Suriyeli işçilerle ilgili araştırmanın sahibi akademisyen soL'a anlattı: Yüzde 1'inin bile çalışma izni yok

BETAM tarafından yayımlanan rapora göre Suriyeli işçilerin yüzde 92'si ayrımcılığa uğradıklarını bildiriyor. BETAM Direktör Yardımcısı Gökçe Uysal, soL'a konuşarak Suriyeli işçilerin durumunu anlattı.

Tulga Buğra Işık

Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi'nin (BETAM) Suriyeli işçilere dair yaptığı çalışma, Suriyeli sığınmacıların yaşadığı ayrımcılığı ortaya koydu.

Rapora göre Suriyeli çalışanlar daha uzun saatler çalışarak daha az ücret alıyor, patronları tarafından kötü muameleye maruz kalıyor, çalışma izinleri olmadığı için yaşadıklarını şikayet etseler bile sonuç alamıyorlar.

BETAM Direktör Yardımcısı Gökçe Uysal çalışmaya dair soL'a konuştu. Uysal, Türkiye'de 4 milyon sığınmacı bulunmasına rağmen yalnız 20 bininin çalışma izni olduğunu, patronların "maliyetli olması" sebebiyle kayıtlı işçi çalıştırmak istemediklerini anlattı.

Araştırmada 18-29 yaş aralığında bin Suriyeli genç ile görüşülmüş. Öncelikle bu görüşmeleri nasıl yaptığınızı anlatabilir misiniz? Suriyeliler çoğu durumda çekingenlik gösteriyorlar ve yaşadıklarını anlatmak istemiyorlar.

Normalde araştırmalarımızda TÜİK verilerini kullanıyoruz. Ancak bu araştırmada resmi veri bulunmadığı için bizim veri toplamamız gerekti. Öncelikle Türkiye’de Arapça bilen kişilere Suriyelilere anket yaptırmayı denedik, ancak Türkiye’de Arapça konuşanların önemli bir bölümü Arapça okumayı ve yazmayı bilmiyor, bu sebeple Suriyeli gençlere soru kağıdına dair eğitim vererek anketi onlara yaptırdık fakat yine de veri toplamakta zorlandık. Aslında anket yapılırken ailedeki her birey sorulur, ama aileler çocuklarla ilgili veri paylaşmak istemedi. Kadınlarla derinlemesine görüşme yapmak da çok zor oldu. Suriyeli kadınlar çeşitli koşullar sunulsa bile görüşme yapmayı kabul etmiyor. Onlarla görüşmek için kadınları göndermeyi, görüşmeleri açık alanda yapmayı denedik ancak yine de başarılı olamadık.

Suriyeli çocukların işçi olarak pek çok yerde çalıştırıldığı biliniyor. Türkiye’de çocuk işçilik Suriyeli sığınmacıların gelişine kadar hala devam etmesine karşın görece azalmıştı. Ancak Suriyeli çocukların çalıştırılmasıyla yeniden “meşru” hale gelmiş oldu. Suriyeli çocuk işçilere dair neler biliyoruz?

Görüştüğümüz Suriyeliler çocuklarla ilgili bilgi vermek istemiyor. Çocukların kaçırılacağına dair endişeleri var. Çocuklar kaçak çalıştırılıyorlar ve çalıştırılan çocuklara dair veri paylaşılmak istenmiyor. Kalkınma Atölyesi’nin konuyla ilgili bir raporu olabilir, ne kadar yaygın olduğuna ve hangi sektörlerde çalıştırıldıklarına dair. Ancak genelde sahada toplanabilen bilgiler söylenenlerle ve tecrübelerle sınırlı. Konuşulan kişiler “şurada çalıştırıldıklarını duyduk” gibi cevaplar veriyorlar.  Türkiye’de kaç Suriyeli çocuk çalıştırıldığı ve bunların nerede çalıştığı bilinmiyor.

Raporunuzda Suriyelilerin daha düşük ücretlerle, daha yüksek saatlerle, sigortasız olarak çalıştırıldıkları belirtiliyor. Raporda ücretini alamayan Suriyelilerin polise, belediyeye, kurumlara başvurduklarında bir sonuç alamadıkları da dile getiriliyor. Patronlar Suriyelilerin statü sahibi olmalarından faydalanıyorlar mı? Suriyelilerin çalışma izni alabilmesi için bir girişim var mı?

Türkiye’de iki tip çalışma izni veriliyor. Birincisi hiç bilinmeyen bir izin olan Turkuaz kart. Bu kart beceri seviyesi yüksek kişilere veriliyor, çalışma ve oturma izni sağlıyor. Ancak bu izinden kimsenin haberi yok. Bilinen çalışma izni için şirketler sponsor olmak zorunda. Suriyeliler ancak firmanın başvurusuyla çalışma izni alabiliyor. Patronlar çeşitli sebeplerle Suriyelileri kayıtlı çalıştırmak istemiyor. Çalışma izni aldıklarında sigorta primini ödemeleri gerekecek, şirketlerin çalışma izni için kişi başına yıllık 300 lira vermesi gerekiyor. Bunu vermek istemiyorlar. Tekstil gibi sektörlerde çalışanların bir yıl kalıp kalmayacağından emin olmadıklarını söylüyorlar. Kimi patronlar Suriyelilerin sigorta priminin kendilerine verilmesini istediğini öne sürüyor. Ancak Suriyeli işçiler kayıtlı çalışmak istediklerini belirtiyor. İşçileri kayıtlı çalıştırmak maliyetli oluyor. Üstelik işyerleri için yüzde 10 yabancı sınırlaması var. Bir işyerinin sahibi Suriyeli olsa bile çalışanlarının ancak yüzde 10’u Suriyeli olabiliyor. Bundan fazla Suriyeli çalıştırmak isterse İŞKUR’a başvurarak o pozisyon için Türk vatandaşı bulamadığını iletiyor, İŞKUR birisini önermezse ancak o şekilde bu sınırlama aşılabiliyor. Bunun zaman maliyeti de var. Türkiye’de 4 milyon Suriyeli var ancak şimdiye kadar çalışma izni verilmiş olanların sayısı ancak 20 bin kadar. Herkes Suriyelilerin kaçak çalıştırıldığını biliyor, fakat yasal bir düzenleme yapılmıyor.

Suriyeli sığınmacıların sayısına ve işgücüne katılımına rağmen konuyla ilgili çok az araştırma ve resmi rakam var. Neden Suriyelilere dair yeterli araştırma yapılmıyor? Örneğin, ‘Suriyeliler işlerimizi alıyor’, ‘eğitimli Suriyelileri Avrupa aldı, Türkiye’de eğitimsizleri kaldı’ gibi önyargılar var. Bunlara dair veri var mı?

Biz bu araştırmayı yaptığımız için tepki gördük. Sosyal medyadan “biz kendi derdimizi çözemiyoruz, Suriyelilerle mi uğraşacağız” gibi geri dönüşler aldık. Türkiye’de zaten işsizlik çok yüksek, ücretler çok düşük. Ancak Suriyeliler burada kalmaya devam edecekler ve geçim kaynaklarına erişimleri olmazsa başka uyum sorunlarıyla karşılaşacağız. “Suriyeliler işlerimizi alıyorlar” deniliyor, ancak Suriyelilerin çalıştığı yerlerin koşulları iyi değil. Kimsenin yapmak istemediği işleri yapıyorlar. Konuştuğumuz işyerleri Türkiyelilerin buralarda çalışmak istemediğini söylüyor. Tekstilde çalışmaktansa AVM’de özel güvenlik olmak tercih edilebiliyor. Dünyanın her yerinde bu böyledir, göçmenler genelde en kötü işleri yapar. Almanya’ya giden Türk işçiler de vasıfsız işlerde çalıştırılmıştı. Suriyelilerin eğitim seviyesine dair şunu biliyoruz, Türkiye’de üniversite mezunu Suriyeli gençler var ve bu gelir seviyelerinde artışa sebep olmuyor. Üniversite mezunu Suriyeliler daha yüksek ücret almıyor, zaten diplomalarının denkliği yok. Bu konularda bilgi verecek büyük araştırmaları ancak devletler yapabilir. Diğer kurumların yapabileceği araştırmaların verilere dair yeterli temsili olmaz.