İktidar ne için var?

“Şimdilik” son katliam Pazar günü Ankara’da yapıldı. 37 kişi yaşamını yitirdi, yine çok sayıda yaralı var.

Bu katliamın ardından Cumhurbaşkanının sözleri şöye:

“Terör örgütleri ve onları maşa olarak kullananlar güvenlik güçleriyle yaptıkları mücadeleyi kaybettikçe en ahlaksız, en vicdansız yollara başvurarak masum vatandaşlarımızı hedef almaktadırlar. Kimsenin şüphesi olmasın, terör dize getirilecektir.”  

Bu boş sözlerin aynısı,10 ekim’de Ankara tren garı önünde 103 vatandaşın katledildiği olaydan sonra da, 17 şubat günü yine Ankara’da Meltem sokakta 29 kişinin öldürüldüğü patlamanın ardından da söylenmişti. Aynı cümleler kurulmuştu.

Başbakan Davutoğlu,”bu hain saldırıyı gerçekleştiren terör örgütlerine dair somut bilgilere ulaşılmıştır. En kısa sürede kamuoyu ile paylaşılacaktır. Vatandaşlarımız müsterih olsunlar her tedbir düşünülmüştür.” Diyor. O da eski söylediklerini aynen tekrar ediyor.

Hükümet sözcüsü Numan Kurtulmuş,”hain, alçak saldırıdır. Bu saldırılar bizi yıldıramaz. İnancımızı kuvvetlendirir. Vatandaşlarımız müsterih olsunlar.Her türlü tedbir alınmaktadır.” Diye sesleniyor.

Eğer bunların ruh sağlıklarında bir sorun yoksa, çok açık toplumla, insanlarla alay ediyorlar.

Sadece Ankara’da aralıklarla üç ayrı katliam var. Hepsinde her türlü tedbir alınmış.

Kim için alınmış?

Cumhurbaşkanı için, Başbakan için, bakanlar için.

Onlar için sorun yok. Yüzlerce koruma onların etrafında.

Canlı bombanın kimliği belli olmuş. Her tedbir alınmış.

Her tedbir alındıysa, ikinci patlama, üçüncü patlama neden oldu?

Toplu ve seri katliamlar neden devam ediyor?

Bu arada İktidar olarak anket de yaptırıyor olmalısınız. Seçim öncesi bir katliamdan sonra,” anket yaptırdık oylarımız arttı” demiştiniz.  

İşte, halkı, televizyondan izleyenleri kahreden bir başka cümle başbakandan; “Cenazeler ailelerine süratle teslim edilmiştir.”

Katliamı, toplu cinayetleri önlemekle övünmüyor, cenazelerin tesliminde ne kadar süratli olmakla övünüyor.

Aynı şeyi sağlık bakanı yaptı. Toplum, bakanlardan, iktidar temsilcilerinden bu katliamların neden önlenmediğini soruyor. Sağlık bakanı  Hastaneye  yaralıları ziyarete gitmiş, çok önemli bir iş yapmış gibi, ölenlerin, yaralıların sayısını açıklıyor.

Bunlar, ülkeyi, devleti yöneten, ülkede insanların can güvenliklerini, huzurunu sağlamak için o makamlara gelmiş kişiler.  

İktidarın işi ne? İşi bu.

“Ahlaksızlar, vicdansızlar, hainler, alçaklar…” Kurdukları cümle bu.  

Terörün ne kadar kötü ve alçakça olduğunu anlatmayın, olay gerçekleşmeden önce önleyin, Aksi halde teröre , suça ortak olursunuz.

İstihbarat örgütleri ne için var, MİT ne için var?

Mit’in işi sadece Tır’lara silah doldurup başka ülkelere kaçırmak mı?

Demek ki bu kurumlar grevini yapmıyor.

Görev kusuru açık olan yöneticilerden istifa eden de yok.

Demek hükümet görevini yapmıyor.

İstifa da etmiyor.

Etmezler. Koltuk önemli. Koltuk sıcak. Koltuk güç demek.Hükmetmek, terör estirmek, baskı uygulamak, seçimleri kazanmak demek.

Başkan’lığa giden yol demek.

RTE’nin bir cümlesi de şöyle; ” Olayı yakından takip ediyoruz”

Takip etme, önle!

Bu olayları, esnaf da, memur da, öğrenci de, nalbur da televizyonlardan “takip” ediyor.

Sizin işiniz ve farkınız olay ortaya çıkmadan önlemek.  

Aslında en büyük gafı televizyonlarda hükümetin avukatlığını yapan yanaşma gazeteci Abdulkadir Selvi yaptı. Belki de ağzından kaçırdı.

“Bir süre terörle birlikte yaşamaya alışmalıyız” dedi.

Demek ki, terör, katliamlar, kaos, iktidarın bilgisi altında devam edecek. Toplumu buna alışmaya davet ediyorlar.

Terörle yaşamaya alışmayı önermek, “iktidara biat et, teslim ol, sokağa çıkma, boyun eğ, itiraza kalkışma, haksızlığa, hukuksuzluğa karşı sesini çıkarma” demek.

Kaderine razı ol, sus, demek.

Yöneticiler katında yapılan bu açıklamalar, diktatörlüğün sonunun yaklaştığının da tedirginlikleri.

Bu baskıcı yönetim elbet yıkılacak.

Konu örgütlü, kararlı mücadelenin yükseltilmesi. Safların sıklaştırılması.

Gecikmenin bedeli, hasarı çok ağırlaşıyor.

Katliamlar, büyük can kayıpları, tahrip edilen kentler, ilçeler iktidarın değil halkın, bizim kayıplarımız.

Sorun siyasaldır. İktidarın tutumuyla, baskılarıyla, yönetim tarzıyla ilgilidir.

Çözüm de siyasaldır. Solun, emeğin, gençliğin örgütlü gücüyle gerçekleşecektir.