Çapulcu müziği

Eski bir dostum, durmadan anlatıyor, içini döküyordu:

“Televizyon programcılığından hiç anlamam. ‘Televizyon’ denince, bu aleti sadece açmayı ve kapamayı bilirim. Demek ki ben de radyo-televizyonun genel müdürü olabilirmişim. Her neyse, televizyonu az da olsa seyrederim. Hayata küsmüş olmadığıma göre, yurtta ve dünyada neler döndüğünü öğrenmek için, günde herhalde toplam bir saat, ha bilemedin bir buçuk saat televizyon seyrettiğimi itiraf edeyim. Şu da var ki, seyretmeye değer bir maç varsa, maç seyretmeyi yeğliyorum. Siyasetçilerin konuşmalarına rastladığımda ise hemen başka kanala atlarım. Neden? Çünkü rahmetli annem, bu gibi adamlarla uzak yakın ilişkim olmasını istemezdi benim…

“Şuna bak” derdi annem, ‘koskoca bir siyasetçi olmuş, şu üslûba bak…’

“Böylelerine eskiden ‘Sekiz yaş zekalı’ denirdi. Şimdi ‘siyasetçi’ deniyor. Peki liderler? Onlar kaç yaş zekalı? Kurcalamak istemiyorum. Televizyonda bir partinin liderini gördüm mü, hemen başka kanala geçerim. Ama orada da aynı herif çıkar karşıma. Çoğu kanalda bu herif… Bıktık lan, yeter be!

“Ekranda hep bu gibilerle karşılaşmamak için, yüzlerce kanalı olan bir şirkete bağlandık yıllar önce. Burada şimdi bütün dünya ayaklarımın altında! Yani her ayak var! Avrupa’nın en küçük ülkesindeki üçüncü küme maçlarının sonuçları bile yazıyor ekranda. Bu ‘büyük kültür’ü edinmek istiyorsan, alt yazıları kaçırma ve yazılanı aklında tut arkadaş!

“Sonra bir gün, Gezi Parkı Direnişi başladı. Bizim mahalleden gençler, akşamüstü saatlerinde toplanıp bağıra çağıra yürüyorlardı. Ben pencereden onlara bakarken, ‘Amca, seksenliklere göre değil orası..’ der gibi, bana el sallayıp gidiyorlardı. N’apalım, olan biteni bilmek sadece onlara mı kalmış? Açarsın televizyonu, n’oluyormuş öğrenirsin… Nah öğrenirsin! Yıllardan beri kendilerini ‘haber kanalı’ diye tanıtan kanallar bunlar değil miydi? Hani nerede haber? Oradan oraya atlayıp yokluyorsun kanalları, adamcağızın biri, lokantacıyla hoşaf üzerine muhabbet ediyor, ötekine bakıyorsun, ‘tırnak bakımı’… Hep aynı minval üzere! ‘Yuf lan yuf’ derler böylesine… Hepsi kıvırttı. İnat bu ya, ben de tek tek bütün kanalları taradım. Bakalım hangisi yansıtıyor gerçeği? Sonuçta, direnişçilerin olduğu yerlere kameraman gönderen ve olan biteni elden geldiğince yansıtan iki kanal bulabildim. Biri daha çok yeni, öteki ise fukara gibi… Ama helâl olsun bu iki kanala, memlekette televizyon haberciliğini kurtardılar! Sonra aklıma sen geldin. Müzikçiler n’apıyor şu sıralar?”

“Onlar ÇAPULCU MÜZİĞİ yapıyorlar” dedim, “tema olarak çapulculuğu seçmişler.”

“Nasıl bir müzikmiş o” diye sordu.

“Popüler müzik kökenli bir müzikal taşlama stili... İlginç ve esprili. Bana da internetten yolladılar bu bilgiyi.”

“Dur şuraya yazayım” dedi, kalemini çıkarıp.

Değerli okurlarım, müzikçilerimizin “Çapulcu” olgusu üzerine bestelediği parçaların uzun bir listesi var. Bu parçaların yaratıcılarını öğrenmek ve müziklerini dinlemek için dilerseniz siz de not edin aşağıdaki link’i. Hepsi güzel de, ben en çok Boğaziçi Caz Korosu’nun “Çapulcu musun vay vay” adlı parçasını, bir de ODTÜ Klasik Türk Müziği Korosu’nun “TOMA Şarkısı”nı beğendim.

http://capulcular.bandcamp.com/