IŞİD Kobane'deki geçer piyonunu vezir yapmaya çalışıyor

Uysa da uymasa da birçok kişi siyaset alanında satranç sözünü geçirmekten çok hoşlanıyor. Özellikle de “piyon” sözcüğü çok revaçta. IŞİD’in ABD’nin piyonu olduğu, Peşmergelerin piyon olarak öne sürüldüğü, Türk askernin piyon olarak kullanılmak istendiği, ABD’nin piyonu olduğumuz vb. ulu orta kullanılıyor. İç, bölgesel ve dünya siyaseti satranç tahtasına benzetiliyor falan filan...

Benzetmelere bakınca yetersiz olduğu hemen göze çarpıyor. Satranç piyonlar arası oynana bir oyun olmadığı gibi, piyonlar zaman zaman tahtanın en kuvvetli ve değerli taşı haline gelebilir.

Piyon deyip geçmemek gerek, zira hiçbir taşta olmayan bir özelliği vardır: Sekizinci paralele indiği anda Şah ve kendisi dışında istediği taş olma özelliğine sahiptir.

Dediğim gibi, satranç piyonlarla oynanan bir oyun değil. Bu yüzden benzetmelerde piyon örnek alınıyorsa, Şah, Vezir, Kale, Fil ve At’tan da söz etmek gerek. Şah deyince akla hemen ABD gelecektir, kaçınılmaz. Oysa oyunu bilenler takdir edecektir ki, Şah “korunmaya muhtaç” bir taştır. Kendi etrafına yaklaşılmadıkça hücum hamlesi yapamaz. Hücum hamlesi yapması için ise saldırdığı taşın bir başka taş tarafından korunmuyor olması gerekir.

O halde Şah, siyasi bağlamda kullanılacak bir figür değldir. Olsa olsa Katar, Sudan, S.Arabistan gibi kral, sultan vb. gibi “otoriter” rejimler özelinde kullanılır, zira oradaki “muktedir” kişi saldırı yeteneğine sahip değildir, ama müthiş korunur ve bulunduğu konumla saldırıyı gizli olarak yönetir. Taşların görevi, kendilerini feda etmek pahasına Şah’ı korumaktır.

Tahtanın en saldırgan taşı Vezir söz konusu olduğunda, bunu tüm ülkelerdeki icraatın başında bulunan yöneticilere yakıştırılabilir. Vezir tahtada en çok hareket kabiliyetine sahip taş olduğundan, diğer taşlardan daha donanımlı ve serbesttir. Bu nedenle demokrasiyle yönetilen ve yasamayı “meclislerine” bağlamış ülkelerde başbakan veya devlet başkanları bir Vezir hükmündedir, yani icraatı elinde tutandır.

Ama yaşam satranç tahtasındaki gibi olmuyor. Bir satranç tahtasında trilyonlarca hamle sayısı vardır. Duran taşların hareket potansiyeli matematiksel olarak sonsuza uzanan bir çizgidedir. Böylesine büyük gerginliği üzerinde taşıyan satranç oyunu, siyasetin “güdük” hamleleri içinde elbette piyon düzeyine indirgeniyor sık sık ve o da yanlış kullanılıyor.

Bütün bu satranç tahtasını Ortadoğu coğrafyası üzerinde şekil olarak incelemeye kalkarsak, hamle sayımız çok kısıtlı olacak belki, ama en azından matematiksel olacak ve içinde “hamasi” sözler barındırmayacak.

Öyle umuyorum.

IŞİD, Suriye’nin kuzeyinde ansızın ortaya çıkıp da, bir anda Musul yönünde harekete geçince, Musul beklemediği bu saldırı karşısında hazırlıksız yakalandı ve saatlerle ifade edilebilecek bir sürede de teslim oldu.

Sert bir “Kale” hamlesiydi bence bu. Bir veya birkaç taş feda ederek oyunu kazanmanın hareketiydi. Ama tahtada daha iyi bir hamle vardı ve IŞİD onu görmedi diye düşünebiliriz. Öyle olmadığı kesin de, neden diye bir soru akla takılabilir: Suriye’nin kuzeyinde doğup, ansızın Musul’a giren IŞİD neden Ayn El Arab’a (Kobane’ye) yapmadı saldırısını da, bir koldan Bağdat’a, diğer koldan Kerkük’e saldırırken, ansızın dönüp yeniden Suriye’nin kuzeyine, Kobane’ye saldırmayı seçti. Oysa ilk hamlede Musul’a yaptığı saldırıyı Kobane’ye yapsa, belki aynı saat dilimi içinde orayı işgal etmiş olacaktı. Zira IŞİD’in hamlesi beklenmedik bir hamleydi.

Tuhaftır ki IŞİD, Vezirini Kobane üzerine salıp, Kale ile de desteklerken, diğer tüm taşlarını Irak topraklarına sürdü. O çok sözü edilen Piyonlar da, Kobane’yi sıkıştırmak üzere Suriye’nin kuzeyinde konuşlandılar. IŞİD burada, geçer bir piyon elde edip, sekizinci paralele indirdiğinde, şu anda IŞİD mevzilerine komuta eden ve en büyük güç olarak savaşan Vezirine ihtiyaç kalmayacak. Ama feda ettiği Vezir öylesine büyük tahribat yaratacak ki, yeni gelen Vezirin işi kolaylaşacak ve orayı dağıttıktan sonra, Bağdat ve Irak’ın kuzeyine saldırısını artıracak.

Elbette bu bir varsayım. Sosyal yaşam bir dereceye kadar satranca benziyor ve asla da tahta üzerinde oynanmıyor. Bunları IŞİD’in planı olarak yazdım. Gerçekleştirebilir mi, bana artık biraz zor gibi geliyor. Kobane direnişi neredeyse bir Stalingrad ya da Moskova savunmasına dönüştü.

Buraya kadar hep (oyuna ilk başlayan olduğu için) beyaz taşlar olarak düşündüğüm IŞİD cephesinden olaya baktım. Siyah taşlar olarak Kobane’de savaşan YPG ve Peşmerge güçleri artık “Sicilya Savunması”na geçmiş durumda. Kendini toparladı ve tahtanın en kritik orta sekiz karesinde hakimiyeti ele geçirmese de IŞİD’e de bırakmadı.

IŞİD, aynı anda birkaç masada satranç oynayan (simultane) oyuncular gibi. Kobane’nin önemini bir gün gelecek öğreneceğiz. Neden IŞİD için bu kadar önemli olduğu, neden ABD’nin Kobene’deki IŞİD güçleri dışında bombardıman yapmadığı ortaya çıkacak. IŞİD eğer Kobane’de yenilir ve tahtayı terk ederse, bütün gücüyle Bağdat’a yüklenecek, bir tahtada kaybettiği oyunu başka bir tahtada kazanmaya çalışacaktır.

Son olarak, IŞİD beyazların çok az denediği bir açılışla oyuna başladı: En tehlikeli olan (f2)’deki piyonunu iki çıkarak, Şah kanadını zayıflattı. Kobane saldırısı işte bu (f2) hamlesidir. Satranç tahtasının en zayıf piyonudur beyaz için (f2), siyah için (f7) piyonları. Zaten “çoban matı” da bu kareden yapılır. Ama beyaz, f2-f4 hamlesinden hemen sonra atını (f3)’e getirerek çoban matı gibi ucuz kurnazlıklara düşmeyecek kadar da satrancı iyi bildiğini göstermiştir.

Şimdi birkaç masada birden tüm gücüyle rakiplerine karşı simultane oyun oynayan IŞİD, hangi tahtalarda kaybedecek?

IŞİD’i ABD’nin piyonları gibi görenler fena aldanıyorlar.

Siyah taşlar, en azından Kobane’de savunmasını oturtmuş durumda. Kobane’de kaybederse IŞİD, tüm Irak’taki savaşını da kaybeder. Çünkü ek umudu, sekizinci paralele ulaşacak piyonudur, o da Kobane’de ateş altında.