Bravo Dışişleri Bakanı’na ve Başbakan’a

Ahmet Abakay'ın “Bravo Dışişleri Bakanı'na ve Başbakan'a” başlıklı yazısı 06 Şubat 2013 Çarşamba tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

İki Osmanlı–Türk büyüğü çok önemli ve özgün saptamalarda bulundular.

Biri Dışişleri Bakanı Ahmet Davut-oğlu’ydu. İsrail savaş uçakları Suriye’de bilimsel araştırma merkezinin bulunduğu bölgeyi bombaladı 2 kişi öldü, 5 kişi yaralandı.

Dışişleri Bakanı harcırahlı bir dış geziye çıkarken bu konuda çok derin bir tahlil yaptı: “İsrail uçakları Esad’ın sarayının üstünden uçup ülkesinin onuruyla oynarken niye bir çakıl taşı bile atmıyor. Suriye ordusu niye İsrail’in bu operasyonuna karşılık vermiyor?”

İşte olay bu!

Gerçekten böyle bir değerlendirme kimsenin aklına gelmedi.

İşte yetenek, işte aranan, özlemi duyulan birikimli devlet adamı budur!

Ancak ertesi gün bir zıpçıktı, bir seviyesiz adam çıktı, Amerika’da yayınlanan Los Angeles Times adlı gazeteye bu konuda açıklama yaptı.

İsrail eski Ulusal Güvenlik Danışmanı ve Suriye uzmanı Moşe Maoz, söz konusu gazeteye bu saldırının Türkiye ve ABD’den onay alınarak yapıldığını bildirdi.

Olacak şey mi?

Sen mi iyi bileceksin, bizim bakan mı? Sen bilmem kaç yüz bin km. uzaktasın. Bizim ise bombalanan Suriye ile 900 km. ortak sınırımız var. Boş boş konuşuyorsun.

Hadi diyelim ki bir şeyler biliyorsun, hemen açıklama yapman şart mı? Bekle biraz, olay unutulsun. Biz Roboski’de böyle yaptık.

Bu yabancılar böyle işte, dangalaklıkta üstlerine yok.

Bizim Bakan’ın düştüğü durum mu?

O biraz zorda. Çarşafa dolaşmak böyle bir şey olmalı.

Saldırgan İsrail’i neden suçlamadığı, eleştirmediği soruluyor? “Esad’a neden İsrail uçaklarına bir çakıl taşı bile atmadın diyeceğine, laf olsun kabilinden de olsa saldıranı kınasana, savaş kışkırtıcılığı yapmasana!” deniliyor.

İsrail Gazze’yi bombaladığında efeleniyorsunuz, One minute diyorsun da, komşun olan egemen bir ülkeyi bombaladığında niye susuyor, hoş görüyorsunuz? Seviniyorsunuz. “oh ,oh bir taş bile atamadın” diyorsunuz.

Oldu mu şimdi?

Los Angeles Times’in haberi ne olacak şimdi? Saldırının “Türk, ABD, İsrail ortak eylemi” olduğu ilan edildi.

Bana kalırsa, bu ABD gazetesinin kulağını çekmek lazım. Bir süre önce aynı haltı Wall Street Journal (WSJ) yemişti. Roboski köylüleri bombalanıp 34’ü öldürüldüğünde, bu gazete bizim iktidarı sorumlu tutmuş, suçlamıştı. Ayrıca düşürülen Türkiye uçağının Suriye hava sahasına girdiğinin ABD’nin yetkili makamlarınca belirlendiğini açıklamıştı.

Bizim Başbakan da buna çok kızmıştı. “Bu gazete seçim öncesi Obama’yı zora sokmak istiyor, bu gazetenin yaptığı namertliktir” demişti.

Bakın ben söyleyeyim bu gazeteler fazla ileri gitmeye başladılar.

En iyisi ne biliyor musunuz? Bu iki gazetenin patronlarıyla görüşüp, neyse parasını bastırıp satın almak ya da genel yayın yönetmenlerini değiştirmek lazım.

Hani Sabah-ATV gibi toptan satın almak.Başbakan’ın damadı dikkati çeker, başka dostlara satın aldırmak iyi olur. Yoksa bu sersemlere, namertlere yüz vermemek gerek. Yandaş gruba dahil etmek şart.Paranın açmayacağı kapı mı var? Kamu bankalarından kredi kolaylığı da sağlarız,olur gider.

İkinci önemli açıklama, Başbakan’dan geldi. İstanbul’da ambulansların hizmete giriş töreninde çok veciz konuştu Tayyip bey.

Milletimiz çok etkilendi. O gece eminim ki onbinlerce vatandaşın rüyasına girdi.Uykularından zıplayıp uyananlar bile oldu.

Dedi ki, “AKP’nin 10 yıllık iktidarında hayalleri gerçeğe dönüştürdük.”

Çook doğru.

Kim hayal ederdi ki, 75 gazeteci yıllardır cezaevlerine kapatılacak? Gün olacak bunuların sayısı 100 ü bile aşacak.

Kim derdi ki, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü, Türkiye’yi dünya basın özgürlüğü sıralamasında 154. sırada gösterecek?

Hayal bile edilemezdi.

Kim derdi ki, Uluslararası Gazetecileri Koruma Komitesi (CJP) Türkiye’yi, gazeteci ve yazarlar için tarihinin en ağır baskıcı ve otosansürcü ülkesi ilan edecek?

Kim derdi ki, 700 dolayında üniversite öğrencisi, yasal eylemlere katıldıkları için cezaevlerinde tutulacak? Sayıları binleri aşan seçilmiş yerel yöneticiler de cezaevlerine doldurulacak? Hayal bile edilemezdi.

Başbakan’ın dediği gibi, hayal bile edilemeyecek, kötü şeyler oluyor.

Kim derdi ki, AHİM’de sicili en bozuk, en hukuksuz ülke olarak yer alacağız?

Kim derdi ki, ülkenin Başbakanı, tutuklu gazeteciler ve avukatlar teröristtir, diyecek ve görülmekte olan bir davayı etkileme suçu işleyecek? (TCK 288. madde) Ancak hiçbir işlem yapılmayacak.

Başbakan aynı törende ekledi: Yola çıkarken, tek millet, tek bayrak, tek vatan dedik.

10 yılda varılan nokta Tek Recep, Tek Tayyip, Tek Erdoğan.

Bu da hayal edilmemişti.

Konuşmak iyi ve önemli de, inandırıcı olmak daha önemli.