalist Küba, direnen ve güvenen milyonlarca Kübalıyla ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel ilişkilerinin anayasasını yazıyor. Milyonlarca kişinin ve halk meclislerinin tartışarak oluşturduğu bu taslağın kapitalist dünyaca gözaltında tutulması ve saldırılara konu edilmesi, aslında Küba üzerindeki gözaltı ve saldırıların uzantısı ve kolay lokması. 

Yıllarca yutulmaya çalışılan ama başarılamayan ada ülkesi anayasa tartışmasıyla da mahkum edilmeye çalışılıyor. Sosyalist Küba’yı yutamayanların çaresiz çırpınışı bu.

1976’da SSCB ve sosyalist blok vardı şimdi yok. Şimdi emperyalistlere göre tek başına kalmış, Kübalılara göre yalnız olmayan, dünyadaki komünistlerle kenetlenen bir Küba var. Abluka ve ambargo altında, savaş açılmış, sıkıştırılmış, kapitalist dünyayla zorunlu ilişkiye girme durumunda olan, sürekli olumsuzluklarla baş ederek yaşayan, krizlerin peşini bırakmadığı, açlıktan ölüme mahkum edilmiş, casuslarla ve silahlı çetelerle kuşatılmış, bombaların gölgesinde yaşayan ama dik duruşunu hiç bozmayan Küba halkı var.

Küba halkı için “uzun Küba savaşı” bitmedi. Bireysel, benci ve bencil olmayan halk savaşı, yurtsever ve amtiemperyalist gelenek sürüyor. Enternasyonalist gelenek sürüyor. Devrimini gerçekleştiren ve onurlu yerini hak ederek alan Küba, şimdi onu korumaya ve daha da ileriye taşımaya çalışıyor. 

Küba halkının mücadelesi hiç bitmiyor. Bu mücadele aynı zamanda dünyanın dışlanmış, yoksul, ezilen, sömürülen tüm halkları için sürüyor. Dünyanın neresinde ezilen halkın sorunu varsa Küba orada.

İki nokta unutulmamalı. Küba’nın anayasa taslağına saldırılar Küba’ya ve sosyalizme saldırının uzantısı. Taslaklar zaten tartışılmak üzere çıkar. Bu taslağı milyonlarca Küba’lı tartışıyor ve Küba tarihi en küçük tartışmanın dahi değerlendirildiğini gösteriyor. Çünkü sosyalist toplumlarda anayasalar, kapitalist toplumların aksine, halkın eseri. Birincisi bu.

İkincisi, yeni anayasa çalışmasının püf noktaları aynı zamanda da belirleyicileri, Küba tarihinden, dayanışması ve kültüründen, Kübalıların siyasal ve ideolojik geleneklerinden, tarihlerine ve sosyalizme sahip çıkmalarından, devrimci özlerini yitirmemelerinden geliyor. 

“Sosyalizmin değiştirilmesi”nin, “devrimin sosyalist karakterinden geri dönülmesi”nin yasak olduğu, her bir sözcüğünde Küba halkının devrimci birliği, bilinci ve kararlılığının olduğu bir anayasadan söz ederken bir değil birçok kez düşünmek gerekiyor.

Anayasa kaleminin ucundaki kimi sözcükler sallanıyorsa, oraya saldırıyla sosyalizm yıkılmaz, Küba yıkılmaz. Kaldı ki sallananları zaten yaptığı devrime inancını hiç yitirmemiş olan halk koparır alır.  

Sosyalizmin onuru, geçerliliği ve zaferi ile Küba halkının onuru ve zaferi öyle özdeş ki, bayraklarındaki “bağımsızlık ve özgürlük yıldızı”nı sürekli yükselterek savaşan, yüksek ideolojik bilinci ve devrimci inancı olan bir halktan “Marti’ci,  marksist-leninist, Fidel’ci” olmayan bir anayasa çıkmaz.

Fidel’i ikinci yılında anarken Devrimi’nin altmışıncı yılı kutlu olsun Küba... Sosyalizm kararlılığını gururla paylaşıyoruz.

    * Büyük insanlığın altmışıncı yılını, JMKDD’nin düzenlediği etkinliklerde İstanbul ve İzmir’in ardından 1 Aralık 2018 Cumartesi günü saat 17.30’da Ankara’da Vedat Dalokay Kokteyl Salonunda, Kübalı dostlarımızın, Küba Komünist Partisi Uluslararası İlişkiler Bürosu Genel Koordinatörü Juan Carlos Marsan Aguilera’nın, TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan’nın katılımı ve piyanist Dengin Ceyhan’ın müziğiyle kutluyoruz, tüm dostları bekliyoruz.