Neşeli olmak gerekiyor derdi Tuncer Necmioğlu, 'İnsanlar sorunlarıyla boğuşurken onlara yardımcı olmanın yollarından biridir, umut hep iyidir hep.'

Komik ülke…

Günlerden Pazar, Nâzım ustanın şiirinde olduğu gibi “Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar.”

Beyoğlu’nun yarısı viran, insanlar darmadağın, maskelerin ardındaki yüzler gergin, esnaf çaresiz, hiç kimsenin sosyal mesafe filan umurunda değil, neredeyse yapışık haldeler.

Hazzopulo pasajında kediler doğum yapmış, masaların altında sarı, siyah, tekir halinde dolanıyorlar, mamaları suları var.

Yapımı 20 yıl süren ve sonunda 1871 yılında büyük bir törenle açılan bu geçitli ve üç kapılı hanın kaldırımlarındaki taşları bile birer kültürel varlık, barındırdığı kültürde.

Neşeli olmak gerekiyor derdi Tuncer Necmioğlu, “İnsanlar sorunlarıyla boğuşurken onlara yardımcı olmanın yollarından biridir, umut hep iyidir hep.”

Önüme bir haber düşüyor “AKP'li Ordu Büyükşehir Belediyesi, kent meydanına Türk büyüğü olarak Engin Altan Düzyatan'ın büstünü dikti!”

Önce inanmaz oluyorum, tekrar bakınıyorum bir büste bir oyuncuya, alıyor mu bir gülme.

Çay içtiğim yerde çocuklar bana bakıp gülüyorlar. Anlatıyorum, müşteriler dâhil herkes telefonundan haberi buluyor, bir anda bir kahkahadır yükseliyor ki kediler bile şaşırıyor.

Bunlar gerçekten tarihi o fesliden okuyorlar, bu kadar olur mu be kardeşim, bir danışacağınız zat yok mu, şahsı arasaydınız bari.

Yürüyüş yapmalıyım, tutamıyorum kendimi. Tünele doğru bir müzisyen ve bir oyuncu kardeşimle karşılaşıyoruz, anlatmaya karar veriyorum ki “Abi gördün mü adamın padişah diye büstünü dikmişler” diyor oyuncu olanı. Garson kardeşlerimin, kafe müşterilerinin kahkahalarını anlatıyorum, yeniden katılıyoruz gülmekten.

Müthiş şaşırtıcı, müthiş tuhaf, müthiş komik bir ülkede yaşıyoruz.

Düşünsenize milyonlarca işsiz, aşsız, hakları yenmiş insanlarız ve bizi yöneten akıl o büstü diken aklın ta kendisi.

Bakınıyorum, kitapçı dükkânları kapalı, zaten o kadar azaldılar ki canı yanıyor insanın, geri dönüyorum, Beyoğlu Sineması ve Ses Tiyatrosu önünden geçerken, Beyoğlu Sineması’nın kapanma tehlikesiyle yüz yüze kalışına küfürbaz oluyorum. Sonu Emek Sineması ve onlarcası gibi olmamalı, burası şenlik yeridir, yaşamalı.

Çok fazla dilenen görüyorum, böyle değildi, bu caddeyi bilenler bu tür insanlarımızı tanırız, yerleri vardır hep aynı yerde dururlar, dolaşanları vardır, tanırız ama şimdi gençler görüyorum, yine canım yanıyor.

Caddede tek müzisyen var, kemençesi ile aynı yerde 'Koyverdin gittin beni'yi çalıyor.

İlk oturduğum yerde ikinci haber düşüyor önüme: “Halktan bağış istenirken seyircisiz konserlere 30 milyon!” Resimlere bakıyorum, alıyor mu bir gülme daha.

Vay be arkadaş biz 527 özel tiyatro için verilen rakam 12 milyonu bile bulmazken 20 tane yapışığa milyonlar dağıtmak güzel akıl-mış!

Tüm sanat alanlarını hiçlemek tam da bu işte.

Sözüm tükeniyor.

Hazzopulo’ya kedilere mama alıp geri dönüyorum.

Tuncer Necmioğlu’nun sözleri geliyor aklıma “Neşeli olmak gerekir.”

Nasıl olacak bilemedim ihtiyar.

Önümüz düşmanlık, ardımız düşmanlık.

Bu düzen değişmeli, örgütlenin diyoruz yüzümüze bakıyorlar.

Umut diyorum “umut hep iyidir hep.”

[email protected]