SGK fizik tedavide kendi kendini dolandırıyor

Türkiye'de sağlık sisteminin dayandığı kar mantığı, hastalara ne koruyucu bir sağlık sistemi ne de iyileşme vaat ediyor. Uzman Fizyoterapist Zekeriya Kalkan'ın önemli bir halk sağlığı sorunu halini aldığını belirttiği kas-iskelet sistemi hastalıklarının, SGK tarafından nasıl karşılandığını, fizyoterapi uygulamalarındaki eksiklikleri kaleme aldığı yazısını soL okurları için yayınlıyoruz…

Zekeriya Kalkan

Türkiye’de kas-iskelet sistemi rahatsızlığı olan hasta sayısı göz ardı edilemeyecek kadar fazla. İlk-orta-ileri evre olarak sınıflandırılan bu rahatsızlığın, ülkemizde ilk evresini yaşayan hasta sayısı neredeyse tüm hastaların % 70'ini kapsıyor.

İlk evrede olan hastalar ne yazık ki yeterli tedavi görmedikleri için hastalık tablosu zaman içerisinde ileri seviyeye kadar progresyon gösteriyor. Az gelişmişliğin bir göstergesi olarak koruyucu sağlık hizmetlerine verilen değerin ülkemizdeki durumu, progresyonun en temel nedeni. Örneğin basit bir bel- boyun ağrısı yaşayan hastaların yeterli ve etkili bir tedavi görmeyişi, ilerleyen dönemlerde ağrıların çok ciddi eklem rahatsızlıklarına ve hatta iç organlara zarar verecek boyutlara ulaşmasına sebep olabiliyor.

Özellikle kas-iskelet sistemi rahatsızlıkları, hastalığın ilk aşamasında tedavi edilmediği için ileri ki aşamalarda hem hastanın yaşam kalitesi düşüyor, hem hasta için geri dönüşü olmayan sorunlar yaratıyor hem de devletin sağlık harcamaları katlanarak artıyor.

SGK fizik tedavi ödemelerini A, B, C, D diye hastalık durumuna göre 4 gruba ayırıyor. Buna göre kurum, yapılan hizmetin faturalandırılması yönünden A ve B grubu hastaların tedavisi için fizyoterapist şartı koyarken, C ve D grubu hastaların tedavisinde fizyoterapist şartı aramıyor. Bu durum hem hastaların etkili ve kaliteli tedavi olamayışıyla beraber kötüleşen bir hastalık tablosunu hem de etkili tedaviye ulaşamayan hastanın defalarca aynı sebepten hastaneye başvurmasına, gereksiz sağlık harcamalarının artmasına göz yumuyor.

Fizyoterapistler her hastalığa ve hastaya ayrı olmak üzere “kişiye özel egzersiz reçetesi “ hazırlayarak özellikle kas-iskelet sistemi başta olmak üzere birçok hastalığın ilerlemesine engel olup iyileşmeye ciddi katkılar sağlayan sağlık profesyonelleri. Ancak SGK'nın C ve D grubunda yer alan bel-boyun-diz ağrıları gibi hastalıkların tedavisinde fizyoterapist şartı olmadığından, hastalar fizik tedavi hizmeti aldıklarında tedavinin en kritik aşaması egzersiz programından mahrum kalıyor ve kalıcı bir iyileşme gösteremiyor, koruma safhasına ilişkin olarak da bilgilendirilemiyor. Oysa bu hasta gruplarındaki en önemli nokta, koruyucu egzersizler.

Özellikle son 20 yıla bakıldığında diz ve kalça protezi hastalarında önemli bir artış olduğu görülüyor. En büyük sebep; koruyucu sağlık hizmeti ekseninde egzersiz konusunda zayıf bir halka profili çiziyor oluşumuz. Ne yazık ki SGK, fizyoterapistlerce yapılan fizyoterapi hizmeti ile iyileştirilebilecek ancak ameliyatlara mahkum edilen hastalıklara para harcamaktan çekinmiyor. Fizyoterapistlerin Ortopedi, Nöroloji, Nöroşirurji, Jinekoloji, Genel Cerrahi gibi diğer branş hekimleriyle yaptıkları hizmetleri faturalandırmaması ve C-D grubu hastaların tedavisinde fizyoterapist şartı koymamasından dolayı hastalar büyük mağduriyetler yaşıyor.

Fizyoterapistlerin defalarca dile getirmesine karşın yetkililerin gereken adımı atmamasından dolayı, önemli bir halk sağlığı sorunuyla karşı karşıyayız.

C ve D grubu hastalara, SGK'nın fizyoterapist zorunluluğu koymayışı nedeniyle, fizyoterapist olmadan etkili olmayan ve kalitesiz bir tedavi alan hastalar iyileşmiyor ve aynı hasta 2-3 ay içinde tekrar hastaneye müracaat ediyor ve bu döngü yılda 2-3 defa tekrar ediyor.

Fizyoterapistlerin halk sağlığı için yıllarca verdiği mücadelenin ardından kazandıkları meslek kanununa ve yönetmeliğe uygun SUT (Sağlık Uygulama Tebliği) çıkarmayan SGK hem hastaları mağdur ediyor, hem de ironik bir biçimde kendisini dolandırmış oluyor.

Fizyoterapistler; hastaların ilaca mahkum edilmesine ve hastaların gereksiz ameliyat masasına yatmalarına engel olmak için her türlü hizmeti vermeye hazır olduklarını belirtiyorlar ve kamu hastanelerinde fizyoterapist istihdamının arttırılmasını, aile sağlığı merkezlerinde“Aile Fizyoterapisti” biriminin oluşturulmasını, SGK'nın fizik tedavi ödemelerinin tümünde fizyoterapist imzasını şart koşmasını talep ediyor; daha sağlıklı bir toplumun daha hareketli bir toplum olmadan mümkün olmadığını belirtiyor.