Eleştiri ve özeleştiri

Ahmet Say'ın “Eleştiri ve özeleştiri” başlıklı köşe yazısı 21 Aralık 2012 Cuma tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Sevgili okur bilirsin, yukarıya aldığım iki felsefe terimi, sosyalist öğretinin getirdiği nesnel yargı yöntemleridir: Eleştiri, bir olguyu ya da bir konuyu, olumlu ve olumsuz bütün yönleriyle değerlendirmek amacıyla yapılan nesnel incelemeye denir. Özeleştiri ise bireyin kendi düşünce ve eylemlerini nesnel eleştiriden geçirmesi, bundan dersler çıkarması demektir.

Bu yazımda gazetemiz soL’u eleştirmek istiyorum. Ancak ben bu gazetenin hem okuru hem de yazarlarından biri olduğum için, yaptığım her eleştiri, aslında nesnel bir kavrayışla kendime yönelttiğim bir eleştiri, yani “özeleştiri” sayılır. Eğer soL’un gelişmesi ereğine katkıda bulunmak için eleştirilerimi açıklamazsam ve buna bağlı olarak özeleştirimi yapmazsam gazeteme, dolayısıyla kendime yararım dokunmuyor demektir.
Evet, gazetemizle ilgili birkaç düşüncemi açık yüreklilikle yazacağım.

Bu köşedeki ilk yazımda soL’un olumlu özelliklerini belirtmiştim. “Dergiye benziyor” diyordu kimileri. Ne dergisi? Bence kitap gibi bir gazetedir soL! Oku oku bitmiyor. Onu her gün baştan aşağı okumak niyetiyle eğer benim gibi saatlerinizi verecek zamanınız varsa, 75 kuruşa her gün bir kitap aldınız demektir! Üstelik, bu gazeteye benim gibi yazı falan da yazıyorsanız, eleştiriye açık olduğunuz kadar, özeleştiri de yapmak durumundasınız demektir. Bunu yanlış anlayanlar, eskiden “Sen, ben, bizim oğlan, ötesi gazoz…” derlerdi. Kimileri bu işlerden pek anlamaz da ondan. Şimdi geride kaldı o günler: Eleştiri ve özeleştiriyi sevinçle karşılayacak milyonlarca insanımız var. Ayrıca, bu iki yöntemi kullanan yayın organlarının içinde gazetemizin de bulunduğunu biliyoruz.

Öyle görünüyor ki, okurlarla daha çok bütünleşmenin yollarından biri de, gazetede bir “Okur Köşesi” açmak, okurlara koşulsuz ve dolaysız söz verme olanağını sağlamaktır. Böylece okur, hem gazete üzerine hem de yaşayıp gördükleri üzerine görüşlerini belirtebilecek, ayrıca ele aldığı konularda eleştiride bulunabilecektir. Onların eleştiride bulunması, aynı zamanda okurun özeleştiriye yönelmesi demektir. Bu yoldan gazetemiz, okurlarıyla daha fazla bütünleşebilecek ve onlarla diyalog kurarak ortak çözümler üretebilecektir.

Bu gazetenin en başta işçi sınıfının ve yoksul köylülüğün sorunlarına eğileceği açıktır. Gündelik yaşama bakarsanız birçok işyerinde işçilerimizin sorunları diz boyu. Bu sorunların gereğince yansıtılması için, günümüzdeki ambülanslar gibi bir yandan haykırıp bir yandan da kendimize yol açarak hızla gitmeliyiz.

Öte yandan, okura yakın ve sıcak gelen nitelikteki “görüşme” ya da “söyleşi” türü gazetecilik çalışmalarına daha fazla yer vermeliyiz gibime geliyor. Bu tür çalışmalar, nesnel gerçekliği “Al işte buyur!” diye kaskatı önüne koyar insanın. Giderek işçilerin yazdığı bir “emekçiler köşesi” de oluşturulabilir. Böyle bir köşe “gazetemize çok yakışır” desem, aramızda bunu reddedecek kimse çıkacağını sanmıyorum.

Gelelim köylümüze… Topraksız köylüler, yoksul köylüler, kendi yöresinden kopup “mevsimlik işçi” olarak Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde çoluk çocuk hep birlikte çalışan aç biilaç, gariban köylüler… Onlarla iç içe olarak bu insanların yokluk içindeki yaşamlarını röportajlarla yansıtılmasının gazetecilikteki tadının çok başka olduğunu göreceğiz. Evet, ezilenlere sahip çıkma görevini yerine getirirken, zor günlerinde onlarla birlikte olmanın tadını okurlarımız da tatmalıdır.

Peki, gençliğin sorunları? Gençlik örgütlerinin temsilcileriyle yapılan söyleşiler herhalde yetmeyecektir. Gazetemize yakınlık duyan gençlik örgütleriyle işbirliği içinde olmayı görev sayarken bize uzak kalan gençlere de el uzatma becerisini göstermeliyiz. Gençliği korumak, gençliğe doğru yolu göstermek, yalnızca sosyalist olmanın görevi değil, belki daha çok insani görevlerimizdendir.

Dilerseniz şöyle bir soru atalım ortaya: Gazete ve dergi gibi yayın organlarının tadı tuzu nedir sizce? Hiç kuşkusuz, “mizah”tır, “gülmece” öğesidir. Bir gerçeğin, bir durumun, bir olay ya da kişinin, insanı gülümseten yanlarını vurgulamaktan daha etkili bir yazı türü var mıdır? Doğrusu, benim soL’da en çok aradığım öğe gülmecedir. Gülmece türünde sunacağımız eleştiriler, gazetemizi daha renkli kılacaktır.
Selâm ve sevgiyle sevgili okur…