Karşı Yakanın Apaçileri

KENTİN SESİ - İZMİR Yazıları

Perşembe öğleden sonra Karşıyaka iskelede “kızılderili” bir müzik grubu çalıyordu. Pırıl pırıl kıyafetleri, yüzleri boyalı esmer iki erkeğin ellerindeki tek tük akustik çalgılara banttan eşlik eden elektronik müzik altyapısı ve beyaz tenli bir solist kadın, bir konserden daha çok bir gösterinin sahnelendiğine hiç şüphe bırakmıyordu.

Diyarbakır “cehennemini” yaşamış iki emekli asker olarak, erkek çalgıcıların aslında saçlarını uzatmış iki Kürt olduğuna kalıbımızı basardık. Ama aslında kadının Türk olabileceği hiç aklımıza gelmezdi. Öyleymiş! Pucaramanta isimli gruptaki erkekler de Peru’luymuş. En azından gruptakilerin apaçi olmadıkları konusunda yanılmamışız.

Karşıyaka Belediyesi’nin bir hizmeti işte!

Kent A.Ş. taşeron işçilerini geçen sene kış ortasında işten atan CHP’li Başkan Cevat Durak da oradaymış gösteri boyunca. Bileydim sizin apaçiler ne durumda diye sorardım mutlaka. Epeydir pek utanmam sıkılmam da kalmadı nasılsa, bir yaşlılık belirtisi olmalı. (bkz. Popo)

***

Ha, Karşıyaka güzel, Karşıyaka karşı yakaya benzemiyor o başka!

Bir öğretmenevi lokali var iskeleye karşı ki, böyle bir bina karşı yakada yoktur denize karşı.

Daha Karşıyaka’ya giden vapurda başlıyor sürpriz: çay 50 kuruş!

Kağıt almak savcılıktan 5 dakika, nüfus müdürlüğündeki işlemlerin süresini ise kronometre ile hesap etmeli.

Ancak sabahın köründe, iskele caddesi boyunca ne şişe yeni takılan piliçler ne de dönerler karşı yakadakilerden daha iç açıcı değil. Yok, yok, sabah o manzaraları gören, öğle yemeğinde mutlaka başka bir şey yer, eminim. Cansız, yağlı ve bembeyaz, üstüste yığılmış etleri ile ne piliçleri ne de dönerleri hayal edebilir insan, nar gibi kızarmış, bir ekmek arasında mideye indirirken.

Belediyenin bir su dolum merkezi var, bizim beş liraya aldığımız ondokuz litre suyu bir liraya veriyorlar.

Karşıyaka güzel, Karşıyaka karşı yakaya benzemiyor.

Öyle işte, iki uzak ülke gibi Karşıyaka ve karşı yaka. Karşıyaka’dan da öyle göründüğüne eminim.

***

Ama et ve piliç dönerlerin her iki yakada ki farksızlığı gibi bizim yakanın CHP’li belediye işçileri de taşeron olarak çalışıyor. Ve yine kışın ortasında Buca Belediyesi’nden atılan işçiler geri dönebilmek için aylardır sokakta mücadele ediyorlar.

Bizim yakadaki apaçilerin kurduğu çadırları da, hücum borusuyla saldırıya geçen beyaz adam yakıp yıkıyor, kadın, çoluk çocuk demeden. Şerifi, valisi, belediyesi, kumar salonu sahipleri hep bir olmuşlar. Vaşington’dan gelen büyük beyaz şefse her gelişinde yeni yalanlarla oyalıyor apaçileri.

***

Geçen yaz mevsimini düşünüyorum da, “hastalıklı” yazlık sitelerinde komşu olan karşı yaka ve bizim yakanın beyaz adamlarının da aralarında apaçilerden söz ettiklerini hatırlıyorum. Apaçi dedikleri kasabanın oto sanayisinde çalışan esmer kara kuru Kürt ve Türk gençleriydi. Onların, hafta içi yorgun iş çıkışı ya da neşeli bir Pazar günü sahillerine uğramaları, kızlarına ve kadınlarına bakmaları, denizlerine girmeleri, dubalarına çıkmaları beyaz adamı hasta ediyordu.

Kimisi de sahilin uzak köşelerine kurdukları çadırlarında yaşamaya çalışıyordu, ne bir ağaç ne bir su, sabahın beşinde altısında yakarak uyandıran güneşin altındaki çadırlarında.

Şimdi apaçiler İzmir’in bu kez yakıcı soğunda hem de çadırsız yaşamaya zorlanıyorlar.

Ha, Karşıyaka güzel, Karşıyaka karşı yakaya benzemiyor o başka!