Bunlar savaş zengini

Savaş zenginlerinin varlığı bilinir.

Ölümler, kayıplar, yok edilen hayatlardan pay kapanlar. Terk edilen evleri, işyerlerini talan ederler. Mal çalıp stoklayıp fahiş fiyata satarlar. Ortada kalan kadın-çocuk satıcıları böyle ortamlarda savaş ya da afet zengini olurlar. Deprem zenginleri de böyledir. Depremlerden yeni zenginlikler arayanlar peydah olur.

Türkiye’de bu yaşanıyor.

İktidarın baskısı, dayatması, polis cinayetleri, zulmü her alanda boyut kazanıyor. Yolsuzluk, hırsızlık, kamu kaynaklarının yağmalanması ile ortalık savaş alanına dönmüş

Bu durumdan yararlanmaya, pay kapmaya, ceplerini, heybelerini doldurmaya çalışanların, bunun için iktidarın emrine girmeye hazır olanların sayısında ciddi artışlar var.

İşverenler, gazeteciler, sanatçılar sıraya girmişler.

Savaş zengini olmak için gelmişini, geçmişini satışa çıkartıyorlar.

Yavuz Bingöl’ün düştüğü hal içler acısı. Cumhurbaşkanı ve  Başbakan AKP militanı haline soktukları bu kişi için meydanlarda nutuk atıyor.

“O büyük sanatçıyı linç ediyorlar, hani siz sanatçının yanındaydınız? Nerdesiniz tencere tava çalanlar? Bunlar ruh kökü sakat tipler.”

Kime diyor ruh kökü sakat diye?

Bu kişinin Berkin Elvan için söylediklerini eleştirenlere.

Kime diyor? Bingöl’e kızgınlığını açıklayan babasına, kardeşine. Ailesini de aşağılıyor yani.

Y.Bingöl ve yine kendisini Saray’ın sıcak kollarına atan Alev Alatlı Cumhurbaşkanı ve Başbakanla, dolayısıyla iktidarla “stratejik ortak “olanların arasına katılıyor. Artık bunların yeni bir çevreleri, mahalleleri var. Reklamlar, avantalar onları bekliyor. Oral’ların, Barlas’ların bilcümle yanaşma takımın arasına katılıyorlar.

Bu son iki örnek, geçmişte Nazım Hikmet’ten, Yılmaz Güney’den övgü ile söz ederdi, hatırlar mısınız?

Ancak artık bu kişilere de veda etmiş oldular. Artık ağızlarına alamayacaklar. Ya da kötüleyerek anacaklar.
Yılmaz Güney’in bu tipler için güzel bir sözü var, “Kralın sofrasında soytarı olacağıma, halkımın kavgasında eşkiya olurum” der.

Herkes yerini bilecek yani.

Çok bilinen bir anektod Nazım ile ilgili.

M.Kemal Atatürk bir akşam yemeğinde Nazım Hikmet’i şiir okuması için çağırttığında evinin kapısına gelen polis memurlarına, ”Ben Deniz Kızı Eftalya değilim” diyerek gitmemiştir.

Sanatçı, tarihe böyle maloluyor.

Ya da Bingöl, Alatlı ve takımı gibi kayda geçiliyor.

Cumhurbaşkanı ayrıca TV canlı yayınında bunlara cesaret verdi, ”korkmayın, cesur olun, sizin yanınızda dimdik durmayı sürdüreceğiz” dedi.

Sizler efendilerinize sadakatte kusur etmediğiniz sürece onlar sizi “halka” yedirtmeyecekler. Merak etmeyin. Devlet sözü bu. Üç günlük dünya, keselerinizi doldurmaya bakın.

Şimdilerde, saray çalgıcısı herhalde Osmanlıca türkü bulup ezberlemeye çalışıyor olmalı. Alatlı da Osmanlıca'dan parçalar arıyordur, sultanına destek olmak için.

Şimdi moda Osmanlıca.

Milli Eğitim Şura Kararlarında çoktan beri sözü edilen, özlemi çekilen dindar nesil için önemli adım atıldı. Zorunlu din derslerine (ilkokullara indirilerek) devam edeceklerini, AHİM kararını tanımayacaklarını açıklıyorlar.

Yeni olan, Osmanlıca'nın heybeden çıkarılmasıydı.

Cumhuriyetle birlikte Latin alfabesine geçilmesi, Hilafetin kaldırılması bu iktidar sahiplerinin zaten hep karın ağrısı olmuştu.

Şimdi Latin Alfabesinden Osmanlıca alfabeye geçişin ısınma hareketleri yapılıyor, ısınma turları atılıyor.

Çünkü bilinmektedir ki, Osmanlıca bir dil değil, alfabedir. Arapça-Farsça ağırlıklıdır.

Dindar nesil, dine dayalı yaşam biçimi, Latin alfabesini terketme, milli iradenin TBMM’ye adaletli yansımasının en büyük engeli yüzde 10 seçim barajı, yüzbinlerce genç KPSS sınavlarında ter döküp işsizler ordusuna katılırken, iktidar yandaşlarının sınavsız devlet kadrolarına doldurulması, HES’lerle, ağaç katliamlarıyla çevrenin ranta kurban edilmesi, hırsızlık, yolsuzlukların soruşturulmaması, kamu gücünün kullanılarak hazinenin soyulması, kamu arazilerinin yağmalanması, vesaire, vesaire...

Ülkeyi savaş alanına çeviren bu zalim, baskıcı, rüşvetçi, emek düşmanı iktidara karşı TBMM’deki muhalefet ne yapıyor?

CHP yöneticileri demeçler veriyor.

MHP, her dara düştüğünde iktidar partisine TBMM de oy vererek koltuk değneği oluyor.

HDP, içi boşaltılmış, seçim kazanma aracına dönüşmüş “barış  süreci” sloganıyla AKP’ye 4. Seçimini kazandırma yolunda.

Böylece AKP tek kale maça devam ediyor.

Bu arada cezaevlerinde hasta durumda olan, acilen dışarıda tedavi görmesi gereken yüzlerce tutuklu ve hükümlü ölüme terk edilmenin yanlızlığını yaşıyor.

Devam edin, devam edin.

İşiniz rast gele.