Bu nasıl İtalya?

İki haftalığına İtalya’da; Milano’daydım.

Aman gitmez olaydım. Ne kadar apolitik; politik ruhsuzluğun tavan yaptığı bir ülkeymiş sormayın.

15 gün boyunca İtalyan televizyon kanallarında bir gün olsun, ülke cumhurbaşkanının suratını,  bir cümlelik konuşmasını görmedim, duymadım.

Böyle ülke, böyle yönetim olur mu? 

Eyy Sergio Mattarella, sen ki anayasa mahkemesi yargıçlığından gelmiş cumhurbaşkanı olmuşsun, farkında olmadığın bir sürü yetkin var, en azından bol bol konuşma hakkın var. Çıksana televizyon ekranlarına, orada örneğin tarihi Douma Kilisesi’ne bira şişeleriyle giren 3-5 kişi yok mu tepelerine bineceğin.

Ya da Kabataş(ione) iskelesi yakınındaki meydanda, senin başı kapalı rahibe bacına üstü çıplak, şortlu, elleri eldivenli, kamçılı, 50-60  kişi saldırdı diyecek ağzın, dilin yok mu?

Yok bizde öyle şey deme, saklama, mutlaka olmuştur. En azından teorik olarak olması mümkündür.

Sen ki kocaman cumhurbaşkanısın, neden susuyorsun?

Koca İtalya’da in’lerine girecek birkaç kişi bulamıyor musun? Senin buna yetkin var. Her yere girebilirsin.

İtalya böyle garip bir ruh hali içinde, Televizyonlar dandik programlarla halkı uyutuyor, politik bilinç vermiyor.

Suskun cumhurbaşkanına sormak gerekir; Nasıl bazı ülkelerde Ali’siz Aleviler varsa, sizde de böyle muhalifler ve münafıklar yok mu? Vaar.

Eyy cumhurbaşkanı,  bir gün TV. ekranlarına çıkıp kendisine yandan yandan bakanlara, “İsa’sız Hristiyanlar, Katolikler, Ortodokslar” diye, toplumu kendisinden yana olanları bu tarafı, olmayanları öbür tarafı yerleştirse daha iyi değil mi? İleride, seçimlerde sana destek olacak halk kitlesinin gönlünü alsana.

Böyle cumhurbaşkanı olur mu?

Kendisine bağlı istihbarat örgütü yok, varsa da  başıboş kendi haline bırakılmış. Silah taşıyan TIR’ları yok.

Cumhurbaşkanı dediğin, o ülkede toplumun geleceğine yön vermeli.

Bu nasıl olur? Dindar gençlik, dindar nesil yetiştirerek, din okulları, zorunlu din dersleriyle olur.

İtalya cumhurbaşkanı bir gün olsun “Hristiyan gençlik, Hristiyan nesil yetiştireceğiz” demedi yahu. “Bizim dinimiz Hristiyanlıktır” demedi.

Adam yok ortada, kayıp. Ülkede cumhurbaşkanı var mı yok mu belli değil.

Ben ki, ülkemde alışmışım, Cumhurbaşkanının sesini, narasını, posta atışını her gün hissetmeliyim.

İtalyan gazete ve televizyonları da aynı iklime ayak uydurmuş. Saldım çayıra, Allah kayıra. Başıboş kendi halinde, gazeteci diye bir grubun eline bırakılmış.

Yahu sen  bir Avrupa ülkesinin cumhurbaşkanı olmuşsun, o gazete, televizyonlarda bir Alo Fatih’in pardon , bir Alo Riccardo’n yok mu?

Gerçi üç aydır o koltukta oturuyorsun, henüz acemi sayılırsın ama bu sürede bir tek gazeteciye, gazete ve televizyona dava açmamışsın. Senden önceki Cumhurbaşkanı Napolitano da açmamış. Böyle liderlik olur mu?

At sahibine göre kişner.

İtalyan muhtarlarını, işadamlarını,Sicilya esnafını, mafyayı güçlendirme derneklerini , nalburları toplayıp onlara arada bir ayar vermen gerekmez mi? Dünya liderleri böyle yapıyorlar.

Çık meydanlara, 400, hadi olmadı 350, o da olmadı 300 milletvekili istesene.

Yok böyle bir şey.

Yani İtalya sıktı beni…

Sonra düşündüm niye böyle diye? Yanıtını da buldum.

İtalya’ya bu parlamenter sistem dar geliyor.

Başkanlık sistemine geçmeden, var olan parlamenter sistemi yok sayıp bekleme odasına almadan, hükümeti, devleti, vesayet; pardon milli iradeye bağlamadan bu işler düzelmez.

Bu sistemle sonra ne olur? Açık konuşayım, böyle sittin sene koalisyonlara mahkûm yaşarsınız. Zaten sizin fıtratınızda koalisyon var.

İtalya silkinip kendine gelmeli. Ki bu ülke de imparatorluk bakiyesi sayılır. Roma uygarlığına, kültürüne, ceddine sahip çıksana. Dünya lideri, bölge lideri olsana.

Yok kardeşim, bu ülkede daha fazla kalınmaz.

“Yahu etme kal”, dedi İtalya halkı. Hatta daha 8 aylık torunum Ada Danila ellerini, ayaklarını çırparak gözleriyle “ kal, gitme” dedi.

Yok, böyle bir ülkede, cumhurbaşkanının konuş(a)madığı, vur tepesine al ekmeği konumundaki yöneticilerin olduğu ülkede daha fazla duramazdım. Döndüm.

Alın demokrasinizi, verin diktatörümü bana!..