Sahtekarlar geçidi...

Sorun kişilik yozlaşması, sorun iki yüzlü olmanın varlığı, rahatlığı ve yaygınlaşması.

Siyaset ve medya sektöründe kimilerin yüzü kızarmadan, utanmadan meydanlarda, televizyonlarda yalan söylemesi, yasakları, baskıları savunması, halk arasında din, mezhep ayrımı yapması ve de dinleyici bulabilmesi.

Örnek çok. Son örneklerden birisi “Alevi Açılımı” sahtekarlığının ulaştığı boyut.

Başbakan’ın Adalet Bakanı ile özel telefon konuşması ortaya çıktı. Başbakan, Hürriyet’in patronunun neden hâlâ cezaya çarptırılmadığını sorarken, Adalet Bakanı istemedikleri kararı veren yargıcın “Alevi” olduğunu söylüyor.

Bu ayrımcılık ortaya dökülünce Başbakan, “büyük ihtimal o da montaj” diyor.

Aynı gün Adalet Bakanı Başbakan’ı yalanladı. Söz konusu hakimin Alevi olduğunu konuşmasında söylediğini belirterek, “Ağzımdan çıkan bu sözler maksadı aşan beyan olmuştur” diyor televizyonda.

Bu durum iktidarın Alevilere bakışının, devlet katında görev yapan Alevilerin nasıl fişlendiğinin yeni bir örneği.

Bunu şunun için anlatıyorum Allanan, pullanan, içi boş olan, yutturmacaya dayalı “Alevi Açılımı” işte bu.

İktidarın, Başbakan’ın etrafında fır dönen, Akillik yapan Alevi tüccarları İzzettin’ler, Fermani’ler, “Alevi Dedeleri” diye ortada dolaşanlara inananlar daha kaç örnek gerekiyor gözlerinizin açılması için.

“O hakim Alevi” diyorlar. Fişlemişler. Düşman olarak görüyorlar.

Aslında bu vesile ile, böylesine ikiyüzlülüklerin ortaya çıkması yararlı.

Aleviliği geçim kapısı yapan, onların sırtından siyasi çıkarları için pazarlık, satış yapan delege ağası gibi çalışan Alevi Ağaları her eylemlerinde teşhir edilmeli.

Zaman zaman yutturulmaya çalışılan “Alevi Çalıştayı” ne mi oluyor? Şöyle oluyor

-Seni akil yaptım, artık Başbakan’ın danışmanı sayılırsın tamam mı?
-Peki.
-Hükümetin iyi çalışmalarını kitlene anlatacaksın, tamam mı?
-Cemevleri ibadet yeri kabul edilseydi, zorunlu din dersleri kaldırılsaydı...
- Geç bunları, 80-100 kişi bul, beleşten umreye gönderelim. Gezsin tozsunlar.
-Peki efendim...

Konu ikiyüzlülüğün, yalanın, sahtekarlığın kişilik haline gelmesi
.
Başbakan, televizyon programının canlı yayınında karşısına gazeteci diye dört tuzluk almış tek kale konuşuyor:

“Facebook’u da, YouTube’u da kapatacağım” diyor.

Karşısına oturttuğu saksılardan tepki yok!

Ancak hakkını yemeyelim. Mehmet Barlas kimsenin aklına gelmeyen en güncel ve en zor soruyu Başbakan’a sorma cesaretini gösterdi.

Eee, ne de olsa deneyimli, görmüş geçirmiş, duayen gazeteci de böyle soru sorar

“Sizi çok enerjik buluyorum. Günde kaç saat uyuyorsunuz. Ne yiyip ne içiyorsunuz?”

Yuh artık. Çok enerjik buluyormuş. Git koynuna gir çok meraklıysan. Kalıbına yazık, sus bari. Tavana, duvarlara bak, parmaklarını çıtlat, daha fazla rezil etme kendini.

Başbakan bu zor soruya karşılık, 6-7 saat uyuduğunu, bal, kaymağı 3 öğün eksik etmediğini anlatıyor.

Başbakan, hırsızlıkları, yolsuzlukları gündeme getiren gizli telefon dinlemelerinden yakınırken ağzından kaçırdı

“Bu dinlemeler adamı ipe götürür yav” dedi.

Ha bunu bileydin.

Tabii Başbakan kendisini dinleyenleri kastediyor.

Yoo, öyle değil. Hırsızlık, yolsuzluk, hazineyi soyma meselesini konuşur, açığa çıkarırsan ipe de gidersin, hücreye de.

Dönem, yüzsüzlüklerin, kişilik erozyonunun daha fazla ortaya çıkması dönemi.

Başbakan telefonda konuşurken Milliyet’in patronunu itin kıçına sokuyor. İmralı tutanaklarının haber yapılması üzerine patrona “Namussuzluk yaptın” diyor. “O iki adi, kepaze herifi kov, gereğini yap” diyor.

Demokratik bir ülkede, böylesine ağır müdahaleye normal olarak şöyle bir yanıt verilir değil mi? “Sayın Başbakan bizim için önemli olan haberin doğru olmasıdır. Haberimiz doğrudur, sizi basın özgürlüğüne saygılı olmaya davet ediyorum. Biz gazetecilik yapıyoruz. Siz de kendi işinizi yapın.”

Hayır, böyle demiyor, “nasıl girdim bu işe” deyip ağlamaya başlıyor, “ne yapayım” diye talimat istiyor.

Haftanın final sözü, Reza Zarrab’a kefil olmak isteyen İbrahim Tatlıses’ten. Diyor ki, “Bu nasıl suçlama, Eğer Zarrab hırsızsa ben de hırsızım.”

E doğru. Doğru söze ne denir.

Bir hırsız bir hırsıza demiş ki gel beraber...