1 Kasım’ı seçim kılabilmek için…

Doludizgin, alelacele, iki ayağı bir pabuçta seçime gidiyor Türkiye.

1 Kasım’da sandıktan ne umuyoruz peki? Bir kurtuluş, bir çıkış, bir umut… Var mı böyle bir beklentisi olan?

7 Haziran sandığından “AKP’nin tek başına hükümeti kuramama” durumu çıkmıştı.

Evet, formel anlamda bir hükümet kuramadı ama AKP 7 Haziran’dan beri hâlâ iktidarda.

7 Haziran’dan bu yana koalisyon sürecini AKP yönetti ve istediği yola soktu…

7 Haziran’dan bu yana her türlü yönetmelik, kararname, düzenleme, mevzuat değişikliği, atama, özelleştirme AKP tarafından gerçekleştirildi…

7 Haziran’dan bu yana patronların, para babalarının, sermayedarların bir dediği ikiletilmedi AKP iktidarınca…

7 Haziran’dan bu yana yargının “dur” dediği, mahkemelerin “yürütmesini durdurduğu” her türlü talan, yağma, gasp sürüp gitti, AKP iktidarı yine iplemedi yargı kararlarını 13 yıldır olduğu gibi…

7 Haziran’dan bu yana laiklik, kamuculuk, adalet, hukuk yine yerlerde süründü…

7 Haziran’dan bu yana tarikatlara dayalı gerici sıcak para diktatörlüğü, sermayenin iktidarı sürüp gitti…

Örneğin geçen hafta Türkiye’nin 3. büyük limanı olan Avcılar’daki Kumport Limanı, Çin sermayesine devredildi, gazetelerin iç sayfalarında kaynayıp gitti, Meclis’te adı bile anılmadı.

AKP iktidarı olanca karanlığı, baskısı, gayrimeşruluğuyla sürüp giderken, tüm muhalefetlerini “Tayyip Erdoğan karşıtlığına” daraltanlar, bu gayrimeşru ve kuşatıcı gerici iktidara karşı “topyekûn hayır”, “külliyen ret”, “her şeyiniz hükümsüzdür” diyemedi.   

“Oy verin gitsinler” diyenler bir aydan fazla istikşafi görüşmelerle oyalandı, AKP’yle pek çok başlıkta “mutabık” kaldılar, çok heveslilerdi ama AKP onları ketenpereye getirip kapının önüne koydu…

“Onu başkan yaptırmayacak olanlar” ise önce Haziran’da “İlkelerimizi kabul ederlerse dışardan bile destek sunarız” dediler, sonra Temmuz’da “Bizler bağcı dövmek için seçime girmedik, AKP heyetiyle her konuyu tartışacağız” dediler. En sonunda da “Doğrusu buydu helâl olsun” tezahüratları eşliğinde AKP geçici/gerici seçim hükümetine iki bakan verip, yine “Doğrusu buydu helâl olsun” tezahüratları eşliğinde iki bakanı geri çektiler.

7 Haziran’dan sonra olup biten bu… AKP hükümet kurma yeteneğini kaybetti ama “gayrimeşru” iktidarını kaybetmedi. Parlamentodaki düzen içi “muhalefet” partileri de “istikrar, huzur, demokrasi” gibi gerekçelerle gayrimeşru AKP’ye meşruiyet, zemin ve toplumsal rıza üretiverdiler!

Bu arada saray ve AKP, o “gayrimeşru”, o “ahlâksız”, o “harami” iktidarını kurtarabilmek için ülkeyi birbirine kattı, yüzlerce can yitip gitti…

7 Haziran öncesi ile 7 Haziran sonrasında, sermaye sınıfı ve o sınıfın siyasal maşası AKP için değişen pek bir şey yoktu.

1 Kasım öncesi ile 1 Kasım sonrasında da sermaye sınıfı ve o sınıfın siyasal maşası AKP için değişen bir şey olmayacak.

Peki bu devran böyle mi sürüp gidecek?

Hayır.

Asla.  

Bu denklemi dağıtacak, bu devranı söndürecek, bu düzene çomak sokacak biricik seçenek, hem AKP’ye, hem de AKP’ye meşruiyet zemini üreten “muhalefet” partilerine, “bu düzenin değişmesi” gerektiğini sarsıcı, vurucu, köklü ve asla unutmayacakları bir şekilde hatırlatmak.

Eşitlik, özgürlük, kamuculuk, laiklik, yurtseverlik temelinde ve sınıfsal zeminde örgütlenerek, AKP düzenine de, o düzene dayanak-zemin-payanda sağlayan düzen içi muhalefete de yüksek sesle “dur” demek!

1 Kasım’ı gerçekten seçim haline getirebilmenin yolu bu.

Türkiye’nin en yaşamsal sorunu, sermayenin ve tekelleşen tarikatların her alanda vahşi, çıplak, dolaysız ve despotik egemenliğine dayanan AKP gerici rejimidir. Bu alçak rejimle “istikrar”, “demokrasi”, “huzur” koalisyonu olanaklarını araştırarak değil; bu rejimle dişe diş, göze göz mücadele ederek varlığımızı, yaşamımızı, insanlığımızı kurtarabiliriz.

Bunun için eşitlikçi-özgürlükçü-kamucu-laik kimliğimizden milim ödün vermeden reel düzlemde güçlenmek zorundayız. AKP’ye benzeyerek, onu taklit ederek, ondan rol çalarak değil ama… Kendi kimliğimizle güçlenmek, güçlenmek için örgütlenmek, örgütlenmek için güçlenmek, güçlenerek iktidarı almak, iktidarı alarak sosyalizmi kurmak… İktidar, iktidar, iktidar: Tek umut, tek güç, tek yaşam kaynağı…  

1 Kasım seçimleri işte o zaman gerçek bir seçim olur.

[email protected]

twitter.com/_ahmetcinar_