Kolomb gündemimizden hiç çıkmadı ki...

Türkiye’de işsizlik tavan yapmış, enflasyon artık canavarlıktan da çıkmış, sefaletimizin en büyük göstergesi Ak-Kondu, bize emanet edilen alana gece kondu misali kondurulmuş, açılım “anaları ağlatmasın” sloganıyla tüm Türkiye’yi sallarken, evde analar işsiz çocuklarına bakar ağlar duruma gelmiş...

Sayacak şey çok.

Böyle bir Türkiye’de Seneca’dan, Durchaim’den, Einstein veya Leibniz’den söz etmenin de anlamı kalmadı. Her şey yerle yeksan olabiliyor bir anda. Çağ değiştiren 1492’nin üzeri, “dünya lideri” tarafından çiziliyor.

Bu arada gazetelerde küçücük bir haber. Ortalığı ayağa kaldırması gereken haberi görmezden gelemedikleri için, ancak küçültebiliyorlar:

“Kayıt ve tapeler birbirinin aynı”

Başlığa bakarak bir şey anlamayabilirsiniz, ama haberi okuyunca anlıyorsunuz ki, 17 Aralık ile ortalığa saçılan ve başta dönemin Başbakanı tarafından şiddetle yalanlanan telefon tapeleri gerçekmiş.

Ne demişti Bilim ve Teknoloji Bakanımız (adı her neyse artık): “Ben dinledim. Hislerime göre bu kayıtlar montaj...”

Ne olacak şimdi peki?

Haberin en çarpıcı noktası ise, 100 kayıtın yabancı dilde olduğu için incelenemediği. Peki bu ne demek şimdi? Yani yabancı dil bilen biri mi bulunamadı? Yabancı dilde olanlar bu ülkenin sorunu ile ilgili mi değildi? Yabancı dilde olan kayıtlar “sonraya bırakıldı” falan denmiyor, doğrudan “incelenemedi” raporuyla rafa kaldırılıyor.

Türkiye bütçesinin önemli bir bölümünün “cebe” atıldığını ortaya çıkaran dinleme kayıtlarının Adli Tıp tarafından “gerçek” olduğunun açıklanması, geçtim bir Avrupa ülkesini, Recep Tayyip Erdoğan’ın bayıldığı Orta Afrika cumhuriyetlerinden birinde bile olsa ortalığı duman etmeye yeterdi.

Ne demişti RTE Başbakan iken ve konuşmalarından biri MİGEM ihalesiyle ilgiliyken: “Ben o ihalede Türkiye’ye 200 milyar dolar kazandırdım.”

Halk ne demişti mealen: “Eh, 200 milyar dolar kazandıran adam, 10 milyarı da hak eder.”

Böyle geldik bu günlere ve böyle de gidiyoruz. Muhalefet, her şey bittikten sonra devreye giriyor ki, yapılanların geri dönüşü olmasın. Anayasa Mahkemesi kurallarını işletiyor yani. Geriye işlemez ya o kararlar...

Benim becerebildiğim bir iş değil böyle güncelden yola çıkarak, elimde artık sopa olarak kullandığım klavyemle mevcut yozluklara dayak atmaya çalışmak. Bunun bir anlamı da olmadığını düşünüyorum açıkçası. Moskova’nın son halini görmeden, hala “Komünistler Moskova’ya” sloganı arkasına sığınıyorsak, hadi onu yapmadık, “Faşizme karşı omuz omuza,” gibi yetmişli yıllarda kalmış sloganlarla AKP karşı devrimini durdurmaya çalışıyorsak, Calamiti Jane’in kurabiyelerini çoktan hak etmiş durumdayız.

Adamlar “tahkimat” perdesi arkasında koskoca Ermenek maned ocağını bizim vergilerimizle yenilediler. Soma’yı pırıl pırıl hale getirip yeniden “ölümlere” açtılar, süte yüzde 15 zam yapıp, varili otuz dolar düşen benzine yüzde 11 indirim yaptılar.

Neresinden tutsanız dökülen bir iktidar, sokaktaki insana açıkça “gel gel” yapıyor. Farkında mısınız bilmem, ama “Topçu Kışlası” projesi yeniden gündeme getirilmeye çalışılıyor. 9 gencimizin kanına doymayan AKP ve Cemaat polisi, kaostan medet umuyor, bu açıkça görülüyor.

Zeytinleri söktü, Validebağ’a girdi, 3. Köprü ayağındaki ormanları yok etti, Musul’da konsolosluğu IŞİD’e teslim etti, ardı ardına açtığı HES’lerle yeraltı sularını yok etti, Konya ovasını sulu tarımla mahvetti, “kupon arazileri” yandaşlarıyla paylaştı, Atatürk Orman Çiftliği’ni imara açtı ama insanları sokağa dökemedi. Dedi ki kendi kendine herhalde, bu “Topçu Kışlası’nda bir keramet var,” yeniden gündeme getiriyor.

Son olarak da gündeme Müslümanların K. Kolomb’dan önce ABD’yi keşfettiği iddiasını ortaya attı. Çok önemliymiş gibi, herkes de üzerine atladı birden bire. Oysa Kolomb yıllardır Türkiye’nin gündeminde: Sosyal demokrasinin tarifi olarak...

Türkiye’de sosyal demokrasi Kolomb’a benzer diye yazmıştım. Neden mi? Kolomb nereye gittiğini bilmeden denize açıldı, karaya ulaştığında nereye vardığını bilemedi, zaten gemi de kendinin değildi.

Kolomb gündemimizden hiç çıkmadı ki.