Yanaşma gazeteciler, iş başına...

Ahmet Abakay'ın “Yanaşma gazeteciler, iş başında...” başlıklı yazısı 13 Mart 2013 Çarşamba tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Bu nasıl sorumsuz, bu nasıl dangalak anlayıştır?

Siyaset hala İmralı tutanaklarının yayınlanmasını tartışıyor.

HABER yapmak suç oldu, iyi mi?

Başbakan, “haberi sızdıranı açıklayın, yoksa biz açıklarız” diyor.

Yahu ortada bir suç yok. Ölen, yaralanan yok. Halk güncel bir konuda bilgilendirilmiş. Haber doğru, yalanlayan da yok.

Halkın haber alma hakkına bu kadar baskı yapılır mı?

34 masum köylünün bombalanarak öldürüldüğü Uludere katliamının üzerinde bu kadar durulmadı. TBMM alt komisyon raporu açıklandı sorumlu yok, suçlu yok.

Başbakan ve AKP yönetimi buna tepki göstermiyor, Apo’nun konuşmasının neden haber yapıldığını sorguluyor.

Halk TV’de Doğan Tılıç ile benim de katıldığım canlı yayın programında Hakan Aygün açıkladı.

Hasan Cemal ve Can Dündar’ın uyarıldığı gün gazete patronu Demirören, Genel Yayın Yönetmeni Derya Sazak’a şöyle sesleniyor: “Başbakan benim velinimetimdir. Gazeteyi kapat desin, yarın kapatırım. Ona göre, bu gazete böyle bir gazete olacak…”

Çok da şaşırtıcı değil. Sermaye düzeni böyle. Sömürü, kâr, daha fazla kâr, sermaye iktidarına destek, al gülüm, ver gülüm.

Medya ilkeleri, gazetecilik etiği gibi sorulara burada yer olmaz. Gazetenin patronu belki de uyarı konuşmasında şöyle de demiştir: “Başlarım basın özgürlüğüne, kızdırmayın, gazeteyi tüpgaz deposu yaparım, hepiniz evlere tüp taşırsınız!”

Son seçimler öncesi, biraz daha bağımsız gibi davranan NTV’nin patronu çok sayıda programcının işine son vermişti.

Geçen hafta açıklandı. NTV’nin sahibi, Türkiye’nin en zenginleri arasında yer aldı. Aldığı son işlerden biri İstanbul metrosu ihalesi. Allah bereket versin.
Ama basın özgürlüğü?

Yahu git işine, akıllı ol akıllı.

Vahşi kapitalizmin, sermaye egemenliğinin cilveleri bunlar.

Recep Bey’in “abisi” Hasan Cemal, Can Dündar ve Derya Sazak’a yapılan uyarı, gösterilen sarı kart, diğer tüm gazeteciler için bir tehdit oldu.

Ülkemizde gizli-açık iktidar gazetecilerinin sayısı bir hayli fazla. Cezaevlerinde yıllardır gazeteciler varmış, basın ve ifade özgürlüğü iktidarın ağır baskısı ve otosansürü altındaymış... Bu durum, bu gazeteci-yazarları hiç ilgilendirmiyor.

Heey, yanaşma gazeteci-yazarlar, siz siz olun, Başbakan’a, AKP’ye ters düşmeyin.

AKP Anayasası’na, AKP’nin Türkiye’ye özgü Başkanlık sistemine, bu amaçla yapılması olası referanduma “evet” yazıları yazmaya başlayın. Üzerine de “İmralı süreci” kreması sürün. Tayyip Bey bunu bekliyor sizlerden.

Ey gizli AKP yandaşları, geçmişte sola bulaşmış, artık bundan kurtulmaya çalışan, liberal sıfatından medet umanlar gün başkanlık sistemini savunma günüdür.

Bakın, size kopye vereyim yazılarınızda şuna vurgu yapın “Ne yani 12 Eylül darbe anayasası kalsın daha mı iyi? AKP başkanlık sistemi getiriyor ama bunu siviller yapıyor. Madem siviller yapıyor, buna karşı çıkılır mı? Ne ayıp. Tamam, tek adam diktası olabilir, Danıştay, Yargıtay kalkıyor, güçler ayrılığından vazgeçiliyor ama bir sor neden vazgeçiliyor? Bütün bunlar Kürt halkının hakları için, istikrar için.”

İsmet Berkan bu konuda hemen geleceği okudu. Bakın şöyle yazıyor (9 Mart Radikal): “CHP neden AKP’ye verdiği avanstan, başkanlık sisteminin anayasaya yerleştirilmesinden tedirgin? CHP’nin de Kılıçdaroğlu’nun da kabusu bu…” Yazısında CHP’nin bu tutumunu eleştiriyor, CHP’yi MHP’ye yaklaşmakla korkutuyor.

Peki ey yazar, sen bu yazınla AKP’ye yaklaşmış olmuyor musun? AKP’nin Başkanlık projesini pazarlamak sana mı kaldı?

Bu dayatma çabaları gösteriyor ki, Basbakan’ın başkanlık öngören Anayasa önerisi Kürt sorununu çözüm programının önüne geçiyor.

Bu arkadaş daha ileri gidiyor ve ekliyor AKP anayasasına hayır oyu çıkarsa ülke uzun süre karanlığa gömülürmüş!

Ey saray gazetecileri, hükümetin yazarları bakın, uyanık olun, böyle yazılar yazın.İstikbal burada.

Ancak, haksızlık olmasın. Sizi suçlamamak lazım. Sizin örnek aldığınız, yanında yetiştiğiniz ustalarınız 12 Eylüllerde Evrenciydi, Özalcıydı, şimdi Tayyipçi. Yarın neci olursunuz belli. Güç, iktidar, vesayet kimdeyse onun sözcüleri olacaksınız tabii ki.

Aslında bu arkadaş oldukça uyanık, genelde siyasetten uzak yazılar yazıyor. Ertesi gün köşesinde Evren’in oluşumundan, Samanyolu’ndan, Evren’de kaç milyon galaksi olduğundan söz ediyor.

Unutma, yemek, kebap yazıları yazarsan daha garantide olursun. Bu yemek, kebap yazılarını bitirirken, “Aslında Türkiye’nin en büyük sorunu muhalefetin olmayışı..” gibi bir cümle kurarsan AKP yöneticileri seni anlarlar, köşeni bir süre daha korursun.

Hep böyle akıllı ol, kendini riske atma, iktidardan, güçlüden, vesayetten ayrılma.