Bizim darbe çok özel!

Bunu da gördük.

Türkiye, dünya darbeler tarihine yeni katkılar sundu.

Darbeler ikiye ayrılırdı
1-Askeri darbeler ki bunun örnekleri dünyada da ülkemizde de bol miktarda var.

2-Seçimle gelip sonra “her şey benim, devlet benim “ diyen sivil paşaların yaptığı darbeler. Hitler ve Tayyip darbeleri bunlara iki örnek.
Seçimle gelirsin, sonra aldığın oy çoğunluğuna dayanarak tek parti egemenliği kurarsın. Devlet de, kanun da, hukuk da benim dersin, baskı rejimi kurarsın, diktatör olursun.

3-Bu üçüncü darbe türünün ilk örneğini biz yarattık. Hükümetin hükümete, kendisine karşı yaptığı darbe. Hükümet içindeki çetelerin ve diktatörlerin birbirinin ayağını kaydırmak için yaptıkları darbe.

Resmi ve gayrı resmi iktidar ortaklarının hazineyi, devlet kurumlarını, kadrolarını paylaşmada anlaşamamaları üzerine birbirine darbe yapması hali. Hırsızlık, yolsuzluk, kara paracılığın ortaya dökülmesi, suçüstü yakalanması.Her şey açıkta, gözler önünde olmasına karşın darbecilerin hesap vermemesi durumu.

Buna, hırsızlık, dolandırıcılık darbesi de denir.

İktidar olarak yapılan zorbalığı, polis devleti uygulamalarını gizlemek için,”çeteler” derler, “milli iradeye yapılan saldırı” derler.

Bu darbede, dört bakan çocuklarıyla aile boyu suçüstü yakalanır, bununla kalmaz. Başbakan “çember daralıyor, bunlar oğlum üzerinden beni teslim almak istiyor” gibi cümleler kurar.

Böylesine köşeye sıkışınca, “Beni milli irade seçti savcı, hakim, yargı kim oluyormuş. Onları hemen bana bağlayın, olmuyorsa, çok dikkat çeker diyorsanız bizim Bekir Bozdağ’a bağlayın” gibi emirler verir.

Talimatı alanlardan Zeyid Aslan adlı milletvekili TBMM komisyon toplantısında Yargıçlar Sendikası Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu’nun suratına tekme atar. Aslında, bu hareketiyle Bakanlığı bile hak eder. Öbür bakanlardan ne eksiği var bu adamın. Başbakanına layık olmaya çalışıyor.

O da sinirli ve küfürbaz, bu da. Bunun artısı var. Tekme, tokat kullanma becerisi de var.Bunu daha önce çeşitli vesilelerle gösterdi. Köyünde ata da biniyor, düşmüyor.

Siz herhangi bir ülkede, tarihinin en büyük yolsuzluğuna imza atan, somut belgeleri, yolsuzluk paraları ortaya saçılan iktidar ve onun başı için destek mitingleri yapılan başka bir ülke gördünüz mü?

Bu ilk de bize nasip oldu.

Kocaeli’nde,”Milli İradeye Sahip Çık” adıyla miting yaptılar. İmam Hatip Mezunları Derneği gibi dernekler bu mitingte pankartlarla, sloganlarla bakanları ve kendi oğlu zanlılar arasında bulunan Başbakanlarını savundular.

Kıçının kılları olmak isteyenler,”hırsızlığa, yolsuzluğa evet” anlamına içeren toplantıda bir araya geldiler.

Yeni Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler de, Başbakan’ı gibi yargının hükümete bağlı kurum olduğunu sanıyor.

Kendi oluşturdukları HSYK’yı, savcıları eleştiriyor, diyor ki “Savcılar nihayet devlet memurudurlar. Hükümet uygulamalarını eleştireceklerse ayrılsınlar, gitsin siyasi partiye girsinler.”

Yaa, demek öyle? Savcılar devletin, hükümetin memurları, hükümetin emrindeler.

Böyle Başbakan’a da böyle Bakan yaraşır! Bağımsız yargı ne demek?

Gümrük Bakanı Hayati Yazıcı da, Mersin’de bir gümrük yolsuzluğu soruşturmasına değinirken,”kimsenin gözünün yaşına bakmayız” demez mi?
Bak sen! Bilal’in, kucaklarında paralarla yakalanan bakanların ve, çocuklarının gözünün yaşına bakıyorsunuz ama. Savcıların soruşturmasını durduruyorsunuz!

Toplum, halk bunları görüyor.Size notunu çoktan verdi. İktidarınız artık yoğun bakımda.Can çekişiyor. Fişi çekti, çekecek.Yakındır.

Benim asıl merak ettiğim başka. Her konuda zırt pırt açıklama yapan fetva veren Diyanet İşleri neden suskun? İlk gün mır mır bir cümle kurdu,”siz kardeşsiniz birbirinize kırıcı sözler söylemeyin” denildi, o kadar.

Devletin hazinesi, milletin parası gözü önünde soyuluyor, iktidar temsilcileri, bakanları işin içinde, suçüstü yakalanıyor. Her şeye maydanoz olan, akıl veren Diyanet İşleri Başkanı bu konuda bir şeyler söylese ya.

Bu yapılanların dinde, İslam ahlakında yeri nedir? Bu konuda ayetlerde, bilmem ne suresinde bir şey yok mu? Bunlar helal mı, haram mı ?

Peygamber efendimizin bu tür sakat işlere girenler için bir sözü yok mu?

Hani vardı ya, haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan kime deniliyordu?