Sinsi’ler yönetici olursa

Prof. Fehmi Yavuz, özgür üniversite kavgasında Başbakan Menderes’e kafa tutan SBF’nin efsane dekanıydı. 1971-72 yılında hocamdı. 12 Mart muhtırasının baskıcı dönemiydi. Din Sosyolojisi dersinde, din üzerinden siyaset yapanları şöyle anlatmıştı:

“Bunlar çok sinsidirler. Tartışılamaz doğma kalıpların dışına çıkmazlar. Çünkü bunlar çocukluklarından başlayarak, Kuran kurslarında, tarikat ve cemaatlerde aldıkları eğitimlerde, karınca dualarıyla, mızraklı ilmühallerle beslenip büyümüşlerdir.

“Bugünkü muhtıracılarla olduğu gibi her iktidarla çalışırlar, araziye iyi uyarlar. Önemli gördükleri kimi konularda öncüleri ortaya çıkmaz, birtakım meczup tipli adamları konuştururlar. Bunların gözünde insanın değeri yoktur. Bir sarıklı, takkeli çıkıp ‘katli vaciptir’ dedi mi bitti. Kafa uçurulur…”

F. Yavuz hocanın bu sözlerini bana ha-tırlatan olay, TRT televizyonunda hamile kadınları aşağılayan konuşma oldu.

Ömer Tuğrul İnançer adlı zat, hamile kadınların sokağa çıkmalarını ayıp, rezillik olarak niteliyor “Bu bizim terbiyemize aykırıdır. Böyle karınla sokakta gezilmez, bu terbiyesizliktir” diyor.

Bunun sadece bu kişinin görüşü olmadığı biliniyor. Bu görüşü paylaşan çok sayıda “önemli mevkide” yönetici var. Bunlar, kendi aralarındaki sohbetlerde emin olun ki, “helal olsun, ne doğru söyledi” demişlerdir.

Bunun devamı gelir

Karnını şişirip dolaşmak ayıptır.

Göğsünü böyle göstererek dolaşan kadınlar var.

Dar etekli, kısa elbiseli, dar pantolonlu kadınların sokakta dolaşması terbiyesizliktir.

Kadınlar erkeklerle aynı odada çalışır mı?

Erkek doktor, kadını nasıl muayene eder?

Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.

Saçın telinin görünmesini tahrik sayan bir anlayış, göğsü, kalçayı, hamilenin karnını yasaklamaz mı?

İşte bu nedenlerle de kadını çarşafa sokarlar, sokmak isterler.

Hamile göbeği, ana konunun küçük bir hatırlatmasıdır.

Ancak zamanı değil. Sinsilik bunu gerektiriyor.

Suudi Arabistan baş müftülerinden Şeyh Abdülaziz Bin Baz’ın 1975’te verdiği fetvası var.

Şöyle: “Kim ki dünya yuvarlaktır derse dinden çıkmış olur. İslama ve Kuran’a göre dünya tepsi gibi düzdür. Kenarları vardır ve herkes o kenarlardan geçip gidemez. Kuran’da dünyanın küresel olduğu yazmaz. Dünyanın yuvarlaklığına bir ima bile bulunmaz. Kim dünyanın yuvarlak olduğunu iddia ederse küfür ve delalete düşmüş olur. Çünkü bu iddia, hem Allahın hem Kuran’ın hem Peygamberin reddidir. Bunu iddia eden tövbeye davet edilir. Aksi takdirde kafir ve dinden dönmüş kişi olarak öldürülür.”

S. Arabistan, bir örnek. Laikliğin reddedildiği tüm İslam ülkelerinde bu tür din ve devlet adamlarının saltanatı sürüyor. Bunlar dünün ve bugünün “dindar nesli.”

Bizde de yöneticilerce özenilen rejim bu.

Bunlar sinsidir demişti Fehmi Yavuz Hoca. “Katli vaciptir” dediler mi iş biter.

Gezi eylemlerinde 4 genç güvenlik güçlerince öldürüldü. Öldürenler ortada, biliniyor. Yakalanan yok. Katli vacipti, olay bitti.

Yazımı Ece Temelkuran’dan ödünç aldığım bölümle bitireyim. (Birgün, 1 Ağustos) Eskişehir’de dövülerek öldürülen Ali İsmail Korkmaz için yazmış. Evlat acısına ve devletin duyarsızlığına vurgu yapıyor:

“Aliiii! Aliiii! Aliiii!

“Bu çocuğun yüzü kalbinize mühür olsun. Bir gün de sevdiğinizle uyanmak nasip olmasın. İçinize dermansız bir dert düşsün, hiç uyku uyumayın. Her gün çocuğunuzdan bir haber bekleyin de alamayın. Bir tatlı dost sözü duymadan ömrünüz nihayet etsin. Her sabah boğulacak gibi uyanın. Ve size ne desem az. Size ne desem kifayet etmez.”