Bu cinayeti kim çözecek?

Akhisar’daki o duruşma salonu, Türkiye’ydi aslında.

Herkesin ve her kesimin temsilcisi sığışmışlardı o küçücük salona.

Mağdurlar: Ezilen, sömürülen, ölen, öldürülen maden işçilerinin yakınları, arkadaşları, dostları; koskoca bir halk.

Sanık sandalyesinde: Ezen, sömüren, öldüren, katleden sermayenin temsilcileri; patronlar ve işbirlikçileri.

Kürsüde: Egemenliği, erki, gücü, sözü, yetkiyi, kararı elinde bulunduran hâkimler heyeti.

Salonda: Egemen güç adına elinde copu, altında TOMA’sı, belinde silahı, cebinde biber gazıyla kolluk güçleri.

Sokakta: Türkiye’nin dört bir yanından duruşma salonunun önüne akan, dayanışma duygularıyla orada bulunan bu ülkenin solcuları, ilericileri, aydınları, hukukçuları, öğrencileri, gazetecileri, kadınları, gençleri…

Teşrih masasında: Soma.

Konu: Soma’da yüzlerce insan neden öldü, kim öldürdü, nasıl cezalandırılacak?

Cezalandırılacak mı?

Soma katliamının sanıkları cezalandırılınca ortalık güllük gülistanlık olacak mı?

Çürümüş, kokuşmuş AKP düzeninin bitip tükenmişliğinin en büyük kanıtlarından birisi de Soma.

Resmi rakamlara göre 301, orada yaşayan insanlara göreyse çok daha fazla maden işçisinin yaşamını yitirdiği Soma maden katliamının üzerinden dolu dolu 11 ay geçti. Babası maden ocağında ölürken annelerinin karnında olan bebekler birkaç ay sonra bir yaşına basacak. Sanıklar ise hâkim karşısına henüz çıkarılabildi.

Soma davasında tepki büyük, öfke derin. Ölenlerin aileleri, adaletin yerini bulup bulmayacağından kuşkulu; göğsünü gere gere, kendinden emin bir şekilde “Sanıklar hak ettiği cezayı alacak” diyen bir madenci yakını henüz yok.

Soma katliamının sanıkları ne ceza alır bilemeyiz, ancak Soma ve Ermenek facialarından sonra bu memlekette 60’dan fazla maden kazası meydana geldi. Daha onlarca işçi toprağın derinliklerinde can verdi. İnşaatlarda, fabrikalarda “kaza” adı altında yüzlerce can yitip gitti. Gazetelerde pek haber olmadı, çoğu da duyulmadan unutulup gitti.

Soma sanıklarının yargılanması, hak ettikleri cezayı almaları çok önemli; ama daha önemli olansa adına “iş kazası” dedikleri bu ölüm düzeneğinin gerçek sorumlularının cezalandırılması. Bu ölümleri “normal”, “olağan”, “kader”, “fıtrat” olarak gören AKP ve benzerlerinin sanık sandalyesine oturtulması.

Çünkü… AKP hükümeti bu katliamın önceden hazırlayıcısı ve kollayıcısı olduğu gibi, sonrasında da üstünü örtmek için çaba harcayanıdır.

Aslına bakılırsa tüm suçlular halkın vicdanında ve bilincinde apaçık ortadadır. İşlenen suç organizedir. Dinci siyaset-açgözlü sermaye-sarı sendika üçgeninde gerçekleşen bu katliamların gerçek sanıkları bellidir. AKP hükümetinin “özelleştirme”, “taşeronlaştırma”, “daha fazla kâr” ve “her şey sermayeye” politikalarının en ağır sonuçlarını madenciler ve onların yoksul, acılı aileleri ödüyor.

Soma katliamından sonra işçilerin iki temel talebi “taşeron uygulamasının tamamen kaldırılması” ve “tüm madenlerin kamulaştırılarak devlet eliyle işletilmesi” idi. AKP iktidarı Somalı maden işçilerinin bu en temel, en basit talebini bile yerine getirmedi. Getirmesi de beklenemezdi zaten.

Acılarımız, sadece dün yargılanan sanıklar hak ettikleri cezayı alınca değil, işçi düşmanı AKP yıkılıp gidince dinecektir.

Acılarımız, tarikatlara dayalı vurguncu, gerici sermaye diktatörlüğünden kurtulunca sona erecektir.

Bütün yollar ve kapılar, zor olana yani eşitliğe, özgürlüğe, laikliğe, aydınlanmaya, kamuculuğa dayalı bir ülkeyi kendi gücümüze dayanarak kurmaya, bunun için de iktidarı almaya çıkıyor.

Bunu gerçekçi bulmayanlar umutsuzdurlar, öfkesizdirler, tarikatlara dayalı sıcak para diktatörlüğünü şöyle ya da böyle içselleştirmişlerdir.

Soma Davası, bir maden kazası davası değildir.

Soma Davası, ölenlerin ardından ağlayacağımız, katledenlerin ceza almasına sevineceğimiz, sonra da unutuluşa terk edeceğimiz sıradan bir hukuk davası da değildir.

Soma, Ermenek, Torunlar İnşaat ve diğer tüm iş katliamlarının failleri, İslâmofaşist AKP diktatörlüğüdür, bu diktatörlüğün yeteneksiz hükümetidir, bu diktatoryayı yaşatmak için her türlü çabayı gösteren ve bu diktatoryanın asli parçaları olan güdümlü-bağımlı muhalefet partileridir ve de İslâmofaşist diktatörlüğü sınıfsal olarak yaratan, yaşatan sermayedir.

Tüm bunları külliyeden reddetmeden, tüm bunları elimizin tersiyle devirip yerine o ilerici, kamucu, laik, eşit ve özgür cumhuriyeti kurmadan, bu cinayet çözülmeyecektir, Soma Davası kapanmayacaktır. Kapanamaz.

[email protected]

twitter.com/_ahmetcinar_