İzmir’de bir Portekizli: Carlos Paredes

2000’lerin başında AB’ye karşı solun yegane sesi olarak TKP’nin İzmir’de düzenlediği etkinliklerin birisinde Haluk Yurtsever’in AB’ye girince Portekiz’in başına gelenleri anlattığı bir örnek kolay kolay unutulacak cinsten değildi.

Haluk abi, Portekiz’in adının aslında portakaldan geldiğini ama Portekiz’in AB üyeliği ile birlikte artık portakal ithal eden bir ülkeye dönüştüğünü söylemişti.

Portekiz’i bizler daha çok hala güçlü olan komünist partisi, faşist Salazar yönetimi ve faşizme son veren Karanfil Devrimi dolayısıyla tanıyorduk.
Salazar faşizmini tarihsel olarak sembolize eden 3F, futbol, fado ve fiesta ise geçtiğimiz ay Sanat Cephesi’nin hem kapak hem de bir dosya konusuydu.

Bu hafta Portekizli bir müzikolog olan bayan P İzmir’de misafirimizdi. Organoloji (çalgı bilimi) alanında araştırmalar yapmak için gelmişti.
Ege Üniversitesi’ndeki (EÜ) geleneksel çalgı yapım bölümünü ve Kemeraltı’daki çalgı yapım ustalarının atölyelerini gezdi.
Güzel bir tesadüf, Uluslararası Geleneksel Müzik Konseyi’nin (ICTM) bir sempozyumunun da aynı tarihlerde EÜ’de toplanıyor olmasıydı.
İzmirlilerin çoğunlukla hayatları boyunca bir kez bile ziyaret etmedikleri olağanüstü arkeoloji müzesi de bayan P’nin henüz Portekiz’de yaptığı ziyaret listesinin ön sıralarındaydı.

Portakalın ve daha bir çok şeyin İzmir’de Portekiz’den daha pahalı olduğu bilgisinin yanı sıra bayan P’nin sıkı bir anti-komünist ve bir Salazar “hayranı” olduğunu da öğrendik. Elbette politikayla pek ilgilenmiyordu ve bu anlamda dünyaya karşı nesnel(?), ideolojik olmayan bir bakışı vardı.

İdeolojinin tam da Terry Eagleton’ın dediği gibi bir ağız kokusuna benzediğini ilk kez bu kadar somut olarak hissettim. “Konuşanın” asla farketmediği bir “koku”!

Dünyanın en tatlı müzikologlarından birisinin bu ideolojik duruşunu görünce, henüz Kenan Evren’i bu açıklıkla savunamayacak durumda olan ve bu ülkede faaliyet gösteren dünyanın en aşağılık müzikologlarına duacı mı olsak diye düşünmeden edemedim.

Laf dönüp dolaşıp komünizme geldiği gibi fadoya da geldi, Salazar’ın faşist rejiminin müziği olarak nitelenen Portekiz müziğine.

Bayan P, bizi Bay Carlos Paredes ile tanıştırdı. Portekiz gitarının efsanevi ismi, Portekiz Komünist Partisi üyesi, Salazar rejiminin hapishane hücrelerinde çürüttüğü Carlos Paredes, aynı zamanda en güzel fado şarkılarının da bestecisi.

Salazar’ın fadosuna (Lizbon fadosu) karşı Portekiz işçi sınıfının da bir fadosu (canção de Coimbra) olduğunu öğrendik.
Tam da bayan P’nin anlattığı gibi Carlos Paredes ile utangaçlığından göz göze bile gelemedik.

Üzerine kapandığı gitarını tutkuyla çaldı ve sonra sessizce uzaklaşıp kayboldu:
http://www.myspace.com/carlosparedes1925

Belki yoldaş Carlos, Dokuz Eylül Üniversitesi mühendislik öğrencilerinin düzenlediği 14 Nisan’daki “Popüler Kültür ve Müzik” söyleşisine de gelir. Gitarsız geçirdiği delirtici hücre yıllarındaki gibi elleri hayali bir çalgının üzerinde gezinirken, aklında tınlayan olağanüstü müziğiyle sessizce arka sıralardan birisine oturur. Kim bilir…