'Örgütlemişler lavuğu!'

Değerli dostum Hakan Gülseven, geçenlerde sosyal medya hesabından ilan etmişti zaten: “Örgütlemişler lavuğu diye bir parça yaptım, Yavuz Bingöl’ün okumasını çok arzularım!”

Demeye kalmadan…

Yavuz efendi “Cumhurbaşkanımız çok duygusal, sokaklarda ölmüş annesine küfredildiği zaman, ertesi gün o da Berkin Elvan'ın annesini yuhalattı” türküsünü çığırıverdi!

Kendisini tanırsınız… Bel bükmek, gerdan kırmak, makas değiştirmek, çalkalamak, öne atılıp el sıkmak, padişah bozuntusunun gözünün içine bakmak, onla türkü söylerken kendinden geçmek, düğüne gitse zurnaya hamama gitse kurnaya âşık olmak gibi türlü çeşitli cambazlıkların daniskasından zaman bulabildiği zaman türkü de söyleyen bir zat.

Herkes, koskoca söyleşide tek bir cümleye takıldı: Berkin Elvan’ın annesini yuhalatmanın Cumhurbaşkanı’nın duygusallığı olarak değerlendirildiği cümle. “Bu çok insani bir şey” diye buyurmuş Yavuz!

Halbuki Ahmet Hakan’ın Yavuz Bingöl’le yaptığı söyleşiyi baştan sona okursanız, her cümle elinizde kalır. Sorulara verilen her cevap liberal körleşmenin bir örneği, dile getirilen her tespit omurgası yamulmanın bir fotoğrafı!

***

Bir göz atalım…

Meğerse Yavuz, kutuplaşma ve gerginleşme iklimini kırmak için Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Davutoğlu’nun her davetine koştur koştur yetişmiş!

Meğerse Yavuz “kutuplaştıranlarla da diyalog kurmak için” oralara gitmiş!

Meğerse Yavuz, Cumhurbaşkanı’nın kendisiyle iki kez türkü söylemesini önemsiyormuş!

Meğerse Yavuz, saf tutmak istemiyormuş, ülkede bir şeylerin ucundan tutmak istiyormuş!

Meğerse Yavuz, bu hükümet Nâzım Hikmet’in vatandaşlığını verdiği zaman televizyon karşısında gözyaşı dökmüş ama solcular bir teşekkürü çok görmüşler!

Daha neler neler…

Diyor ki Yavuz: “Biraz da biz kendimize bakalım, biz az mı geriyoruz, küfür hakaret gırla…” Biz derken kimi kastediyorsa artık!

Diyor ki Yavuz: “Aslında Tayyip Bey benim gibi dik duran, herhangi bir menfaat beklentisi olmayan kişileri seviyor. Benimle kurduğu ilişkiyi biraz ona bağlıyorum.”

Diyor ki Yavuz: “Tayyip Bey'in cezaevindeyken kendisine bir tabak yemek vermiş gardiyanı evinde ziyaret etmesi çok özel bir şey. Ahmet Bey'in Dersim'de bir Alevi dedesinin elini öpmesi.”

***

Diyeceğim şu ki: Sadece Berkin Elvanımızın annesiyle ilgili cümleye takılıp kalmayın.

Bu adamın her cümlesi öznesinden yüklemine, noktasından virgülüne kadar kepaze!

Öz kardeşi bile dayanamadı, sonunda patladı. “Annemiz iyi ki Alzheimer hastası ve bugünleri hatırlamayacak” dedi.

1970’lerin kadın ozanlarından olan, Aşık Şahsanem Bacı olarak tanınan ve “Soyanlara Vur” adlı türküsüyle adeta 2010’lu yılların Türkiye’sini ta 40 yıl önceden anlatan bir kadındır Yavuz Bingöl’ün annesi.

Seslendirdiği şu türkü 17/25 Aralık operasyonlarından sonra yeniden çalınıp söylenmişti:

“Aç kolumdan kelepçeyi zinciri / Kanunsuz tüzüğe uyanlara vur / Devlet kasasından alır hıncını / Halkın haznesini soyanlara vur // Emek harcamadan işler yürütür / Rüşvet alır milyonları eritir / Emekçimiz sürüm sürüm sürünür / Halkımın sırtından doyanlara vur // Der Şahsanem bir hakkınız yok sizin / Emek bizim, para bizim, hak bizim / Yetim, mazlum hakkı gözetmeksizin / Çalıp çırpıp cebe koyanlara vur!”

***

Annesinin türküsünü değil, AK Saray’ın türküsünü çığıran bir adam var karşımızda. Güce tapan, iktidara göz kırpan, erkin önünde takla atmaktan hiç utanmayan birisi!

Çark etme, makas değiştirme konusunda hiç gecikmedi: Demek istediği o değilmiş! Yanlış anlaşılmış!

Koskoca röportajda kırdığın ceviz bir değil, iki değil, üç değil Yavuz!

Hangisi için özür dileyecek, hangisini düzelteceksin Yavuz?

Zırva tevil götürmez Yavuz!

Sen derdini hangi AK Saray’a, yüreğini hangi AK iktidara açarsın bilmem… 2015 seçiminde AK Saray kontenjanından nerenin milletvekili olursun bilmem…

Bildiğim tek şey var benim: Yola çıktığın 1980’lerin sonunda İzmir’de Umuda Ezgi grubunda Nihat Aydın dostumuzla birlikte söylediğin “Örgütlemişler Baharı” adlı o güzelim şiiri, o müthiş parçayı bir daha sakın ağzına alma. Sakın söylemeye yeltenme o şarkıyı!

Ağzına tıkılır kalır, boğulursun.

Çünkü o şarkı, yıllar sonra fışkıracak olan Haziran direnişinin işaret fişeklerinden biriydi. Örgütlenmiş bir bahar gününde bahara, hayata ve insana düşman olanların Ethem’i, Abdullah’ı, Ali İsmail’i, Ahmet’i, Berkin’i katlettikleri günlerde yeniden söyleniyordu o parça.

Bir daha o şarkıyı sakın kirletme Yavuz. Sus ve AK Saray’ın kara gecelerinde ne halt ediyorsan et! Sen artık örgütlü cehalet ile örgütlü kötülüğün dümen suyuna giren örgütlü bir…

***

Hakan Gülseven arkadaşımız senin söylemeni arzuladığı bir parça yapmış bile, onu söyle: Örgütlemişler lavuğu!