“Gizli Oturum”

KENTİN SESİ-İZMİR Yazıları

Benim de bir “Gizli Oturum”da bulunmuşluğum oldu, ilk ve son kez.

Buluşma, tanıdık lüks bir semtin daha önce pek dikkat etmediğim ve bu yüzden bana yabancı gelen bir caddesindeki apartmanlardan birininin en üst katındaydı.

Asansörün açıldığı ceviz kapıların önünde korumaların karşıladığı salonun, koltukları, halısı, sehpaları, duvar kaplamaları ve ev sahibinin devasa masası arkasındaki devasa koltuğu ile içeri adım atmadan insanı tedirgin eden aşırı gösterişli bir atmosferi vardı. Dışarıdaki siyah mersedes kalabalığı aslında içerideki herşeyin ipucunu vermiş olmalıydı.

Batı’dan gelen birinin Doğu’daki tekel büfelerinin arkasındaki küçük yoksul içki odalarındaki muhabbete ancak bir haftalık abonelikten sonra ısınabileceği kadar “yabancı”ydı herşey.

Herkesin duvar boyunca dizili plastik taburelerde yüzyüze oturduğu o odalarda bir gece size avangard bir yağlı boya tablo da hediye edebilirdi veya trompetin çaldığı 1-2 caz standartı da eşlik edebilirdi.

İhtiyaç nedeniyle dışarı çıkanların içeri her girişinde herkesle tekrar ve tekrar merhabalaştıkları küçük “gizli” odalar.

Ama yine de “Gizli Oturum”un toplandığı bu konforlu salona, kaç kez ziyaret edilirse edilsin ısınılamazdı diye düşünmüştüm.

Ev sahibi başta olmak üzere toplantıya katılanların konuşmaları ve hareketleri Alice’in “Harikalar Diyarı”nda karşılaştığı karakterlerden daha az şaşırtıcı değildi. Tek tek belki ama bir arada hepsiyle birden insanın hayatında karşılaşması olanaksız, herkesin birbirine “başkan” diye hitap ettiği bir toplam.

Tamam, ben de belki Alice değildim ama toplantıya katılmam da tamamen bir tesadüftü. Sadece o gün bizim başkanımız müsait değildi ve yerine beni göndermişlerdi. Biraz rahatız edici de olan meraklı bakışlar altında zaten bu tür mahçup bir açıklama yapmak zorunda kalan tek kişi de bendim.

Konuşmak bir yana, çok belli etmemeye çalışarak en fazla kararları not alabildim.

Toplantı ne Manhattan ne de Brooklyn yakınlarındaydı. Yine de toplantıdan geriye Peder Barry ve Johhny Friendly karışımı yüzler kalmış aklımda.

Kararlara dair şimdi hatırlayabildiğim tek şey ise asıl kortejin meydana rıhtımlar üzerinden yürüyüşe geçmesi, komünistlerin de meydana ters yönden ve mümkünse en son sırada, tören bittikten sonra alınmasıydı.

TEKEL işçilerinin direniş süreci nedense bana hep o yıllar önceki “Gizli Oturumu” hatırlatıyor.

Ne diyelim, bunları hatırlamayacağımız günler de gelecek!