İşçilerin eyleminden korkan sendika

Seçim mitingleri, nutukları arasında kaynayan bir konuyu hatırlamakta yarar var.
Bursa’da metal işçilerinin ciddi, kitlesel eylemleri oldu. Bu eylemlerden işverenden çok daha fazla korkan ise o işyerlerinde örgütlü olan sendika yöneticileri oldu.Kendilerine üye olan işçilerin yaptıkları eylemlere gelemediler.Çünkü biliyorlardı ki işyerlerine sokulmayacaklar.
Bursa’da Tofaş ve Mako’da başlayan, ardından Oyak Renault, Ford , sonra diğer birçok işyerine yayılan metal işçilerinin direnişi işçi sınıfı mücadelesi ve çürümüş  sendikacılık anlayışı bakımından öğretici oldu.
Bu işyerlerinde örgütlü ve yetkili olan Türk-İş’e bağlı Türk Metal sendikası yöneticileri iş bırakma sürecinde işverenlerle görüşmelere sokulmadı. İşçiler kendi seçtikleri temsilcileriyle müzakereleri yürüttüler ve taleplerini önemli ölçüde kabul ettirdiler.
İşçilerin aidatlarını maaşlarından kesip kasalarına aktaran, bu paraları lüks makam araçlarına, gösterişli binalarına ve daha bilinmedik yerlere harcayan bu sendikanın yöneticileri; işçileri eylem yaptığı, iş durdurduğu, hak talep ettikleri için çok korktular, ortada görünmediler, korkudan yürekleri ağızlarına geldi.
Çünkü işçiler üyesi oldukları sendikayı suçlayan pankartlar açtı, sloganlar attı. Sendikayı tanımadıklarını, istifa edeceklerini açıkladılar.
Türkiye’de hükümete bağımlı Yandaş Medya, Yandaş Yargı, yandaş üniversite rektörleri çok konuşuldu da, hükümetin yan kuruluşu gibi çalışan, gücünü tabanındaki işçiden değil iktidardan alan, koltuklarını öyle koruyan yandaş sendikalar pek gündeme gelmedi. Bu sarı sendika yönetimleri kendilerini saklamayı genellikle becerdiler.
Benzer olay Soma Maden işçilerinin uğradığı toplu cinayet sonrasında da yaşanmıştı. Yetkili sendikanın yöneticileri ve işverenler el ele ortadan kaybolmuşlardı.
Bursa’daki  metal işçilerinin eylemlerinde de sendika yöneticileri üyeleri olan işçilerin kendilerine yönelik tepkilerinden korktukları için işyerlerine gelemediler. İşçiler ise kendi seçtikleri temsilcileri  aracılığıyla işverenle görüşmeleri sürdürdüler.
 İşçilerin en önemli taleplerinden birisi şu; Türk Metal Sendikası yetkili sayılamaz, bizim adımıza görüşme yapamaz, bizim adımıza konuşamaz.
Kocaeli Gölcük’te üretim yapan Ford fabrikasında eylem yapan işçilerden ilk aşamada 700 işçi sendikasından istifa etti.
En önemli iş kolundaki işçilerin başkaldırısı önce kendi sarı sendikalarına oldu.
İşçi ağalarına, sendika tüccarlarına “artık yeter” diyen, yandaş sendikayı kenara itip işverenle kendi seçtikleri temsilcileriyle görüşme yapan metal işçilerini selamlamak boynumuzun borcu.
Bu süreçte yaşananları anlatırken vurgulamak istediğim, örgütsüzlüğü, sendikasızlığı savunmak değil elbette.
Sendikacılığı geçim kapısı, zenginleşme aracı olarak görenlere ders olması bakımından önemli.
Yanaşma, yandaş, sarı sendikacılar belki bundan ders çıkarırlar. Çünkü bu tür sendikalar, Federasyonlar, konfederasyonlar ülkemizde örümcek ağı gibi her alanda, her sektörde çok yaygın haldeler.
İşverenler de bundan son derece mutlular. Al gülüm, ver gülüm halindeler.
Demokrasinin olmadığı ülkede, sendikacılığın böyle sefil bir tablo ortaya koyması da çok şaşırtıcı değil.