Çiğdem Mevsimi

KENTİN SESİ - İZMİR Yazıları

Eski yazlık sinemaların en önemli simgesiydi çiğdem. O zamanlar İzmir ya bütün gün güneşin altında kızan dev bir tava gibi değildi ya da bu kadar çok park yoktu, hatırlayamıyorum. Ama çiğdemi en fazla gördüğüm yer yazlık sinemalardı.

Yıllar geçtikçe filmin yarısı beyaz perdenin yanında uzayan bir incir ağacının üzerine de düşmeye başlayınca, yazlık sinemaların kapanma zamanı geldiğini de anlamalıydık. Olayın makinistle bir ilgisi yoktu ve bu kez ona bağırmanın da bir faydası yoktu.

Uzun zamandırsa çiğdem yaz aylarında sıcaklardan dolup taşan parkların en önemli simgesi.

Hiç bir yere gidemeyenlerin hiç bir yere götürmeyen eğlencesi. Hiç bir yere götürmeyen derken, tesbih çekmek gibi her seferinde başa dönülmesi anlamında. Ya da tığ numarası ve model değişse de sonu hiç gelmeyen eski örgüler gibi. Her akşam aynı banklar, aynı çocuklar, bir türlü serinlemeyen aynı hava.

Akşamları dar sokaklar boyunca önce her evden yükselen aynı TV dizisinin sesi sonra da parklara yaklaştıkça artan çiğdem çitleme sesleri. Tavla ya da okey oyunundaki gibi değil sesler, arada taşların yeniden dizilmesi ya da karıştırılmasında olduğu gibi sesler arada değişmiyor.

78 Dünya Kupası maçlarına da televizyonu olan kahvehaneli parklarda akşamları toplu çiğdem törenleri eşlik etmişti diye hatırlıyorum.

Artık ne sinema ne de dünya kupası maçlarına benzer çiğdem törenleri eşlik ediyor. Sadece yaz gecelerinin parklarında var bu eski tören.

Oysa gözlerimizin önünden yine bir film, yine bir maç geçip gidiyor. Bizim karakterler en falza yardımcı rollerde, bizim takımın oyuncuları eksik kadro. Yönetmen ve senarist ve hakem satılmış!

Oysa kendi hayatımızın filmi ya da maçı bu.

Ama şimdi çiğdem mevsimi. İzmir bütün gün güneşin altında kızan dev bir tava gibi. Gözlerimizin önünden geçip giden bu kahrolası hayatı sessizce seyrediyor gibiyiz şimdilik. Sessizce derken parklardaki kalabalıkların çiğdem çitleme sesleri kadar sessiz. Sonu gelmeyen örgülerdeki tığların sesi ya da sürekli başa dönen tesbihlerin sesi gibi.

Belki de fırtınalardan önce bu kadarcık da olsa bir ses çıkıyordur.