Turan Dursun 29 yıl önce bugün katledildi

Gericiliğe karşı verdiği mücadele nedeniyle hedef haline getirilen yazar Turan Dursun, bundan 29 yıl önce uğradığı silahlı saldırı sonucu yaşamını yitirmişti.

soL - Arşiv

Bundan tam 29 yıl önce bugün katledildi Turan Dursun.

4 Eylül 1990’da.

İstanbul’da evinden çıkıp işine giderken, evinin önünde silahlı saldırıya uğradı ve katledildi. 

Cinayetten dört yıl sonra, İslami Hareket Örgütü'ne yönelik operasyonda cinayetin çözüldüğü açıklandı. Örgüt üyesi Arif "kod adlı" Tamer Aslan, Devlet Güvenlik Mahkemesinde verdiği ifadede Turan Dursun'un öldürülmesine nasıl karar verdiklerini şöyle anlatıyordu:

Mesut kod adlı İrfan Çağrıcı, yazarlık yapan ve yazılarında peygamber efendimizle kutsal Kuran-ı Kerim'i küçük düşüren Turan Dursun'un öldürülmesi gerektiğini söyledi. Bunun üzerine benle kod adı Kemal olan kişi önce bu konuya itiraz ettik. Çünkü bu şahıs öldürüldüğünde basın bu olayı abartılı olarak halka yansıtacak, bundan dolayı da şahsa kötülükten ziyade iyilik yapmış olacağız kanaati benle Kemal'de hakimdi. Biz bu görüşümüzü Mesut'a ilettiğimizde bizimle 15 gün görüşmedi. Mesut, tekrar Turan Dursun'un öldürülmesi olayını yinelemesi üzerine ben ve Kemal olayın istihbaratını yapmak üzere görev aldık.

Turan Dursun, eski imam ve müftüydü.

Monoteistik dinler tarihi eğitimi görüp de ateist olmadan önce müftü olarak çalışmıştı. İslam dinini açıkça eleştirmeye başladığı andan itibaren ölümüne kadar hep tehditlere, hakaretlere uğradı. 

ÜÇ DİNİ İNCELEDİ, KARŞILAŞTIRDI

Müftü iken islamiyeti, hristiyanlığı ve yahudiliği hem kendi kaynaklarından, hem de diğer kaynaklardan yararlanarak detaylı bir şekilde birbiriyle karşılaştırıp, kökenlerini aramaya yönelik çalışmalar yürüttü. Yürüttüğü bu yoğun çalışmaların yanında söylence ve hikayeleri de okudu. Sürdürdüğü bu yoğun çalışmalar esnasında okuduğu efsane ve öyküleri kutsal metinlerdekiler ile kıyaslayan Dursun'un dini inancında büyük sarsıntılar meydana geldi. Neticede, dini inancında hâsıl olan bu ikilem ve tezahürlerin etkisi altında müftülük görevinden istifa etti.

DİNE YAKLAŞIMINDA GEÇİRDİĞİ DEĞİŞİMİ ŞÖYLE ANLATIYOR

Turan Dursun, dine ilişkin fikirlerindeki değişimi ise şu ifadelerle anlatmıştı:

Bende inanç devrimi neden oldu? Ya da neden inançsızlık oluştu? Onu belirteyim: Doğru bilime yönelmiştim. Çok büyük kütüphanelere gittim. O zaman ben İslam'ın kökenini gördüm, okudum. Söylencelerden de okudum. Bir gün "Sümer Efsanesi" ile karşılaştım. Sümerler'de bir Tufan efsanesi. Baktım, Tevrat'ta var, Kur'an'da var. Bu bir efsane, nasıl olur da Tevrat'ta, Kur'an'da olabilir? Milattan önce 3000 yılında kaleme alındığı sanılıyor. İslam' dan, hatta Kur'an'dan çok önce. Peki, bunlarda olan, Kutsal kitaplarda ne arıyor? Sonra, Hammurabi Yasaları'nın kimi maddeleri Tevrat'a aynen geçmiş, ondan sonra Kur'an'a da yansımış, yani sarsılmalar benim öyle başladı.

CİNAYETİN ARDINDAN YAYIMLANMAMIŞ ÇALIŞMALARI KAYBEDİLDİ

Dursun 4 Eylül 1990 tarihinde İstanbul Koşuyolu'ndaki evinin yakınlarında islamcı saldırganlar tarafından silahla vurularak katledildi. 

Cinayetin ardından Dursun'un kütüphanesinin raflarında duran çok şeyin kaybolduğu anlaşıldı. Yatağının üzerine ise "Kutsal Terör Hizbullah" kitabı bırakılmıştı. Yakınları kitabın Dursun'a ait olmadığını, eve giren kişiler tarafından bir "mesaj" olarak bırakıldığını söyledi. İstanbul Emniyet Müdürlüğü, Dursun'un evinde polislerin arama yaptığını doğruladı ancak arama tutanağında kitaplıktan alınanlara ilişkin bilgi yer almadı.

Yazdıkları nedeniyle gericilerin kurşunlarına hedef olan Dursun'un pek çok çalışması da cinayetin ardından evine giren karanlık kişilerce ortadan kaldırıldı. Turan Dursun'un oğlu Abit Dursun yaşananları şu ifadelerle anlatıyor:

4 Eylül 1990'da Turan Dursun vurulduktan 40-45 dakika sonra polis geliyor. Çok daha erken gelen siviller evi darmadağın ediyor. Birçok eseri ve çalışması siyah poşetlere konuluyor, onlar çıkarken de resmi giysili polisler içeri giriyor. Biz sivil polislerin götürdüğü eserleri ve çalışmaları Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurarak istedik. Ama dokuz yıldır bu girişimimizle ilgili hiç bir sonuç alamadık. Kuran ansiklopedisinin 2000 sayfası, 'Kulleteyn' isimli kitabın ikinci ve sonraki ciltleri yok. Her şeyi götürmüşler. Bir yaşam boyu büyük emekle ortaya çıkarılan her şeyi. Bütün bunlar sivillerin eve girmesinden sonra kayboldu. Devlet içindeki bazı güçler, yasa dışı devlet odakları bu eşyaları alıp gitti.

ASAF GÜVEN AKSEL ANLATIYOR

soL yazarı Asaf Güven Aksel, 12 Ocak 2015’de “Aydınlanma yaşamsal önemdedir” başlıklı yazısında, Turan Dursun’la ilgili bir anısını şöyle anlatıyor:

Gericiliğin tam boy iktidar olduğu bir ülkede sıkça düşünür oldum Turan Dursun’u. Yeri doldurulamayan büyük boşluğunu. Ey aydınlar, demişti, öldürmeyin beni. Ben ölünce, demişti, anlarsınız, pazar kızışır…

Kendini kastetmiyordu tabii. Dine karşı kelimenin gerçek anlamıyla ölümüne açtığı mücadeleyi emanet ediyordu “aydın cemaat”e. Gericiliğin binbir yüzü karşısında bir an duraksamak, bir an aymazlığa düşmek, ölümle sonuçlanırdı, uyarıyordu, anlarsınız diyordu…

Bunu düşünürken, bir anı canlandı. O sessiz, o sakin kişiliğine alıştığımız insanın müthiş bir öfkeyle bize çıkışması.

Dinci gericiliğe karşı açtığı bayrakla Turan Dursun’a benim yerim burası dedirten ve ona özgürce yazacağı kürsü açan “2000’e Doğru” dergisi, hakkında özel kararname çıkartılarak kapatıldığında, “Yüzyıl” adıyla yayınlanmıştı ve “Dinsiz İmamlar” başlıklı bir kapak yapmıştı ilk sayısında. Haber, Kürt illerinde koruculara ve devlete karşı verilen mücadeleyi destekleyen ve bunu dinin zalime karşı mazlumdan yana olmayı emrettiğiyle açıklayan kimi din adamlarının görüşlerine dayanıyordu. Üstbaşlık, “Türkiye Aydınlanmayı Yaşıyor” diye atılmıştı. Gerillalar arasında mollalar, din âlimleri vardı...

Hiddetle elindeki dergiyi masaya vurmuş, siz bunu nasıl yaparsınız demişti.

Ne dönemin politikaları, sıcak savaş hali, somutun incelikleri, ne söz konusu imamların dinin kimi kabullerine karşı çıkan “modern söylem”leri ikna edebilmişti Turan Dursun’u.  Olmaz, diyordu, bu tereddüttür! Dinsel hiçbir referans, o tabuları tümüyle yıkmayan hiçbir kelam, hiçbir gerekçeyle kullanılamaz! O sınırlar çerçevesinde kalan, dine külliyen karşı durmayan aydınlanma yaşanamaz!

Bunları söylemesinin üzerinden bir ay bile geçmeyecekti, yedi kurşun sıkılacaktı Turan Dursun’a. Gericilik bu kez 12’den vuracaktı. Bir daha öyle biri gelmeyecekti...

Ve ilk açıklamalar, cinayeti işleyen olası örgütler arasında  Partiya İslamiye Kürdistan üzerinde yoğunlaşıyordu...

Sonrası, bildiğiniz senaryolar, gelişmelerdi.

Ama kendisini “yüzyılların doğurduğu ölüm”, tüm dinlerin, tabuların, iman etmenin, inanç sistemlerinin ölümü olarak adlandıran bir aydınlanma savaşçısının uyarıları, her dönemeçte kendisini hatırlatacaktı...