Katil zanlısından mağdur yaratmak!

Öyle diyordu Abdullah Cömert ailesinin avukatı Hatice Can, Balıkesir 2. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı’na.

“Bir katil zanlısından mağdur yaratmaya çalışıyorsunuz!”

Hatice Cömert ananın ve avukatın gözlerine bakmadan hafifçe gözlerini indirdiğini gördüm Hakim Bey’in.

17 ay önce katledilmişti oysa Abdullah Can Cömert. “Abdocan” derdi ona arkadaşları.

AKP marka bir biber gazı fişeği kapsülünün kafasına isabet etmesi sonucu katledildi. Tanıklar, olay yeri görüntüleri, mobese kamerası çözümleri, fotoğraflar, sanığın imzası olan evraklar derken… Bir zanlı bulundu sonra. Ahmet Kuş adlı çevik kuvvet polisi. 2 Haziran’ı 3 Haziran’a bağlayan gece katledilmişti Abdocan. Ve tam 17 ay sonra, olayın gerçekleştiği Hatay’dan tam 1200 kilometre mesafedeki Balıkesir’de görülmeye başlandı dava.

***

Oradaydık.

Hatice Can’ın feryadı, Edip Cömert’in acısı, Zafer Cömert’in gözyaşı, Adnan Cömert’in hüznü de o salondaydı 4 Kasım Salı günü.

Bilal Erdoğan’ın ifade vermeye bile tenezzül etmediği… Bakanların, Reza Zarrab’ı teslim etmemek için “önüne yatarım” dediği… Bakan çocuklarının “makul şüpheli” oldukları halde cezaevinin bir kapısından girip diğerinden çıkarıldığı… Ve nihayet iplik iplik dökülen bu alçak hırsızlık düzeninin dosyasının kapatıldığı bir Türkiye’de… Adalet sistemine yeni bir halka daha ekleniyordu: Katil zanlısından mağdur yaratmak!

Öyle diyordu Av. Hatice Can. “Kamu görevlilerinin sanık olarak yargılandığı davalarda, sanığın güvenliği konusu neredeyse davanın ana ekseni haline getiriliyor ve sanıktan adeta bir mağdur yaratılmaya çalışılıyor!”

***

Yasalarda belirtilen yargılama usullerine dair bir dizi talepte bulunuyordu Cömert ailesinin avukatları. “Duruşma sırasında kamera kaydı yapılsın” diyorlardı. Reddediliyordu. “Zabıt katibi salonda işittiği her şeyi zapta geçirmek zorundadır, katip hakimin yazıcısı değildir, taleplerimiz tutanağa geçirilsin” diyorlardı. Reddediliyordu. “Mikrofonlar açılsın, ses kaydı yapılsın” diyorlardı. Reddediliyordu.

Bir ara hakimin, o kürsüye Abdullah Cömert ailesinin avukatlarının taleplerini reddetmek için oturduğu duygusuna kapılmadım desem yalan olur.

Meslek yaşamımda onlarca duruşma izlemiş, sanık ve tanık olarak pek çok duruşmaya katılmış bir gazeteci olarak, özellikle aradım ve bulmaya çalıştım: Kürsüde oturan mahkeme heyetinin alabildiğine tarafsız duruşunu, bir taş gibi duygu ve düşüncelerini belli etmemesi gereken tavrını ve edasını görmeye özellikle çabaladım. Hayır. Ne böyle bir tavır, ne de öyle bir duruş vardı.

İkiye ayrılmıştı adeta salon: Abdullah Cömert, ailesi, avukatları, Haziran’ın direnen insanları bir tarafta… Katil zanlısı, avukatları, mahkeme heyeti, adalet sistemi, bürokrasi, biber gazı, TOMA’lar, “emri ben verdim” diyenler, “polisimiz destan yazdı” diyenler diğer tarafta…

***

Av. Hatice Can, “Olası kasıtla insan öldürmek” suçlamasıyla yargılanan bir sanığın neden mahkeme başkanının huzurunda bulunmadığını soruyordu. Hangi gerekçeyle ve neden? Dava 1200 kilometre uzaklıktaki Balıkesir’e taşınmıştı da, sanık sandalyesinde oturması gereken çevik kuvvet polisi Ahmet Kuş, niçin Balıkesir’e getirilememişti? Sanık polis memuru, neden kısa adı SEGBİS olan Sesli ve Görüntülü Bilişim Sistemi’yle duruşmaya Mersin’den katılıyordu? Sanık avukatlarının bu talebi ikiletmeden yerine getirilirken, Cömert ailesinin yargılama usulüne ilişkin en temel talepleri niçin reddediliyordu?

Av. Hatice Can’ın isyanı bunaydı. “Sanığın vücut dilini, hal ve hareketlerini, ifade verirken ellerini nereye koyduğunu, sesindeki titreşimleri, konuşma biçimini mahkeme heyeti ve karşı taraf avukatları da görmek istiyor. SEGBİS sistemi olağanüstü hallerde ve sanığın duruşma salonuna getirilemeyeceği durumlarda kullanılmalı. 30 yaşlarında, güçlü kuvvetli, gayet sağlıklı bir polis memuru bu salona niçin getirilemiyor?”

***

Neden?

Tıpkı Reza Zarrab’ın önüne yatan bakanlar gibi, acaba Haziran direnişi sırasında katledilen çocukların katil zanlılarının önüne yatan birileri mi var?

Ya da bu katil zanlıları, “Emri ben verdim” diyen birisinin himayesinde mi? “Polisimiz destan yazdı” diyen birisinin korumasında mı?

Duruşma sırasında uyuklayan savcısından tutun da, Cömert ailesinin avukatlarının tüm taleplerini otomatiğe bağlanmış bir refleksle reddeden hakimine kadar, bir duruşma salonunda değil de bir çadır tiyatrosunda hissettim kendimi 4 Kasım Salı günü Balıkesir Adliyesi’nde.

“Biz mağdur avukatları olarak bu mahkeme heyetini oluşturan üyeleri tek tek reddediyoruz” dedi Abdullah Cömert ailesinin avukatları.

“Bir kısım avukatlar olarak değil, her bir avukat her birinizi ayrı ayrı reddediyoruz. Tarafsızlığınıza inanmıyoruz. Bu davayı adil bir biçimde sonuca ulaştırma ehliyetiniz olmadığını düşünüyoruz” diyerek reddi hakim taleplerini dile getirdiler ve “Abdullah Cömertleri ellerinden alınmış ve tüm talepleri reddedilmiş” bir aile olarak Balıkesir’den ayrıldılar.

***

“Bir bebekten katil zanlısı yaratan” bu düzen, hükmünü icra ediyor: O düzen devam etsin diye şimdi de bir sanıktan mağdur yaratmaya çalışıyor.