Bir türlü mağdur olamıyorlar

Bu seçim diğerlerine benzemiyor. Mağduriyet numarası  geçmişte çok iş yaptı ancak şimdi artık ne yapsa mağdur olamıyor.

Kendilerini bugün de  mağdur göstermek için çok da uğraşıyorlar. Ama başaramıyorlar.

“Beni  öldürecekler” diye  haber yaptırttı. Kimse ciddiye almadı. Çünkü imalat haberdi.

Yandaş medyaya “Kızıma suikast yapacaklar”  diye manşet haber yazdırtı. Kimse yutmadı.

Geçtiğimiz günlerde Fuat Avni bir haber attı ortaya. “Bilal’e, zarar vermeyecek derecede bir suikast  planı peşindeler” diye.

Ancak bütün bunlardan iş çıkmıyor. Bir türlü inandırıcı olamıyorlar.

Bu tezgahlar işe yaramayınca yeniden kuran’a, bayrağa yöneldiler.

Buna koşut olarak halkın içinde “düşman” yaratmaya giriştikleri dikkat çekiyor.

RTE İstanbul, Yenikapıda düzenlenen devlet mitinginde bunu saklamadı, özellikle vurguladı. Mitingi “umre” gösterisine dönüştürdü. Dualar, Kuran okumalarla, tekbirlerle,  adeta hatim indirdi. Ve kendisine oy vermeyen halkın yüzde 60’ını “düşman “ ilan etti.

Mitinge katılanlara,” Siz burada  birlik beraberliğimizi tek ses olarak haykırdınız, dosta güven , düşmana kaygı verdiniz.”

“Dost” dediği mitinge katılanlar, seçimde kendisine oy verenler.

“Düşman” kim? Oy alamadığı yüzde 60.

Ülkede birliğin, bütünlüğün temsilcisi olarak tanımlanan cumhur’un başı, halkı “dost kuvvetler”, “düşman kuvvetler “ olarak  karşı karşıya getiriyor. Dost, düşman. Bunlar savaş terimleri.

Konuşmasının bir başka yerinde şunu da ekliyor; “ Farklılıklarımız zenginliğimizdir”

Bu nasıl zenginlik ki,  bir önceki cümlede, farklı olanlar düşmandı. Farklılığımız zenginlik ise 550 milletvekilinin “yerli, milli” olma şartı nereden çıktı?  

Aslına bakarsanız kendi içinde tutarsızlık var. İktidardaki yönetim ekibinin kendisi, “afedersiniz  “milli değil.  

Milli değil, sünni İslamcısınız. En büyük müttefikiniz İşid, Müslüman Kardeşler ve türevleri.

Cumhuriyetçi değil Osmanlıcısınız,

Laik değil, hilafetçisiniz,

Demokrat değil Teokratsınız.

Siyasal literatürümüze, tutarlı hiçbir anlamı ve değeri olmayan saçma sapan bir “milli, yerli Milletvekili” kavramı da eklenmiş oldu.

RTE’nin, seçim kampanyası kapsamında düzenlenen devlet mitingindeki tarihi sayılabilecek bir sözü de şu; “ Gelin 1 kasımda terörü tarihe  gömelim.”

Neden 1 kasım?

Neden bu hafta , bu ay değil?

Tek başına  iktidar olması gerekiyormuş. 13 yıldır tek başına iktidarsınız. Neden 1 kasıma bıraktınız bu işi?

Demek ki terörü 1 kasım’a kadar bitirmeye niyetiniz yok.Terör sürdürülecek.

Aynı devlet mitinginde Başvekil de sesini yükseltiyor; ” Çok çalışın HDP’yi baraj altında bırakın ki, AKP olarak tek başına iktidar olalım.”

Çok açık ki bu “demokrat olamamış “ bir anlayışın itirafı.

Hep seçim barajına sarıldılar. Baraj onlar için iyi bir olanak. HDP  baraj altında kalınca onun 70-80 milletvekilini kendi hanelerine yazıp, hem oyların hem milletvekilliklerin üstüne konuyorlar ya. Yıllardır bu çaldıkları, arakladıkları milletvekillikleri ile iktidar oldular. Son seçimde bu “beleşe konma, oylara  el koyma” ortadan kalkınca çarşafa dolaştılar.

Domakratik ülkelerde olmayan, Bu iktidarın kaldırılmasına hep karşı çıktığı bu seçim barajı bakın nelere kadirmiş meğer.

Milli irade nutuklarının ne kadar sahte olduğu, yapılanın milli irade hırsızlığı olduğu bir kez daha görülüyor.

Başa dönersek, artık kendilerini mağdur gösteremiyorlar, insanlar artık inanmıyor. Çünkü yönetimin baskıcı tutumu arş-ı ala’ya çıktı.

Sokağa çıkma yasakları, fiili sıkıyönetimler, tomalar, sokağa çıkamadıkları için  cenazelerini toprağa gömemeyip, cesetleri evlerinde saklayan insanlar ülkesine dönüşen bir ülke gerçeği. İktidarı eleştiren gazetecinin, yazarın, aydınların cezaevi ve mahkeme koridorlarında sıraya girdikleri bir ülke.

Çabalamayın, uğraşmayın, siz hiç mağdur olmadınız, hep demokrasi kültüründen kaçtınız. Hep sinsi, ikiyüzlü oldunuz. Öyle devam ediyorsunuz.

Buyrun, devam edin.