18 yılda varını yoğunu talan ettikleri güzelim ülkenin işçileri, yoksulları, erdemli insanlığı örgütlenip onurlarını birleştirmediği sürece, hep birlikte yok olup gitmeye mahkûmuz.

Günler ağır…

Adamların ceplerine 2 aydır beş para girmiyor, açlıktan kıvrana kıvrana gidecekler, zaten öncesi de işler pek tadında değildi, o zaman önce turizmden başlayarak normalleşme şart.

O çok yıldızlı oteller, tatil köyleri filan virüs var diye boş mu kalsın yani, milli servet kardeşim.

Nasıl fabrikalar çalıştı bir şey olmadı, ardından AVM’ler açıldı ve sorun olmadan tıkır tıkır işliyor, bu da işler.

Avrupa sırada, ülkenin yurttaşları bunaldılar onlar da sırada, "alırız her tür önlemi, olur biter."

Bayram sonrası uçuşları, şehirlerarası yolcu ulaşımını da başlattık mı iş tamam, ardından önce bahçelerinde ibadete başlayarak camileri de açarız, sonra da okulları.

Spor karşılaşmalarına karışmayız, federasyonları karar versin!

Esnaf para kazanmalı, dükkânlar açılmalı, bu böyle olmaz.

Sinema, tiyatro, müzik filan biraz dursun, "şöyle Temmuz’dan sonra" onların da icabına bakarız.

***

Durum bu, "bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete".

Kasası boşalanlar virüsün her tür faturasını halka kesiyorlar.

Bunun adı "ölen ölsün, kalan sağlar bizimdir" demekten başka bir şey olabilir mi?

Yazık olacak ülkeye demek eksik kalır, çünkü olacağı kadar yazık oldu zaten.

İşsizlik ülke tarihinin en yüksek düzeyinde, yoksulluk öyle, tarımdan başlayarak tüm küçük üretim alanları öldü, esnaf bitti, genç işsiz oranı %27 diye açıklanıyor.

240 milyar dağıttık diyorlar, nereye dağıttıklarının yanıtı ise yok ama ülkede faturalarını ödeyemeyen insanların oranı %55, kiralarını ödeyemeyenlerin %65 olduğu açıklanıyor, askıda faturalar var askıda ekmek gibi, iş ve işçi bulma kurumlarının önü mahşer yeri, bankalar bu insanlara tek kuruş kredi vermiyor.

Çaresizlik büyüyor.

Kendilerinde olmayan yerel yönetimlerin halka katkı sunmak için başlattıkları tüm kampanyaları, “terörist işi” diye damgalayıp yasakladıkça, evlerine ekmek götüremeyen insanlar çoğalıyor ve işsizliğin ittiği yoksulluk derinleşiyor.

Ekonomistlerin hemen her gün dile getirdikleri “Artık ne satacak bir mal kaldı, ne bütün bu kara deliği kapatacak tek kuruş gelir, dışarıdan kredi-borç alma olasılıkları sıfır, halktan aldıkları vergilere ve tüm tüketim, enerji, ulaşım, beyaz eşya ürünlerine zamlar yapmaktan başka çareleri yok.”

“Para basıyorlar, döviz kurları şaha kalkıyor" gerçeği yolun sonunu işaret ediyor.

Batan, virüsün asıl kaynağı olan bir avuç mutlu asalak ve onların iktidarı değil, batan ülkedir.

Ekonomideki bu kara tablonun, eğitimden adalete kadar uzanan tüm yansımaları sistemin tükendiğinin resmidir.

18 yılda varını yoğunu talan ettikleri güzelim ülkenin işçileri, yoksulları, erdemli insanlığı örgütlenip onurlarını birleştirmediği sürece, hep birlikte yok olup gitmeye mahkûmuz.

[email protected]