'Çünkü sünnet değil, farzdır cumhuriyet…'

30 Ekim’de, Cumhuriyet Bayramı’ndan bir gün sonra yayınlanan bir yazı bu.

Bir gün önceki kutlamaların, demeçlerin, açıklamaların, tutumların, duruşların sıcağının soğumaya durduğu bir zamanda “Cumhuriyet Bayramı” yazısı yazmak, bir yandan kolay diğer yandan zor.

soL Portal yazarı Mehmet Bozkurt, bundan beş yıl önce yine bir Cumhuriyet Bayramı arifesinde, Can Yücel’in “Yaşasın Cumhuriyet” adlı şiirini paylaşmıştı köşesinde. Dün yine aklıma düşüverdi, “Çünkü sünnet değil, farzdır cumhuriyet” diye biten o şiir.

***

Yine dün Kemal Okuyan, soL Portal’daki köşesinde, önemsiz gibi görünen önemli bir ayrıntıya açıklık getiriyor ve şöyle diyordu: “Doğrudur, cumhuriyetin türlü biçimleri var. Biz de bu seferkine ‘İkinci’ filan diyorduk. Ama yok, bugün Türkiye’de bir cumhuriyet yok. Emperyalist dünyanın şimdilerdeki ruhuna da pek uygun değil. Yanı başımızda aşiret-şirket devletleri, prenslikler, halifelikler peydahlarken uluslararası tekeller, Anadolu coğrafyasına bu şekilsizlik lâyık görüldü.”

Yerden göğe haklı.

Bugün Türkiye’de fiili olarak da, şekli olarak da bir cumhuriyet yoktur. Dolayısıyla "İkinci Cumhuriyet" tanımlaması kullanılmamalı. "İkinci Cumhuriyet" diyerek AKP'ye herhangi bir cumhuriyet atfedilmemeli.

“İkinci Cumhuriyet” tanımı, başından beri içime sinen bir tanım olmadı. Cumhuriyet yıkıldıktan sonra, yerine yerleştirilmeye çalışılan rejim, tarikatlara dayalı vahşi kapitalist bir dinsel despotizmdir. Bu acımasız gerici despotizmde cumhuriyeti ve laikliği temsil eden, andıran, çağrıştıran ne varsa büyük bir hız ve şiddetle süpürüldü. Cumhuriyet ile despotizm ayrı rejimlerdir. Bundan sonra AKP despotizmine “İkinci Cumhuriyet” dememek gerekiyor. Cumhuriyetin olduğu yerde, AKP ve temsil ettiği İslamcı despotizm olmaz, olamaz.

***

Çok değil son bir haftada olup bitenler bile, bu ülkede biçimsel ya da fiili herhangi bir cumhuriyet rejiminden söz etmemizi olanaksız kılıyor.

Adana’da bir meczup platform çıkıyor, “Tango, ayakta yapılan zinadır” diyor!

Trabzon Müftüsü çıkıyor, “Gençleri spor salonlarından ve stadyumlardan kurtaralım” diyor!

“Sözde” Cumhuriyet Bayramı törenlerinde 10’lu yaşlarını süren türbanlı öğrenciler resmi geçit yapıyor, valisi, rektörü, garnizon komutanı selam duruyor!

Türbanlı öğrencilere Anayasa Mahkemesi’nin, Danıştay’ın ve AİHM’nin “halen yürürlükte olan” kararlarını hatırlattığı için yargılanan ve 2 yıl 1 ay hapse mahkum edilen Prof. Dr. Rennan Pekünlü, Kasım ayında cezaevine girmeye hazırlanıyor!

Validebağ’da yaşam alanlarını savunan, islamofaşist dayatmalara direnen ve yurttaşlık hakkını kullanan insanlar, pervasızca, ölçüsüzce, hunharca gaza, copa, TOMA’ya maruz bırakılıyor!

Ermenek’te 18 işçiyi yutan plansız, öngörüsüz madenin patronunun, hangi oligarşik ilişkiler içinde para babası haline getirildiği ortaya çıkıyor!

Bir adet AK-Saray odasına harcanan parayla madenlerde 1000 yaşam odası kurulabileceği gerçeği kahredici gerçekliğiyle gözümüze sokuluyor!

AKP adlı ucube diktatörlük, “On yılda yirmi milyon kul yarattık her yaştan / İmam hatiplerle ördük ana yurdu dört baştan!” diye kendine 12. yıl marşı yazacak noktaya geliyor!

Türkiye’nin iş cinayetlerinde dünya 3’üncüsü olduğu tescilleniyor!

Teyyip Erdoğan'ın HSYK'ye atadığı üyelerin birinin AKP Pendik Belediye Meclisi, diğerinin AKP Ankara İl Genel Meclisi üyesi olduğu anlaşılıyor!

***

Hiç kimse ama hiç kimse, despotik bir harabeye dönüştürülen bu ucube düzeni bize “cumhuriyet” diye yutturmaya kalkmasın.

Kamusal ve doğal varlıklarına sahip çıkmak isteyen, yurttaşlık haklarını kullanan insanlara, polisler acımasızca saldırıyorsa, o ülkede cumhuriyet değil, korkutmaya dayalı despotik bir rejim hüküm sürüyor demektir.

Dün kutlanmaya çalışılan Cumhuriyet Bayramı’nın “konusu” kalmamıştır ülkede. Cumhuriyet, ancak yeniden kamucu, laik, eşitlikçi, özgürlükçü bir rejim kurulursa kutlanabilir.

Bizler cumhuriyetçi olmaya, laik, kamucu, eşitlikçi, özgürlükçü bir cumhuriyeti kurmaya sadece mecbur değil, aynı zamanda mahkumuz da…

Eğer aramızda, içimizde cumhuriyetin yaşadığına hâlâ inananlar varsa, bu gerici diktatörlükten de asla kurtulma olanağımız yoktur.

Kutlanacak değil, yeniden kurulacak sosyalist bir cumhuriyet söz konusudur.

***

Artık bu coğrafyada eşitliği, özgürlüğü, cumhuriyeti, laikliği, aydınlanmayı ve tüm ilerici değerleri savunmanın, var kılmanın tek yolu jakoben düşünce ve yöntemlerdir. Bu toprakların tarihinin derinliklerindeki ve geleneğindeki jakoben damarı yakalayıp kalınlaştırmak, tek çıkış yolu gibi görünüyor.

***

Can Yücel’in o güzelim şiirinin son dizelerindeki gibi: “Çünkü sünnet değil, farzdır cumhuriyet…”

[email protected]
www.twitter.com/_ahmetcinar_
www.facebook.com/ahmet.cinar.ahmet