Gezi Tutsakları için: Zor sınav!

Kubilay İyit, sınıf arkadaşımdı yaklaşık 10 yıl önce müzik bilimleri bölümünde. Yanlış hatırlamıyorsam müzik ve toplum dersini alıyorduk birlikte. Uzun yıllar sonra ben aynı bölümde çalışmaya başladım. Diploma çalışması dersini ilk kez vereceğim için örnek bir tez, yani en iyi diploma çalışmalarından birisini okumak istedim. Danışmanlığını yapmış olan hocası bana Kubilay’ın tezini verdi. Hayranlıkla okudum ama şaşırmadım. Kubilay zaten öyle bir öğrenciydi.

Yakın zamanda yüksek lisansa başlayınca Kubilay’la tekrar karşılaştık. Çok değil bir iki kez sohbet ettik ofiste müzik üzerine, okumak için bir iki makalemi aldı. Bir sonraki karşılaşmamızda hayatımda duyup duyacağım en güzel sözlerden birisini söyledi, bana hocam demesini istemediğimi bilse de "tarihi işler yapıyorsunuz hocam" dedi.

Öyle saygılı, öyle sevgi dolu, ne bir pala, ne 2-3 metrelik bir sopa, elinde sadece kalemi evde yüksek lisans derslerinin finallerine çalışırken gözaltına alındı. Tutuklanması da uzun sürmedi.

Mezuniyet töreninin olduğu gün jandarma eşliğinde final sınavına geldi. Sınavdan sonra öğrenci arkadaşları ve hocalarının oluşturduğu uzun ve kalabalık bir koridordan yolcu ettik Kubilay’ı tekrar cezaevine. Ne Kubilay’ın ne de bizim alışık olmadığımız bir biçimde elleri kelepçeli geçti gitti aramızdan.

Zor sınavdı. Yüzlerimizde gülümseme ağızlarımızda şarkılarımız ve sloganlar. Karşılıklı aynı anda hem hocası ve hem öğrencisi olduğumuz zor bir sınavı verdik.

Gülümsedik tüm gezi tutsakları gibi!

Aşağıda arkadaşım Kubilay’ın cezaevinden yazdığı mektubu paylaşıyorum.

Kelepçesiz de güleceğimiz günler yakındır Kubilay!

11.07.2013
Merhaba Arkadaşlar,

Hepinizin, bildiği, büyük bir ihtimalle de etkin bir şekilde katıldığı son yılların en popüler olayı olan Gezi Parkı protestolarına katıldığım için fikrim sorulmadan A, B, C diye bir örgütle ilişkilendirilerek hukuksuzca tutuklandım. Mahsuru yok, dışarıdaki çapulculuğuma içeride de devam ediyorum. Diğer arkadaşlar gibi….

Bu fakülteden (DEÜ, GSF) mezun oldum. Sanatçı olamadım, zaten sanatçılığı olağanüstü bir yeti olarak da görmedim. Müzikle ilgilendim ve müziğimi öncelikle kendim için yaptım. Lisanstan arkadaşların mezuniyet günüymüş bugün. Ben de final sınavına gireceğim günün sabahı 20 Haziranda evim basılarak gözaltına alındım ve 14 arkadaşla tutuklandım. Mezuniyet töreninde bütünleme sınavımın olması güzel bir tesadüf. Yıllar önce ben de kepimi mezuniyet belgemi aldıktan sonra havalandırırken sizler gibi sevinmiştim. Acısı acısına değeni seven, mutlulukta da ortaksa birbirini kollarmış.

Şimdi mapusum. Tüm ötekiliklerime bir yenisini daha ekledim ve adımı ‘Çapulcu’ya çıkardım. Çapulcu kardeş, bir Haziran serinliği gibi geldi. Lakin o uçurtma, uçurulamayacak bir çocuk gibi, balonu patlatılmış misketleri elinden alınmış ve daha emeklerken sokağın vahşi diliyle tanışmış bir çocuk gibi. Zararı yok, Nazım’ın “Yaşamaya Dair” şiirindeki gibi “hatırlamak için ve anlatmak için yaşayacak o çocuk”.

Çapulcunun yolu mapustan geçiyor. Bizi neredeyse iktidarı alaşağı etmekle suçlayacaklar. Gözlerinin önünde yaşanan olayın niteliğini bile anlamaktan uzaklar. İktidarları onların olsun, Biz parkları istiyoruz, Biz özgürlüğü istiyoruz. Onlara benzemek gibi bir derdimiz yok.

Hukuksuzca tutuklandık, delilleri karartacağımız ve kaçacağımız sanılıyor. Neden kaçalım bu ülke bizim, dış mihrakların arkasına sığınan onlar. Onlar kaçsın.

Ali İsmail’i dün kaybettik Eskişehirde. O genç ve küçük bedeninin altında ezilecekler. İsmail’i biz içerdekiler unutmadık, onu seviyle anıyoruz. TMMOB ve Taksim Dayanışması’nın yanındayız.

Herkese Selam!

‪#‎DirenGezi‬