Müzik ve resim düşmanlığı

Günümüz iktidarının sanat düşmanlığı, her alanda olduğu gibi, eğitimde de kendini gösteriyor. Oysa uygar dünya, eğitim konusunda şu ilkeyi önde tutar: Eğitim, çocuğun fizyolojisi ve psikolojisini temel almak koşuluyla bebeklik çağında başlatılır. Bu, “okul öncesi eğitim” ile sınırlı değildir; burada genel olarak bebeklik döneminden başlayarak “çocuk eğitimi”nden bahsediyorum.  

Çağdaş eğitimcilere soracak olursanız, çocuğun müzikle iletişimi, gerçekte anne karnında başlar! Yanlış anlaşılmasın: “Hâmile kadınları okula gönderelim!” demiyorum, sadece şu gerçeği hatırlatmak istiyorum: Anne karnındaki bebek, annesinin yürek atışlarının ritminden etkilendiği için, doğduktan sonra bu ritmik sesi anne kucağında yeniden bulunca rahatlar ve ağlamayı keser.

Yukarıdaki örnek, şu anlama da gelir: Müzik, insan hayatının her evresinde insanı saran, insanla iç içe olan bir olgudur. Peki, çocuklarımızı 5,5 yaşında okula başlatan üst düzey eğitimcilerimiz, onlara kazandırılacak müzik sevgisi konusunda ne gibi kararlar alıyor?

“4+4+4” olarak bilinen 6287 sayılı yasa uyarınca Milli Eğitim Bakanlığı’nın Talim ve Terbiye Kurulu, önceki yıl ders dağılım çizelgesini açıkladı. Buna göre, ilk dört yıllık dönemin birinci, ikinci ve üçüncü sınıflarında, haftada ikişer saat olan müzik ve resim dersleri, birer saate düşürülmüş bulunuyor. Demek ki 5,5 yaşındaki çocuklarımız, haftada ancak bir ders saati içinde şarkı söyleyecek, resim yapacaktır. İkinci ve üçüncü dört yıllık dönemde ise sanat eğitimi dersleri tümüyle kaldırılmıştır. Oysa çocuklar, yaratıcılığa uzanan yeteneklerini, düş gücünü de kullanarak özellikle 4-5 yaşından başlayarak yıllar içinde geliştirir. Talim ve Terbiyeci uzmanlar, insanoğlunun bu çağdaki gelişimini önleme hakkına sahip mi sanıyorlar kendilerini? Onlar, Milli Eğitim Temel Kanunu’nun “Genel Amaçlar”ında yer alan 2. maddeyi, anlamaya çalışarak yeniden okumalı.

Türkiye Cumhuriyeti’nin eğitim kavrayışı, sanat eğitiminden yoksun bir eğitim sistemi olamaz!

Nedir bu müzik ve resim düşmanlığı? Müziksiz insan, müziksiz toplum, “müziksiz din” de yoktur. “Müzik” denen bu ifade biçiminin etki gücünden bütün insanlığın yararlandığı unutulmamalı. Müzik, insanoğluna kendini tanıma, kendini ifade etme, kendini gerçekleştirme, hatta kendini aşma olanaklarını verir. Okullarımızda uygulanan toplu şarkı söyleme ise insandaki dayanışma bilincinin etkili bir alıştırması, bir örneğidir. Çünkü toplu şarkı söyleme sırasında duyguların paylaşımı, insan dayanışmasının yükseltilmesi anlamındadır.

Resim dersine gelince…

Resim yapmak, çocuğun kendini ifade etmesinin en doğal ve kolay yoludur. Çocukların ruh sağlığı konusunda uzman olan doktorlar, çocuğun ruhsal sorunlarını anlamak üzere, öncelikle onun önüne bir kâğıt ile boyalı kalemler vererek resim yapmasını ister. Bu resim, doktora ilk belirgin ipuçlarını verir.

Bütün bu gerçekleri göz önünde tutarsak, ilköğretimdeki müzik ve resim derslerinin küçümsenerek ders saatlerinin azaltılmasını anlamak mümkün değildir.