Saadet Partisi Genel Başkanı'ndan 'Ahmet Hakan' açıklaması: Herkes köpeğine sahip çıksın

Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Mustafa Kamalak, Hürriyet yazarı Ahmet Hakan'a yapılan saldırıyla ilgili olarak "Basına yönelik her türlü tehdit ve baskıyı şiddetli tel’in ediyorum. Ahmet Hakan’a yapılan saldırıyı şiddetle kınıyorum. Çok affedersiniz, herkes köpeğine sahip çıksın." dedi.

Hürriyet yazarı Ahmet Hakan’a yönelik saldırıya tepki gösteren Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak, “Basına yönelik her türlü baskı ve tehdidi tel’in ediyorum. Basın alabildiğine özgür olmalı. Ancak bu özgürlük tabii ki başkalarına hakaret ve küfretmeyi gerektirmez. Özgürlük başkalarına hakaret etme hakkını vermez. Basına yönelik her türlü tehdit ve baskıyı şiddetli tel’in ediyorum. Ahmet Hakan’a yapılan saldırıyı şiddetle kınıyorum. Çok affedersiniz, herkes köpeğine sahip çıksın. Eğer saldırgan bir köpeği başıboş olarak bir kimse sokağa bırakıyorsa, emin olun, o saldırgan köpeği sokağa bırakan sahibi o köpekten daha haysiyetsizdir, daha şerefsizdir.” ifadelerini kullandı. 

SİVAS’IN ÖTESİNE GİDEMİYORSAK İKTİDARIN AYIBIDIR
Cumhurbaşkanı’nın bazı partileri eleştirirken "Siz Sivas’ın doğusuna gidemiyorsunuz" sözlerinin iftihar değil, "utanç" vesilesi olduğunu vurgulayan Kamalak, “Başbakanımız, Cumhurbaşkanımız, devlet erkanı diyor ki bir takım partilileri eleştirmek için ‘Siz Sivas’ın doğusuna gidemiyorsunuz’ diyor. Eğer bir takım partiler Sivas’ın doğusuna gidemiyorsa bu ayıp kimin? İktidarın değil mi? Utanç vesilesini iftihar vesilesi olarak sunuyorlar. Bu ülkenin güvenliği kimden sorumlu? Başbakana soruyorum; Eğer vatandaşlarımız bu ülkenin birkaç bölgesine gidemiyorsa bu ayıp kime ait?” şeklinde konuştu. 

Mustafa Kamalak, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Cumhurbaşkanım bu gün doğuda şehitler geliyorsa bunun vebali sizsiniz. Eğer kıyılarımıza Suriyelilerin cesetleri vuruyorsa bunun vebali sizsiniz. Biz uyardık. Hiç kimsenin gitmeye cesaret edemediği yerde biz Esad’ı makamında uyardık. Kendisine de bir tablo hediye ettik. Türkiye’ye geldi, basın toplantısı yaptık. Endişelerimizi aktardık. Bize 'Esadcı' dediler. Biz ne diyorduk; bu yangın başlamadan söndürülmelidir. Peki sonra ne oldu? 300 bin Suriyeli kardeşimiz hayatını kaybetti. 3 milyon Suriyeli evinden barkından oldu. 5 milyonu da güvenli bölgeye çekildi. Esad dün kardeşindi, beraber Bakanlar Kurulu topluyordunuz. Ortak tatbikat yapıyordunuz. Ne oldu? Esad gidecekmiş. Eğit-donat politikası uygulanmaya başlandı. Cumhurbaşkanına mektup yazdım. Siz ABD ile el birliği içinde eğit-donat uygulamasına karar verdiniz. Suriye’deki muhaliflere adam öldürme eğitimi verip adam öldürecek silahlarla donatacaksınız. Sizin bu uygulamanız Esad’a da aynı hakkı vermez mi? Rusya’ya aynı hakkı vermez mi? Türkiye’ye başkaldıran ülkelere aynı ülkeler sana karşı bunları uygulayacak olursa ne diyeceksin? Şu an nitekim Suriye’deki sözüm ona muhaliflere gönderilen silahların önemli bir kısmının PKK’nın elinde olduğu, dolayısıyla ülkemizden giden silahların Mehmetçikleri şehit ettiği söyleniyor. Devlet yönetimi çoluk çocuk işi değildir.”