"10 Üniversite gücünde" bir akademi: NHA

2 hafta önceki yazıda Selanik'te geçen yaz düzenlenmiş olan Disiplinlerarası Müzik Bilimleri Konferansı'ndaki (Conference Interdisciplinary Musicology- CIM) kişisel deneyimlerimi aktarmıştım. Burada ise konuyu disiplinlerarasılık, marksizm ve kuruluşunu yeni duyuran Nazım Hikmet Akademisi (NHA) açısından daha "nesnel" bir açıdan ele almak istiyorum.

"Disiplinlerarası", bilim dünyasının son zamanlardaki en moda kavramlarından bir tanesi. "Disiplinlerarası" olduğunu belirtmeyen bir araştırma merkezi ya da dergi bulmak neredeyse giderek zorlaşıyor. CIM bu kavrama bir moda olmanın ötesinde yaklaşıyor. Sınırları çok keskin olmasa da üç ana şemsiye alan tanımlanmış: sosyal bilimler ve doğa bilimleri (sciences), insan bilimleri (humanities) ve pratik disiplinler (practically oriented disciplines). Bu anlamda konferansta sunulacak çalışmaların bu üç ana alanın en az ikisinden gelen iki araştırmacı tarafından yazılmış olması gerekiyor. Bir sanat tarihçisi ile bir felsefecinin ortak çalışması her ikisi de insan bilimleri alanından geldikleri için kabul edilmiyor. Benzer bir şekilde bir mühendis ile bir psikoloğun ortak çalışmaları da aynı alana (sciences) ait olduğu için konferansın ilgi alanı dışında kalıyor.

Keskin bir biçimde olmasa da sosyal bilimler ve doğa bilimleri (sciences) ile insan bilimleri (humanities) arasındaki ayrım tartışmaya açık bir biçimde şu şekilde tanımlanıyor*:

İnsan bilimleri:

* Araştırma öznesi müziğin tekil görünümleridir (belirli bir icra, eser, uslup, tür, gelenek ve kültür).
* Bilgi kişisel deneyim, sezgi ve muhakeme yoluyla elde edilir.
* Araştırma yöntemleri analitik, eleştirel ve spekülatif yaklaşımları da içeren metin ve dile dayanan niteliksel yöntemlerdir.
* Farklı araştırmacıların farklı sonuçlara ulaşması beklenir.

Sosyal bilimler ve doğa bilimleri:

* Müzik üzerine genel sorular yöneltilir.
* Bilgi gözlem ve hipotezlerin kanıtlarla karşılaştırılması yoluyla elde edilir.
* Araştırma yöntemleri ölçme, veri, hesaplama ve istatistiğe dayanan niceliksel ve ampirik yöntemlerdir.
* Farklı araştırmacıların benzer sonuçlara ulaşması beklenir.

Açıkça belirtmek gerekirse sadece müzik alanına dair de olsa bu tür bir perspektifi olan dünyada her hangi bir alanda başka bir konferans ya da dergi olmadığını düşünüyorum.

Marksizm
Katılımcısı olmanın dışında konferansı iki açıdan önemsiyorum. Birincisi ve en önemlisi marksizmin özgün hali yani Marx ve Engels'in inşa ettiği anlamda sergilediği "disiplinlerarası" yaklaşımla biçimsel de olsa konferansın yaklaşımının benzerliği.

19. yüzyıl başında felsefe alanından koparak bağımsızlığını kazanan disiplinlerin eski anlamıyla felsefe disiplinini gereksizleştirdiğini Engels şu şekilde ifade ediyordu:

" Her özel bilimin, şeylerin genel bağlantısı ve bilgisi içinde tuttuğu yerin tam bir hesabını vermeye çağırıldığına göre, genel bağlantının her özel bilimi gereksiz duruma gelir. O zaman bütün eski felsefeden, bağımsız bir durumda, düşüncenin ve düşünce yasalarının öğretisinden, biçimsel (formel) mantıktan ve diyalektikten başka bir şey kalmaz. Üst yanı, pozitif doğa ve tarih bilgisi içine girer." [1]

Kendi yüzyılımız ise o büyük ayrışma anından sonra disiplinlerin tekrar biraraya gelme çabalarına sahne oluyor. Marx'ın öngörüsü ve yaklaşımının ne kadar doğru olduğunu ise zaman gösterecek:

"Bilimin temeli duyularla algılanabilir olmalıdır, ama yalnızca ikili bir biçim içinde- maddi bilinç ve maddi gereksinim biçimi içinde- ortaya çıktığında diğer bir deyişle, bilim ancak doğadan çıktığında gerçek bir bilimdir. Tüm bir tarih, insanın maddi bilinç konusu haline gelmesinin başlangıcıdır ve 'insanın insan olarak' daha yüksek gereksinmeleri, gerçek gereksinmeler haline gelecektir. Tarihin kendisi doğal tarihin - doğanın insana doğru gelişmesinin gerçek bir parçasıdır. Bir süre sonra doğa bilimleri insan bilimini, aynı şekilde insan bilimi de doğa bilimlerini içine alacaktır. O zaman tek bir bilim varolacaktır." [2]

Perry Anderson bir kitabında Marx ve Engels'ten sonra marksizmin bir kuram olarak mecarasını anlatır. Marksizm önce Engels'ten ve dolayısıyla doğa bilimlerinden kurtulur**. Engels marksizmin Mr. Hyde'ıdır. Marksizm sonra iktisattan kurtulur ve son noktada Althusser'le birlikte geriye sadece felsefe ve sosyoloji kalır. Sonraki macera yapısalcılık, post-yapısalcılık ve post-marksizm olarak özetlenebilecek bir trajedi. Anderson aslında marksizmin sorununu marksist aydınlarla komünist partilerin arasındaki açının giderek daha fazla ve kapanmayacak bir biçimde açılmasında görüyordu sanırım. Kısaca Lenin sonrası marksizmin macerası olarak özetlenebilir tüm bu süreç.

Bu tartışmayı başka bir yerde daha kapsamlı bir biçimde ele almayı planlıyorum.

Müzik
Konferansı ilginç kılan ikinci ve daha önemsiz nokta ise İzmir'de basılan Disiplinlerarası Müzik Araştırmaları Dergisi (Journal of Interdisciplinary Music Studies-JIMS). Dergiyi 2007 yılında kurduktan sonra CIM'in kurucusu ve dünyanın en önemli müzik psikologlarından biri olan Richard Parncutt'la iletişime geçtik. İlk önce dergiyi gerçek bir disiplinlerarası perspektif doğrultusunda yeniden yapılandırdık. Son iki yıldır da dergi CIM'de sunulan çalışmalardan seçtiklerini kendi prosedürüne göre değerlendirdikten sonra özel ciltler olarak yayınlıyor. Derginin CIM'le bu tür bir kardeşlik ilişkisi var.

Derginin bir özelliği de tüm sayılara internet üzerinden ücretsiz erişilebilecek şekilde elektronik olarak yayınlanırken, yazarlar ve kütüphaneler için de kağıt baskı olarak yayınlanması. Reklam, sponsor ve üniversiteler dahil destekleyen hiçbir kurumun olmadığı derginin Selanik'teki konferansın seçkilerinden oluşan son sayısı geçtiğimiz hafta yayınlandı.****

3 yıl gibi bir dergi için kısa sayılabilecek sürede dergi bir çok saygın veritabanı, indeks tarafından taranmaya başladı. New York Halk Kütüphanesi, Montreal, Minnesota ve Illinois ünviversite kütüphaneleri, Güney Afrika Cumhuriyeti'ndeki Kwazulu-Natal üniversitesi kütüphanesi gibi dünyadan bir çok kütüphane dergiye abone oldu ve uluslararası dergilerde hakkında tanıtım yazıları çıktı.

3 yıl gibi bir dergi için uzun sayılabilecek bir sürede ise Türkiye'de çıkan bu dergiye Türkiye'de tek bir üniversite dahi abone olmadı ve hakkında herhangi bir yerde tek bir satır dahi yazı çıkmadı. Bu anlamda ben de okuyucuların affına sığınarak dergi adına bir ilke daha imza atmış oluyorum.

Derginin CIM'le olan kardeşliği Selanik'te yeni bir boyut kazandı ve Uluslararası Müzik Bilimleri Derneği'nin (Society of Interdisciplinary Musicology-SIM) Türkiye'de resmi olarak kurulmasına karar verildi. Böylece CIM ve JIMS derneğin faaliyetleri olarak yollarına devam edecekler. SIM Türkiye'de değil ama Estonya'da bir kaç ay önce kuruldu. Nedeni basit, Türkiye'de uluslararası dernek kurmak "yasak". Yasak tırnak içinde çünkü yasaklayan bir kanuni madde yok ama dernek üyelerinden savcılıktan temiz kağıdı ve muhtarlıktan ikametgah belgesi isteniyor. Dünyanın herhangi bir yerindeki bir araştırmacıdan bu belgeleri isteyemeyeceğimiz için doğal olarak dernek bu ülkede kurulamadı. Kıssadan hisse Türkiye'de "uluslararası" adını taşıyan bir dernek görürseniz inanmayın. İlk genel kurulunu bu sonbahar Paris'teki konferansta (CIM09) toplayacak olan derneğe, derneğin amaçlarını benimseyen herkes üye olabilecek. İlgilisi bunu bir davet olarak okuyabilir. Ayrıca konferans önümüzdeki yıllarda İngiltere, İskoçya ve Almanya'dan sonra 2013 yılında "popüler müzik" teması ile İzmir'de düzenlenecek.

Nazım Hikmet Akademisi (NHA)
Konuyla ilgili bence çok daha önemli başka bir davet haberi ise yine soL'da yayınlandı**. Haber, sonbaharda eğitime başlayacak olan Nazım Hikmet Akademisi'nin (NHA)*** öğrenci kayıtlarına başladığını duyuruyor. Bir yanda insan bilimleri alanında 3 bölüm, sinema, edebiyat ve müzik bölümleri, diğer yanda sosyal bilimler bölümü öğrenci almaya başlayacak. Ancak akademinin, bölümlerin kendi içine kapalı olmayan, bir anlamda disiplinlerarası denilebilecek bir perspektifi olduğu da anlaşılıyor haberden.

Akademide her bölüm diğer bölümlerden derslerle alışık olmadığımız bir biçimde desteklenmiş. Bunun da ötesinde her bölüm kendi içinde oldukça çeşitli disiplini bir araya getirmiş. Üstelik akademide uluslararası toplantılar ve değişim programları düzenleneceğini de öğreniyoruz. Kendi öngörüm belirli bir süre sonra NHA'nın dünya çapında bir entellektüel merkez olacağına dair.

Ne kadar mümkünse artık uzaktan benim de karınca kararınca katkı koymaya çalıştığım müzik bölümünde seminer başlıkları müzikle ilgili olarak şu şekilde listelenmiş: gelenek, mimarlık, psikoloji, sinema, televizyon, sanal paylaşım, ritm ve beden, radyo, elektronik müzik ve bestecilik, popüler müzik araştırmaları, terapi ve matematik.

Hem marksizme dair disiplinlerarasılık tartışması hem de Anderson'un komünist partiler ve marksist aydınlar tesptine dair NHA'nın önemli ipuçları verdiğini düşünüyorum.

Engels, Marx'a yazdığı bir mektupta Almanya'da bilimlere karşı sanki gökten inmişler gibi bir tavır olduğundan şikayet eder. Oysa bilimlerin ayaklarını bastığı toprak insanlığın ihtiyaçlarıdır. Engels'in deyimiyle insanlığın tek bir ihtiyacı bile bilimlerin ilerlemesine 10 üniversiteden daha fazla katkıda bulunur. Böyle bir ihtiyaçtan, "sınıfsız bir dünya ihtiyacı"ndan doğduğunu düşündüğüm NHA'nın bu anlamda "10 üniversite gücünde" olacağına inanıyorum!

*http://www.musicstudies.org/infor.html
**http://haber.sol.org.tr/mansetler/mansetsag/14210.html
***http://www.nazimhikmetakademisi.org/
**** Destekleyen bir kurum olmamasına karşın dergi ciddi bir kollektif çabanın ürünü. Üniversite Konseyleri Derneği Başkanı İzge Günal, Dokuz Eylül Üniversitesi Müzik Bilimleri Bölümü'nden Fırat Kutluk, Ayhan Erol, Feridun Öziş ve Yetkin Özer, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü'nden Barış Bozkurt ve Acar Savacı, Elektrik Mühendisi Ertan Beyazıt ve Musa Çeçen, müzikolog Ali Fuat Aydın, makine mühendisi Tayfun Yılmaz, farklı anlamlarda da olsa derginin çıkışı ve devamı anlamında çok önemli katkıları olan isimler. Çok basit ayrıntılar gibi görünse de derginin tüm dünyaya postalanması işi posta emekçisi Ragıp Ruhi Sayır olmadan ya da derginin web sayfası, tasarımını yapan Türker Özşekerli olmadan gerçekleşemezdi. Derginin basılı halinin kapak tasarımını ise Almanya'dan grafiker Ercan Tuna hazırladı. Derginin logosu, 40 bin yıllık bir Neanderthal flütü olduğu varsayılan kemik parçası da ABD'deki 68 önderlerinden müzikolog Bob Fink'e ait.

[1] F. Engels, Ütopik Sosyalizm ve Bilimsel Sosyalizm, Sol Yayınları, Ankara, 1998, sf. 59

[2] J.D. Bernal, Marksizm ve Bilim, (çev. Tonguç Ok), Evrensel Basım Yayın, İstanbul, 2007, sf.32