Koç’a ağıt yakanlar, Biden’a gülücük saçanlar

Kim mi bunlar?

Koç’a başsağlığı kuyruğuna girenler ve Biden’la görüşme kuyruğuna girenler.

Koç’a güzelleme düzenler ve Biden’ın masasında bir araya gelenler.

Koç’un cenazesinde buluşan ve Koç Ailesi’ne başsağlığı mesajı gönderenlerin birleştiği hat: Tayyip Erdoğan, Ahmet Davutoğlu, Doğu Perinçek, Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Kemal Kılıçdaroğlu, Devlet Bahçeli… Uzayıp gider liste…

Koç’un cenazesinden çıkanlar ise Biden’la görüşmeye koşanlardır. Aynı listeyi birkaç eksik, birkaç fazlayla tamamlamak mümkün: HDP’li Leyla Zana, Ayhan Bilgen, Altan Tan; AKP’li Orhan Miroğlu; CHP’li Sezgin Tanrıkulu, Fikri Sağlar… Eh zaten “Made in Biden” etiketli Tayyip Erdoğan ile Ahmet Davutoğlu’nu saymaya gerek yok.  

O nedenle geçen haftaki “Koç cenazesi” ile “Biden ziyareti” bizlere güzel bir olanak sunuyor aslında.

Şöyle ki: Koç ve Biden’da birleşenleri iyi tespit edip onlarla yolumuzu ayırmakla başlamalıyız işe. Koç’un cenazesinde birbirlerinin omuzlarında ağlaşıp, oradan el ele çıkıp neşeyle Biden’ın masasına gidenleri ve onların temsil ettiği değerleri iyi tanımamız gerekiyor.

O değerlerin topuyla kavgamız ve mücadelemiz var.

Koç Ailesi, Türkiye için bir sembol. Kenan Evren Türkiye’sinden de, Özal Türkiye’sinden de, Demirel-Çiller Türkiye’sinden de, Tayyip Türkiye’sinden de son derece memnun olan, tüm zamanlarda kârına kâr, rantına rant katan, işçi sınıfının kan, ter ve gözyaşıyla beslenen, bir eli yağda ötekisi balda bir sınıfın en gelişkin örneğidir Koç Ailesi.

Yok Atatürk’ün balmumundan heykelini yaptırmış, yok Haziran direnişinde otelini açtırmış; bu palavralara inanıp cenazeye koşanlar siyasal akıldan yoksundurlar ve bugün adına “AKP” dediğimiz düzenin en temel dayanaklarıdırlar.

Laik değerleri, cumhuriyet fikriyatını, ilericilik düşüncesini yıkan AKP değil; AKP’yi yaratan, palazlandıran, memleketin başına bela eden tekelci burjuvazidir, plütokrasidir, patronlar sınıfıdır ve o sınıfın NATO’cu, Amerikancı Genelkurmayıdır. AKP sadece bu yıkıntıyı, bu enkazı stabilize ve konsolide edendir. Diğer bir ifadeyle tüy dikip kuş kondurandır.    

Koç'ların kurduğu sömürü, talan ve yağma tezgâhının saat gibi, tıkır tıkır, aksamadan, mükemmel bir biçimde işleyebileceği yegâne düzenin adıdır AKP islâmofaşist diktatoryası. Tam da bu nedenle hem AKP’ye düşman, hem Mustafa Koç’a dost olunamaz! AKP’ye küfredip Mustafa Koç’a övgüler düzmek alçaklığın bir başka biçimidir!   

Sermaye sınıfının üzüntüsüne ortak olanlarla yolumuz ayrı, yordamımız ayrı, mücadelemiz apayrıdır!

Cenazeden çıkıp Joe Biden’ın sofrasına koşanlara dikkat… Amerikan siyasetinin, dolayısıyla günümüz emperyalizminin bu en deneyimli ismiyle bir araya gelip memleket meselesi konuşma arzusu, şevki, isteği de ne ola ki?

Biden’la AKP diktatoryasını, gericiliğin bir yönetim biçimi haline gelmesini, patronlar sınıfının memleketi yağmalamasını konuşacak halleri yok ya! Ya da Cuma genelgesini, Diyanet’in tozutmasını, kan içici sermaye sınıfını konuşacak halleri de yok!

Ortalığı nasıl toparlarız, potlukları nasıl gideririz, kırışıklıkları nasıl düzleriz, dikiş izlerini nasıl yok ederiz, zevahiri nasıl kurtarırız, bu minareye göre kılıfı nerden buluruz… ABD masasında konuşulacak şey var, konuşulmayacak şey var!   

Emperyalizmin masasına oturan, emperyalizmin kurallarına göre oynar oyunu. Başka türlüsü mümkün değil.

Koç’a başsağlığı dileme kuyruğuna girenler ile Biden’la görüşme kuyruğuna girenleri aynı safta birleştiren ortak payda, Koç ile Biden’ı birleştiren değerlerdir: Temel karakterini “liberal, piyasacı, yağmacı gericilik” olarak kodlayabileceğimiz değerler… Ve elbette liberal-piyasacı gericiliği tahkim eden milliyetçilik, dinselleşme, muhafazakârlık, sınıf uzlaşmacılığı…

AKP düzenini yaratan iki temel güç: Joe Biden’ın şahsında temsil edilen emperyalizm ile Mustafa Koç’un şahsında temsil edilen piyasacı neo-muhafazakâr anlayış, AKP düzeninin tüm aktörlerini aynı safta hizalamayı bir kez daha başardı.

Koç’a ağıt yakanlar ile Biden’a gülücük sunanlar aynı yolun yolcusu, aynı düzenin hınk deyicisidir.

Bize düşen o düzeni yıkmak için mücadele etmektir. Ve başka bir yol yoktur. Ve bir gün elbette yıkılacaktır.

 

[email protected]

twitter.com/_ahmetcinar_