Çankaya'da has bahçe eğlenceleri

Cumhurbaşkanı oldu. Aslında aynı zamanda Başbakan da sayılıyor. Cumbaş yani. Bu kadar kesmez, bir yandan da Başkomutan.

Eee böyle olunca da doğal olarak Has Bahçe kutlamaları 40 gün 40 gece devam edecek.

Çeşitli vesilelerle kına gecesi kıvamında her gün her gün tören, her gün resepsiyon.

Has Bahçe eğlenceleri Abdulaziz, Abdulmecit ve Abdulhamit dönemlerinde açık havada yapılan eğlencelerle adını duyurdu.

Alana toplananlar Sultan’ı eğlendirmek, gözüne girmek için her türlü maharetlerini gösterir, şaklabanlıklar yaparmış. Horoz ve Koç yarışları, güreşler, şarkıcılar maharetlerini, yeteneklerini konuştururlarmış.

Sultan da kendilerini eğlendiren bu kişilere bahşişler, hediyeler verir.

Bizim Cumbaş ta Çankaya köşkünde yeni adıyla resepsiyon, eski adıyla Has Bahçe törenleri düzenledi.

Saray’ın çalgıcıları, şarkıcı ve türkücüleri de bu kutlama gecesinde hazır ve nazırdı.

Kralın orkestrası (ne ilgisi varsa) Yemen türküsünü çalıyor.

Canlı yayın yapan Televizyon kanalları yayındayken Yavuz Bingöl adlı bir saray türkücüsü ortaya çıktı. Elindeki mikrofonu Cumbaş’ın ağzına tuttu, ses sese , yanak yanağa türküye eşlik ettiler.

Tarihte de görülen bu tür kişilere saray dalkavuğu adı verilir. Saray soytarısı diyenler de oluyor. Ancak bu tanımlama yanlış. Çünkü Soytarı daha yeteneklidir, Sultanı, kralı eğlendirmek için derin anlamları olan sözler söyler, nükteli konuşur, bazen padişaha sivri nükteler de yapar, onu eleştirir de. Bu nükteli, iğneli eleştirel sözlere Sultan ses çıkarmaz sadece eğlenir.

Dalkavuk ise, tümüyle “evet efendim”cidir. Kendisine çıkar, yarar sağlayacak olanlara aşırı saygı ve hayranlık göstererek yaranmak isteyen kişidir.

İşte bizim Saray Dalkavukları da Çankaya Köşkü eğlencelerine renk katarak, yanak yanağa türküleriyle Sultanı eğlendirdiler. Karşılığını da bir şekilde alacaklar, alıyorlar.

Belirttiğim gibi neden Yemen Türküsü seçildi o da çok anlaşılamadı. Bu çalgıcı dalkavuk, “Manda Yuva Yapmış Söğüt Dalına” türküsünü seslendirseydi her ikisi için de daha anlamlı olurdu.Yaratıcı olurdu, nükte de içereceği için Soytarı mertebesine bile yükselirdi.

Bu ve benzeri kimi çalgıcılar eğlendirdikleri bu zatın ellerinde Berkin Elvan’ın, Ali İsmail Korkmaz ve Gezi eylemlerinde öldürülen diğer 9 gencinin ve Roboski toplu cinayetinin kanı olduğunu bilmiyorlar mı? Bu zat, cinayetleri işleyenlere “Kahraman Polislerim” demedi mi? Roboski bombalamasını sümenaltı etmedi mi?

Elbette bunları biliyorlar. Ancak işte dalkavukluk, ikiyüzlülük deyimleri bu tür kişiler için üretilmiş ve sözlüklere girmiş.

Sabah Gazetesi de hızını alamamış ,”Başbakan Yemen Türküsünde sınavı geçti” diye haber yapmış. Göze girecek ya.

Askerlik yapanlar, yeni askere gidenlere derler ki, “Askerde baş olmaya bak. Baş ol da ne başı olursan ol, istersen soğan başı ol.”

Bizimki de her yere baş oldu.Hem Cumhurun başı, hem kabinenin gizli başı, Başkomutan, seçimlerin Baş heplivanı, yargıyı kendine bağladı , yargının da başı sayılır, Kahraman polisler onun, içeri atılan gazeteciler terörist yani bir yanıyla Baş Gardiyan bile oldu. Bir tek Baş Süvari olamadı, attan düştü.

Velhasıl Çankaya Köşkünde Has Bahçe eğlenceleri 40 gün 40 gece sürecek. Başka sorunlar gündem dışına itilecek.Her gün eğlence, her gün bayram.

Cumbaş çok da nazlı ki sormayın. ”O adam katılacaksa ben Adli yıl açılışına katılmam“ diyor. Yargıtay Başkanı ziyaret üstüne ziyaret yapıyor. “Yok Gelmem” diyor.

Yargıtay Başkanlar Kurulu Türkiye Barolar Birliğinin konuşması gelenekleşmiş, teamül olmuş konuşması gerekir diyor.

Cumbaş hemen Televizyonlarda kükrüyor. Yargıtay Başkanlar kurulunun bu kararı için, ”Bunlar Haşhaşilerden, meczuplardan emir alanlardır” diye laf çakıyor.

Bir de Muhalefetle el sıkmama meselesi var Türkiye’nin gündeminde. Bu da önemli olsa gerek.

Benzer olay 1977’de yaşandı. Ben o sıralar siyasi partiler muhabiriydim. Başbakan Süleyman Demirel ile CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit küskün durumdalar. Karşılaştıkları toplantılarda birbirlerini görmezden geliyorlar, el sıkışmıyorlardı.

Demirel, Cumhurbaşkanı ile olağan görüşmesini yapıp Çankaya Köşkü'nden çıkarken biz gazetecilerin sorularını yanıtlıyor. O zaman Vatan Gazetesi Muhabiri olan Erbil Tuşalp Demirel’e sordu:

-Efendim siz bir süredir Sayın Ecevit ile konuşmuyorsunuz ama dün cenaze töreninde Ecevit’in elini sıktınız. Bu yeni bir gelişme, ne dersiniz?

Demirel’in yanıtı tam Demirel’likti:

-Anlamadım, sayın Ecevit’in neresini sıkacaktım?

Cumbaş ile Kılıçdaroğlu Şimdilik el sıkışmıyorlar.

Biraz zaman geçsin bakalım.

Sonunda birbirlerinin bir yerlerini sıkacaklar, eminim.

***

Not: Geçen haftaki yazımda yer alan fıkranın LBGT bazı arkadaşları üzdüğünü öğrendim. Kastım yeni kabine konusundaki şımarık davranışlarla ilgiliydi. Uygun düşen bir fıkraydı. Kendilerini üzdüysem özür diliyorum. Ayrıca fıkradaki söz konusu kelime zaten ertesi gün tarafımızdan değiştirildi.