İftarlık Pide var, Pideler İftarlık !

Eskiden İzmir’de Ramazan ayının geldiğini haber veren en belirgin işaret başlıktaki bu müzikli seslenişti, şimdilerdeki gibi fırınlarda kuyruklar oluşturan sabırsız ve öfkeli kalabalıkların çirkin homurtusu değil.

Sabahları başka bir ezgiyle dolaşan gevrekçilerle aynı kişiler miydi bilmiyorum ama iftarlık pide satanlar da pidelerini gevrekler gibi başlarındaki tahta tepside taşıyarak sokak sokak dolaşırlardı.

Oruç tutanlar için özel bir saygı talep edilmediği yıllardı. Eldeki dondurmayı yalayarak yürümeyi durduran tek şey oruca saygı değil aylardan Ramazan olduğunun aniden hatırlanmasının getirdiği büyüklere saygıdan kaynaklanan neşeli bir mahcubiyetti.

***
Bizim Türk-İslam sentezcisi Anadolu lisemizde de Ramazan aylarının gelişini teneffüslerde sınıf sınıf dolaşarak arkadaş grubumuzla sergilerdiğimiz Ramazan özel eğlence gösterilerimiz olurdu. Sanırım bizim yarattığımız Habeşli cüce Abdullah dışında İslamiyetin doğuşunu teatral biçimde canlandırdığımız gösterimizdeki tüm diğer karakterler gerçek tarihsel kişiliklerdi. Teneffüslerde sergilerdik çünkü bunlar resmi bir okul temsili değil bir anlamda okul yönetimine dair bir tür çocuksu protesto biçimiydi. Hocaların tüm ciddiyetine karşı tüm sınıfların en eğlenceli dersi olan zorunlu din derslerindeki sinik bir mizahi protesto gibi.

***

Fetullah hocanın okulundaki bir yıldan sonra Türk-İslam sentezcisi bir lise bana ilaç gibi gelmişti. 3-4 öğrenci dışında hekesin yatılı olduğu, oruç tuttuğu ve 2-3 metrelik sürgülü demir kapılardan içeri girilen ve akşamları derslerden sonra arazide tekvando eğitimi yapılan bir liseden sonra. Sanki askeri (vesayetli) bir okuldu.

Olacak iş değil ama okulun müdürü de minik serçenin babasıydı ve çocuğuyla seçtiği yaşam biçimi nedeniyle yıllardır görüşmüyordu.

Serçe (artık minik demek için çok geç) referandumda “evet” oyu vereceğini açıkladığında “hah işte aileyle barışılmış artık” dedim kendi kendime Türk İslam sentezci okulumuzdan mezuniyetimizin 20.yılı için “iftar yemeğinde buluşuyoruz” mesajını aldığımda da “hah işte bizim çocuklar da geç de olsa okul yönetimiyle barışmış demek ki” dediğim gibi.

Çok geçmeden iki yargımda da yanıldığımı anladım: ortaya yeni çıkan haberlere göre serçenin “aile” ile barışıklığı 12 Eylül’e dayanıyormuş, 20. Yıl yemeğine dair gördüğüm fotograflardan anlaşıldığı kadarıyla da bizim çocukların “iftar yemeği” Tayyip’in deyişiyle “Devrimci Solcu İşçi Partisi”nin “iftar yemeği”nden çok da farklı değilmiş.

Ne diyebilirim: İftaaaaarlık pide var, pideler iftarlıııııııık!