Ya Topkapı Sarayı'nda ya da Beştepe’de: Majestelerinin tarihçisi

İlber Ortaylı’nın sarayla flörtü yeni bir şey değil. Ortaylı, 2017 yılında tarih alanında Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Ödülü'ne layık görülmüştü. Ayrıca Ortaylı’nın siyasal iktidarlarla ve cumhuriyetle ilgili görüşleri ve tavırları da sık sık değişime uğruyor. İhtiyaç halinde cumhuriyetçi görünen Ortaylı bazı durumlarda cumhuriyetin Ortadoğu’daki sorunların temel kaynağı olduğunu…

soL

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Beştepe'de kabul ettiği tarihçi-akademisyen Prof. Dr. İlber Ortaylı, kişisel kütüphanesini Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Kütüphanesi'ne bağışladığını açıkladı. Erdoğan da Türkiye'nin en büyük kütüphanesi olması hedeflenen Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Kütüphanesi'ne yaptığı bağıştan dolayı Ortaylı'ya teşekkür etti.

Buna şaşıranlar olmasına karşın Ortaylı’nın sarayla flörtü yeni bir şey değil. Ortaylı, 2017 yılında tarih alanında Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Ödülü'ne layık görülmüştü. Ayrıca Ortaylı’nın siyasal iktidarlarla ve cumhuriyetle ilgili görüşleri ve tavırları da sık sık değişime uğruyor. İhtiyaç halinde cumhuriyetçi görünen Ortaylı bazı durumlarda cumhuriyetin Ortadoğu’daki sorunların temel kaynağı olduğunu söyleyebiliyor.

Bunun en tartışmalı örneklerinden biri Cem Küçük’ün editörlüğünü yaptığı “Tarihin İzinde” adlı kitabı.

Kitapta Ortadoğu’daki monarşileri öven Ortaylı, şimdi yandaş köşe yazarı olan Cem Küçük’ün “Demokrasi açısından Ortadoğu ülkelerinin şanslı olduğu söylenebilir mi?” sorusunu şöyle cevaplıyor:

“Bu coğrafyada demokrasiyi yaşayan iki-üç ülke vardır. İsrail, Türkiye ve Lübnan. Lübnan'ın geçirdiği iç kargaşayı bırakın. Pür realist olarak yaşama alışkanlığına sahiptir. Kıbrıs'ı artık Ortadoğu'dan saymıyoruz. Filistin, müstakbel demokratik Ortadoğu ülkesidir. Bunların dışındaki ülkelerdeki rejimler tek partili, hatta partisiz grup hâkimiyetlerine meyillidir. Monarşiler Arap dünyasının en istikrarlı, en kanuni, legaliteye dayanan, saygıdeğer rejimleridir. Buralarda kanun, anane hâkimiyeti vardır. İnsanlar nasıl davranıldığında ne olacağını bilirler. Ayrıca belirgin denetim ve koruma mekanizmaları da vardır.”

Ortaylı monarşi övgüsüne Suudi Arabistan örneği vererek şöyle sürdürüyor:

“Suudi Arabistan'da bir kişinin evine polisin girmesi gerçekten çok uzun ve çok zor bir hukuki prosedür gerektirir. Öyle savcının emriyle insanların evine girilmez. Hiyerarşinin çok üst katmanlarından izin almak gerekir. Mesela kabilelerin liderleri kralı tenkit ederler. Bu, Saddam’ın rejimine benzemez, insanların belli mal ve can güvenceleri vardır. Hafız Esad'ın Suriye'si gibi değildir. Arap dünyasında değişimi temsil eden cumhuriyetler asıl problemdir. Ve buralarda demokrasilerin gelişmesi için gerekli olan ananeler yıkılmıştır. Acil askeri darbelerle kurulan rejimler kabile tipi demokrasiyi, kabile tipi katılımı engelliyor. Bir darbeyle cumhuriyet kurulunca, var olan meşveret düzenindeki yıkılıyor. Kendilerine hiçbir şey verilmeyen insanlar kendi kendilerine anlaşıp kapalı birimler halinde sorunlarını çözme imkânını kaybederek vahşi bir kitleye dönüşüyor. Kabile kavgası sadece Afrikalılara has bir şey değil. Ortadoğu'da da maalesef istişari ve müşavere kurumları gelişemiyor. Hâlbuki bunlar yeryüzünün en eski şehir toplumları.”

İlber Ortaylı, Toktamış Ateş ve Eser Karakaş ile birlikte yazdığı “Barış Köprüleri/Dünyaya Açılan Türk Okulları” adlı kitapta da Fethullahçıları övmüş, bir TV programında sunucu Gülen’le görüşmesini sorunca kızıp cevap vermeyi reddetmişti.

Suudi Arabistan’ı “kurallı bir toplum” olarak öven Ortaylı, bir söyleşisinde soru üzerine “Azerbaycanlı başka, Azeri başka. Türkler arasında Azeri diye bir millet yoktur. Komünist şairler bile 'Türk kızları' diye yazar. Bunu Stalin hıyarı çıkardı. Stalin cahil bir Gürcü'dür, milliyetlerden anlamaz, felaket bir heriftir” demiş, bu fütursuz antikomünizmi tartışmalara neden olmuştu.