Sosyal medya kurbanıyız hepimiz

AKP’nin karşısında direnmeye çalışan muhalefet ve onun da çevresinde harelenen tüm kesimler ağır bir yenilgi aldı. Yenilgi öyle böyle değil, yüz yıllık yenilgiye bedel. Cumhuriyet kurulduğundan bu yana en müsait muhalefet alanı oluştuğu halde, muhalefet partilerinin beceriksizliği bizim gibileri yalnızlık dolambacına itti.

Bu ağır yenilginin sebeplerini sosyologlar filan araştıracaktır, ama gerçek değişmeyecek.

Artık piyasa siyaseti yazmanın bir anlamı kalmadı. Kimileri, “mücadeleye” devam diyor. Mücadelenin de bir anlamı kalmadı. Muhalefet odaklarının yetersizliği, öngörüsüzlüğü ve güvenirsizliği mücadele yollarını da tıkamış durumda.

Seçimin böyle sonuçlanması AKP’nin başarısı değil, muhalefetin yetersizliği, bu çok açık.

Kendini bile yönetmekten aciz muhalefet partilerinin ülkeyi yönetmeye kalkışmasına bir cevaptı bu sonuçlar.

O halde?

O halde AKP karşıtı kitlenin de fabrika ayarlarına dönmesi gerekiyor. Ancak bu zaman alacak.

Sosyal medya denilen sanal dünya hepimizi fena kandırdı. Dayanışma içinde görünen kitlelerin aslında birbirini oyaladığı ortaya çıktı. Gezi olaları sırasında müthiş bir işlev gören sosyal medya, bu seçim öncesinde yanıltıcı görev üstlendi. Eğitimli kitlelerin günde ortalama 3 saatini “çalan” sosyal medya iktidarın yarattığı asıl kaosmuş, bilemedik. Fuat Avni diye yaratılan fenomen hesap tüm Türkiye’ye canbazı göstermiş.

AKP’yi istemeyen kitlelerde büyük bir yorgunluk, umutsuzluk ve yılgınlık var. Ne televizyon izlemek istiyor insanların canı, ne gazete okumak ne bu konularda konuşmak...

Kimi muhalefet odaklarında kesin dönüşlere başlandı bile. Baş edemeyeceğine inananlar iktidarın eteklerinden bir yerden tutma telaşına girdiler.

Ne müthiş bir şok oldu. AKP, hemen tüm ayrıntısına kadar toplumun haritasını çıkardı. Kendisine muhalif olanları zaten biliyordu, ama kendisinden yana gibi görünüp de ilk su almaya başladığında gemiyi terk edecekleri de gördü.

Tam bir sınav niteliğindeydi bu seçim AKP açısından. Sınavı başarıyla geçti ve bizim gibilere de “işinize bakın” dedi.

İnsanın canı yazı da yazmak istemiyor. Kime ne yazacaksınız? Muhalefet büyük bir pişkinlikle kendini hala başarılı görüyorsa ve tabanları da bu yalana inanıyorsa yazsanız ne, yazmasanız ne?

Bir süre “nadasa” kalmaktan başka çare yok gibi görünüyor. Bilgilenmek bu toplumun en az ihtiyacı olan şey, bunu öğrendik. Ne olursa olsun yaşamayı tercih etmekte bir seçim ve çoğunluk bunu seçmiş durumda.

Somut bir yapıyı değiştiremiyorsanız eğer, yönteminiz yanlış demektir. Bu yanlışlığı on beş yıla yakın bir sürede hala öğrenemiyorsa toplum, burada bir sıkıntı var. Bırakın toplumun öğrenmesini, olumsuzluklar üzerine siyaset üreten bir muhalefet bile bunu öğrenememişse, durum daha da vahim.

Bu yazı, piyasa siyaseti açısından yazdığım son yazı olacak. Bakış açısını değiştirme zamanı geldi de geçiyor bile.

Yöntem değişmek zorunda...