Akademi ve İzmir

Akademi denilince akla hemen üniversiteler gelmesin. Hatta İlhan Mimaroğlu’nun yıllar önce müzik ve konservatuar ilişkisi üzerine söylediği söz bugün üniversiteler için kesinlikle geçerlidir: Konservatuarlardan iyi müzisyenler çıktıysa bu konservatuarlar sayesinde değil konservatuarlara rağmen gerçekleşmiştir!

İşte matematik adına ülkemizdeki en önemli işlerden birinin altında bir matematik bölümünün değil de bir köyün imzası var: Şirince Nesin Matematik Köyü!

İşte bilimin özgürlüğü adına ülkemizdeki en etkili organizasyonlardan birisinin altında bir üniversitenin değil 5 köyü olan bir kasabanın imzası var: Karaburun Bilim Kongresi!

İşte şimdi de gösteri sanatları alanında yaratıcı bir girişimi yine Şirince’de organize ediyorlar: Tiyatro Medresesi!

Elbette gericiliğin sanata karşı saldırısının doruklarını yaşadığımız bu günlerde “medrese” adında bir merkez kurulması yadırgatıcı. Bu isim daha çok medrese mimarisinin kullanılmasıyla ilgili görünüyor ve bu anlamda avlusu, performans salonu ve özel çalışma ve yaşama alanlarıyla gerçekten de çok etkileyici bir proje.

Son haber yine Karaburun’dan: Üniversite Konseyleri Derneği (ÜKD) olağanüstü evrim sempozyumlarının yanına şimdi bir de “Bilim Üzerine Marksist Tartışmalar Sempozyumu” etkinliğini eklemiş.

Koca koca üniversitelerin koca koca olanaklarıyla yapmadıkları şeyler.

Peki üniversitelerde neler oluyor İzmir’de? Basitçe şimdi seçim zamanı ve bunun gerekleri yerine getiriliyor. Ülkenin ve insanlığın birikimine hangi adayın rektör olarak daha fazla nasıl katkı konulmasını sağlayacağı dışındaki her konu “tartışılıyor”. AKP yandaşı, işçi düşmanı adaylar bu özelliklerini saklamak yerine tüm samimiyetleri ile bu özelliklerinin propogandasını yapıyorlar. ÜKD’nin seçimlerle ilgili sadece tek talebini benimsemiş gibi görünüyor adaylar: “samimiyet”!

Yeni klimalar, yeni mobilyalar rektör adayları ile birlikte fakülte fakülte dolaşıyor.

Akademi denilince önce aklımıza Nazım Hikmet Akademisi (NHA) geliyordu zaten, şimdilerde akla herhangi bir sırada üniversite falan gelmesin.

Daha sonra İzmir’deki bu ayrıksı akademik etkinlikler ve elbette “Bilim Üzerine Marksist Tartışmalar Sempozyumu” üzerine de daha ayrıntılı yazmak istiyorum. Ama “tartışma” denilince bu bana biraz yabancı geliyor. Biz sol olarak en fazla tekil romanları, filmleri ve müzikleri yani tekil olguları tartışıyoruz. Biraz kuramsal bir derinlik söz konusu olduğunda hemen bir sessizlik kaplıyor etrafı. Bu anlamda en kısa zamanda yine üniversite dışında bir olay, yani Erkin Özalp’ın “Teorisyeniniz Devrimciydi: 21. Yüzyılda Marksizm ve Sosyalizm” kitabı üzerine de yazmak istiyorum. Olay İzmir’de geçmiyor belki ama en azından kitap İzmir’de yazıldı diye biliyorum.