Başbakanı kim aldattı?

Anlaşıldı. Aldatıldı, yanıltıldı, Davutoğlu Ahmet.
Hem de en yakınları tarafından.
Charlie Hebdo’ya destek için Paris’teki büyük yürüyüşün ardından Cumhuriyet Gazetesinin teröre karşı dayanışma amacıyla derginin bir bölümünün Türkiye’de yayınlaması üzerine hemen her şey söylendi.
Cumhurbaşkanı ve Başbakanın Cumhuriyeti suçlama, hedef gösterme için de yazılmayan kalmadı.
Bu süreçte kapalı kalan önemli sorun öyle anlaşılıyor ki Ahmet beyin yanıltılması, hatta aldatılması.
Sanırım Ahmet bey yanlış bilgilendirildi, dolayısıyla yanlış eyleme gönderildi.
Paris yürüyüşünün amacı kendisine tam bildirilmedi.
Açık açık söylenseydi, yani denilseydi ki, bu yürüyüş Hz.Muhammed’in karikatürünü yayınlayan mizah dergisine destek için yapılıyor. Sayısı milyonla ifade edilen kişiler cinayet saldırısına maruz kalan bu dergiye haksızlık yapıldığı için yürüyorlar.
Bunu bilse Ahmet bey Paris yürüyüşüne gider miydi? Ne işi vardı orada?
Başka bir yürüyüş sanmış olmalı ki işini gücünü bırakıp oralara gitti. Diğer  ülke liderlerini iterek öne çıkmak için de bayağı çaba harcadı.
“Ben Charlie’yim “ yürüyüşüne katıldığını Türkiye’ye dönünce anladı ancak iş işten geçmişti.
Ülkesine dönünce dünya basınında yazılanları,”bu adamın ne işi var burada” eleştirilerini okuyunca yanlış yere gittiğini anlamış olmalı ki, bu yürüyüşe destek veren Cumhuriyet’e hücuma geçti.
Yürüyüşten iki gün sonra İtalya Başbakanı Renzi bile, katıldığı Televizyon programında, “Bu yürüyüş  basın ve ifade özgürlüğüyle dayanışma ve destek eylemiydi.Türkiye’den Başbakan Davutoğlu’nun ne işi vardı yürüyüşte  anlayamadım?” Dedi.
Renzi BİLE diyorum, çünkü İtalyan yöneticileri yakın zamana kadar bizim Cumhurbaşkanının yakını, hısımı sayılırdı. Eski Başbakan Berlisconi Erdoğan’ın çocuklarının nikah  şahitliği yapmak için memleketimize kadar geldi. Birbirlerine kardeşim, yakın dostum dediler.
Ortak yanları çok yani. Berlisconi adi suçtan hapis cezasına çarptırıldı.Yaşlı olduğu için cezasını  huzurevinde çalışarak çekiyor. Bizimkiler de adi suçtan şüpheli olarak suçlandı.Hırsızlık, yolsuzluk iddialarını, ”bize darbe yapılıyor” diyerek , soruşturmayı durdurdular.Olay şimdilik askıda.
Her neyse bu ayrı bir konu.
Fransa’da Mizah dergisine dayanışma eylemine katılan Ahmet bey aynı işi yapan, aynı dergiyle dayanışma yapan Cumhuriyet gazetesini ağır sözlerle hedef gösteriyor.
Oysa  ikisi de aynı eylem içinde oldular.
Eğer Cumhuriyet suçluysa, Ahmet bey de aynı olayda suç ortağı. Hatta daha fazla suçlu.Taa onların ayağına  kadar gitti, aynı amaç için, dayanışma için onların meydanlarında yürüdü.
Bu eylem, örgüt propagandasına, hatta örgüt üyeliğine bile girer.
Eğer bu eyleme yanlışlıkla, bilmeden gittiyse, kendisini yanıltan, aldatanları bulup, kulağından tutup kapının önüne koymasında yarar var.
Başbakanı kim aldattı? Kilit soru bu? Kim yanılttı ise çıksın ortaya.
Neyse beşer, şaşar. Daha fazla üzerine gitmemek, yüzüne vurmamak lazım.
Recep ve Ahmet beylerin  Cumhuriyet gazetesini bu kadar hedef göstermesini, suçlamalarını da bir an için bir yana bırakalım.
Yani Velev ki bu dergi olayında “kutsala” hakaret var. Velev ki düşünce ve ifade özgürlüğü aşıldı.
Peki, Gazeteci Sedef Kabaş’a attığı Tweetter mesajı için neden beş yıl hapis isteniyor. Kabaş mesajında, “17 aralık yolsuzluk soruşturmasını engelleyen yargıç’ı unutmayalım” demiş. Hepsi bu.
Bu mesajda mı kutsalınıza yönelik bir saldırı?
Bu davayı kapatan yargıç sizin kutsalınız mı?
Peki,  Berkin Elvan’ın annesi, ailesi sizin hangi kutsalınıza laf etti de meydanlarda hakaret ettiniz, yuhalattınız?
Daha yeni andığımız Hrant Dink hangi kutsalınıza dokundu da , emniyetinizin, valilerinizin bilgisi altında öldürüldü? Katilleri ve azmettirenler 7 yıldır hala ortaya çıkarılmıyor?
Geçtiğimiz Cuma günü Nijer’in başkenti Niamey’de Charlie Hebdo dergisini protesto için Cuma namazı çıkışında yapılan saldırılarda 8 kilise ateşe verildi. Hristiyanlara ait evler ve işyerleri yağmalandı, tahrip edildi, 4 masum sivil öldürüldü.
Recep ve Ahmet beyler “dünyanın neresinde olursa olsun kutsalımıza saldıranlar gerekli cevabı alırlar” derken sadece kendi kutsallarını mı kastettiler.
Muhteremler, bu yakılan 8 kilise kutsallara  dahil değil mi?
Kutsal, mutsal bahane, diktatörlük şahane.
Ey koltuk, ey iktidardan düşme korkusu, sen nelere kadirsin.